Çanakkale Savaşlarının Kaderini Değiştiren
Tarih Yazan
Yarbay
Mustafa Kemal
“Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz! Evlatlarınız bizim bağrımızdadır”… Mustafa Kemal
96 yıl önce 25 Nisan 1915 bugün sabahı saat 05.00’te binlerce Müttefik asker donanmaları tarafında da ağır bombardıman altına alınan Gelibolu Yarımadası’na 5 bölgeden çıkarmaya başladılar.
Büyük Güçle Savaşlar Kazanılmaz
18 Mart 1915’te Çanakkale’yi denizden geçemeyen İngiliz ve Fransızlar, 2 ay süren büyük bir hazırlık döneminin ardından yeniden Boğaz önlerinde boy göstereceklerdi. Düşman kuvvetleri 24 Nisan 1915 gecesi, 75 bin asker 308 savaş ve nakliye gemisiyle Çanakkale’ye doğru yola çıktı.
Düşman donanması, 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı, Gelibolu’da çıkarma yapacağı kıyı bölgesini çok yoğun bir ateş altına aldı. Ardından, Gelibolu Yarımadası’nın 4 ayrı bölgesine yapılan çıkarma ile Çanakkale kara savaşları başladı.
O sırada Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde tek bir Türk tümeni vardı. Bu tümenin küçük birlikleri düşmanı durdurmak için kahramanca dövüşüyorlardı. Ama düşman dalga dalga kıyıya çıkıyor ve her an çoğalıyordu. Bu tümenin gerisinde ise Yarbay Mustafa Kemal’in kumanda ettiği 19. Tümen bulunuyordu. Ancak bu tümen ordu ihtiyatı (yedek) idi.
Sabah saat 05.00’te Arıburnu’na çıkan Anzak kolordusu, adım adım yarımadanın ortasındaki çevreye egemen tepeler kitlesine ilerlemekteydi. Düşman burayı ele geçirdiği takdirde, belki de savaşın sona ermesini sağlayacaktı.
19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, 25 Nisan’da gün ağırırken, durumu Ordu Komutanı Esat Paşa’ya bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın, girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57. Alay’ı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür.
“Size Ölmeyi Emrediyorum…!”
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57. Alay’a şu emri verir. “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
27. Alay’ın birlikleri ve 57. Alay’ın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar sahile çekilmişlerdi. Ve Anzaklar, o günden savaş bitene kadar, dar bir kıyı şeridine yapışıp kalacaklardı.
Bu tarihten başlayarak harekât, 1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca Conkbayırı Kocaçimentepe-Kabatepe bölgesinde, karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan ölümüne süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve on binlerce askerin canını verdiği çarpışmalarla geçecektir.
İngilizler bütün ihtiyatlarını karaya çıkarıp talihlerini 21 Ağustos’ta bir daha denemediler. Ama Albay Mustafa Kemal komutasındaki Anafartalar Grubu bu taarruzu da karşı şiddetle kırdı. Düşman büyük kayba uğramıştı. Bu yenilgi İngilizler için sonun başlangıcı oldu.
Kimi zaman saldırıp kimi zaman da direnerek 1915 yılının ilkbahar, yaz ve kış mevsimlerini Gelibolu’da geçiren düşman, Türk savunmasını aşamayacağını anlayınca, mıhlanıp kaldığı kıyı boylarını yavaş yavaş ve gizlice boşalmaya mecbur oldu.
3 Ekim 1915’te fiilen başlayan çekilme, gizlice parça parça sürdü ve 9 Ocak 1916’da son buldu. Geldikleri gibi gittiler.
25 Nisan 1915 Çanakkale Savaşı
Çanakkale’de Seddülbahir ve Kumkale’de de savaşın gidişatını belirleyen önemli ve kanlı çarpışmalar yaşanmıştır. Gelibolu Yarımadası’nın güney ucu olan Seddülbahir’de savaş gemilerinin desteğiyle 25 Nisan’da kıyıya çıkan 12 taburluk düşman kuvveti, karşılarındaki 2 yaya, 1 jandarma, 1 sahra taburu ile bir-iki bataryadan oluşan Türk kuvvetleri tarafından durdurulmuştu. Bir gün sonra düşman gücü 40 tabura çıkmış, Türk gücü ise ancak 9 tabura ulaşabilmişti. Bunun üzerine Türk askeri daha yüksek tepelerde yer alan ikinci savunma hattına çekildi. Karşılıklı saldırılardan sonuç alınamadı ve savaş bitene kadar taraflar bu pozisyonlarını korudu. Seddülbahir’deki Türk birlikleri yaptıkları savunmayla düşmanın yarımadanın ortasına çıkan birlikleriyle birleşmesini önledi.
Türk askerinin Çanakkale’de kazandığı zafer, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak Milli Mücadele’nin ilk tohumlarını atarken, büyük savaşın kaderini de belirlemiş, yardım alamayan Rusya’da devrim gerçekleşmiş, dünya yeni bir çehreye kavuşmuştu…
Çanakkale Savaşı ile ilgili İngiliz resmi harp tarihinde Mustafa Kemal Atatürk için “Çanakkale Savaşları’nın kaderinde tek tayin edici rolü oynamış, Çanakkale’nin kaderini tayin etmiştir. Kısaca Gelibolu Savaşları bütünüyle Mustafa Kemal’in üstün deha ve zekâsıyla etkili olduğu bir tarihi anlatır” diye yazmaktadır.
Çanakkale’de tarih yazan Atatürk ise zaferden sonra şu mesajını vererek bir kez daha hayranlık kazanmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı mektup’ta: "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Sözleri yazmaktadır.
Çanakkale Savaşı’nın isimsiz kahramanları sizleri daima kalbimizde anacağız.
Yazımı Ünlü Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale ile ilgili şiiriyle bitiriyorum.
Çanakkale Şehitlerine
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!...
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe!” desem, sığmasın.
Hec ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyetler eder istiâh.
“Bu, taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
Ebr-i nîsânı açık türbene çıtsam da tavan,
Yedi kandili Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân…
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken hursan;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehît oğlu, şehîd isteme benden makber;
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber
Mehmet Akif Ersoy
Kaynaklar
- Afet İnan, Atatürk hakkında Hatıralar ve Belgeler, İş Bankası Yayınları.
- N. Ahmet Banoğlu-K. Zeki Gencosman, Atatürk Ansiklopedisi, 10 Cilt, May Yayınları.
- Atatürk’ün Bütün Eserleri, 22 Cilt, Kaynak Yayınları.
- Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, İş Bankası Yayınları.
- E. Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Berkalp Kitapevi.
- Mükerrem K. Su-Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Türkiye Cumhuriyet İnkılâp Tarihi, Milli Eğitim Bakanlığı, Basımevi.
- Prof. Dr. Metin Kale, Çanakkale’de Bir Yarbay, Mustafa Kemal, Cumhuriyet Gazetesi Olaylar ve Görüşler 17.3.2011 s.2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder