Sayfalar

23 Haziran 2012 Cumartesi

1924 yılında Balkanlarda ki Sosyal Yapı

Smolyan Selça köyünde
1924 yılında doğan Fatma Ocak,
Balkan Savaşında ailesinin yaşadıklarını anlattı.
Sitemin değerli okuyucuları sizlere bugün okuduğum 1924  yılında Balkanlardaki bir sosyal yaşamla ilgili gerçek olan hikayenin yazısını  paylaşıyorum.

Özellikle Rodoplarda Pomak halkının Balkan Harbinden sonra oradaki insanların Müslüman isimleri Bulgar adlarıyla değiştirilmiş. O yöreye has lehçeyle ve Pomakça dediğimiz Bulgarcaya da yakın anlatımıyla Fatma Ocak nine şunları anlatmış: “Annemin babası- Ahmet dedemin karısının bir kızkardeşi varmış. O baldız şimdi Mihalkovo olan, ancak o zaman Türk köyü olan Mahalleköy’de yaşarmış. Anaannem bir gün der ki dedeme-hadi gidip, kardeşimi görelim, dünya karışırsa belli olmaz kim kimi ne zaman görür… Sabah yola koyulmuşlar ve Mahalleköy’e gitmişler. Bir de ne görsünler, köy bomboş kalmış, evlerin bütün kapıları açık, içeriden de bebek sesi geliyor. Başka bir evden de çocuk sesi duymuşlar, iki yaşlarında bir çocuk “buba, buba” diye bağırıyormuş. Bebeği ve daha büyük çocuğu alıp, köye geri döner aile. Bir hafta bile geçmeden Balkan Savaşı başlar. Bütün köy ayağa kalkmış ve köyden kaçmaya başlar. Ahmet dedem o iki yabancı çocuğu alır, anaannem, büyük oğulları Ali, annem Kabriye ki o o zaman on yaşındaymış, küçük kardeşi Recep’i de sırtına almış ve yola koyulmuşlar. Onlar köyden kaçıyor, arkalarından Bulgarlar onları kovalıyor… Rodopların diğer köylerinden de Müslümanlar kaçmaya ve evlerini, köylerini terk etmeye başlar. Böylece Kavala’ya kadar varmışlar. Geçen geçmiş, kalan kalmış, onları esir almışlar ve geri çevirmişler. Erkekleri esir almışlar. Kadınlar dönünce ne görsünler- bütün evler kül olmuş, sadece iki ev kalmış”.
Smolyan Selça köyünde 1924 yılında doğan Fatma Ocak, Balkan Savaşında ailesinin yaşadıklarını anlatıyor… “Böyle köye dönmek zorunda kalan kadınlar ayakta olan o iki eve toplanmışlar, hiç bir yerde bir tohum ekin, buğday, fasulye kalmamış, bahçelerde toprağa gömülü patateslerden eser kalmamış… Harp sonbaharda başlamış, bahçelerde birşey kalmamış. Bu insanlar nasıl yaşamış, belli değil. Herşey sakinleştikten sonra erkekler de köye döner. İlkbahar patlayınca Selça köyüne Türkiye’den yardım gelir- erzak, yiyecek, işçiler gönderilir… Aynı zamanda Kara İvan diye adlandırdıkları bir muhtar köyü işgal eder, muhtar atanır ve kızların, kadınların korkulu rüyası olur. Genç kızlar, gelinler gözü dönmüş muhtardan nereye gizleneceklerine şaşırır. İnsanlar tam biraz rahatlayacak ya, bu kez de köyü askerler basar, yanlarında bir de vaftiz kıyafetleriyle bir papaz. Bir ahır altına dururlar, papazın elinde bir kova su ve makas, diğer elinde bir haç, biraz okur, kadınların saçını keser, okur, keser, saçı suya batırır ve onu kadının yüzüne sıçratır… Papaz sorar kadına “Adın ne? Mesela Rayme mi dedi,” tamamRayna”! diyor papaz ve elindeki haçı şaşkın kadıncağıza öptürür. Üç kez. Böyle Müslüman kadın Hıristiyan olmuş, vaftiz edilmiştir. Türk dilini tamamen yasaklamışlar, bazıları Pomakça konuşuyor, bazıları da Bulgarlarla beraber yaşadıkları için Bulgarcayı da bilirlermiş. İşte o zaman Rodoplu Pomaklar der ki “Dilimizi veririz, dinimizi-asla!”
* * *
Değerli dinleyiciler, ben de o yılların anısını aynen Fatma Ocak Nine gibi aydın ve zeki olan, Rodopların Yunan tarafında İskeçe’li Emine Dükkâncı Nineden dinlemiştim. Birinci Balkan Savaşına kadar orası da Bulgaristan, onun nineleri de o zaman aynen yukarıda anlatıldığı gibi, Bulgarlar tarafından Papaz ve haçla, zorla ismi değiştirilmiş. Ağlar mısın, güler misin, eski zaman insanların o ince mizahıyla anlatırdı rahmetli Emine Nine- ki yüz yaşında öldü. İşte o yıllarda annesi daha küçük, kendi anasının eteklerine tutunmuş bir çocuk… Karşılarına çıkar o Vaftizci Papaz ve adam sorar anneye – Adın nedir? Güssüm- tamam adın ”Grozdana” der papaz. Sıra sümüklü çocuğa, yani Emine ninenin annesine gelir… Kızın adı ne, der papaz- “Hüsniye”- tamam, sen de “Yordana” oldun cevabıyla karşılaşırlar. Gel zaman git zaman, bir süre sonra köye yeniden bir papaz ve askerler gelir, isim değiştirmek için. Yalnız bizim anne çıkar, “Biz artık vaftiz olduk, adlarımız değişti” der. Papaz sorar, “Peki senin adın ne? Grozde, der, Kızının adı ne? Yurgan, diye cevaplar… Evet, nerede duymuş ki Güssüm anaanne o yıllarda Bulgar adı- Grozdana hemen Grozdi, olmuş, “üzüm” anlamında, Yordana da Yorgan, olmuş, yatarken örtündüğümüz…” İşte- tarihin hem acı, hem gülünç olabilecek kadar paradoks yöneleri!
Kaynak: Ajans BG Sevda Dükkâncı
http://ajansbg.blogspot.com/2012/06/balkan-harbi-ve-rodop-muslumanlar.html
http://www.batitrakyahaber.net/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder