Smolyan Selça
köyünde
1924 yılında doğan
Fatma Ocak,
Balkan Savaşında
ailesinin yaşadıklarını anlattı.
Sitemin değerli okuyucuları sizlere bugün okuduğum 1924 yılında Balkanlardaki bir sosyal yaşamla ilgili gerçek olan hikayenin yazısını paylaşıyorum.
Özellikle Rodoplarda Pomak halkının Balkan Harbinden
sonra oradaki insanların Müslüman isimleri Bulgar adlarıyla değiştirilmiş. O
yöreye has lehçeyle ve Pomakça dediğimiz Bulgarcaya da yakın anlatımıyla Fatma
Ocak nine şunları anlatmış: “Annemin
babası- Ahmet dedemin karısının bir kızkardeşi varmış. O baldız şimdi Mihalkovo
olan, ancak o zaman Türk köyü olan Mahalleköy’de yaşarmış. Anaannem bir gün der
ki dedeme-hadi gidip, kardeşimi görelim, dünya karışırsa belli olmaz kim kimi
ne zaman görür… Sabah yola koyulmuşlar ve Mahalleköy’e gitmişler. Bir de ne
görsünler, köy bomboş kalmış, evlerin bütün kapıları açık, içeriden de bebek
sesi geliyor. Başka bir evden de çocuk sesi duymuşlar, iki yaşlarında bir çocuk
“buba, buba” diye bağırıyormuş. Bebeği ve daha büyük çocuğu alıp, köye geri
döner aile. Bir hafta bile geçmeden Balkan Savaşı başlar. Bütün köy ayağa
kalkmış ve köyden kaçmaya başlar. Ahmet dedem o iki yabancı çocuğu alır,
anaannem, büyük oğulları Ali, annem Kabriye ki o o zaman on yaşındaymış, küçük
kardeşi Recep’i de sırtına almış ve yola koyulmuşlar. Onlar köyden kaçıyor,
arkalarından Bulgarlar onları kovalıyor… Rodopların diğer köylerinden de
Müslümanlar kaçmaya ve evlerini, köylerini terk etmeye başlar. Böylece
Kavala’ya kadar varmışlar. Geçen geçmiş, kalan kalmış, onları esir almışlar ve
geri çevirmişler. Erkekleri esir almışlar. Kadınlar dönünce ne görsünler- bütün
evler kül olmuş, sadece iki ev kalmış”.
Smolyan
Selça köyünde 1924 yılında doğan Fatma Ocak, Balkan Savaşında ailesinin
yaşadıklarını anlatıyor… “Böyle
köye dönmek zorunda kalan kadınlar ayakta olan o iki eve toplanmışlar, hiç bir
yerde bir tohum ekin, buğday, fasulye kalmamış, bahçelerde toprağa gömülü
patateslerden eser kalmamış… Harp sonbaharda başlamış, bahçelerde birşey
kalmamış. Bu insanlar nasıl yaşamış, belli değil. Herşey sakinleştikten sonra
erkekler de köye döner. İlkbahar patlayınca Selça köyüne Türkiye’den yardım
gelir- erzak, yiyecek, işçiler gönderilir… Aynı zamanda Kara İvan diye
adlandırdıkları bir muhtar köyü işgal eder, muhtar atanır ve kızların,
kadınların korkulu rüyası olur. Genç kızlar, gelinler gözü dönmüş muhtardan
nereye gizleneceklerine şaşırır. İnsanlar tam biraz rahatlayacak ya, bu kez de
köyü askerler basar, yanlarında bir de vaftiz kıyafetleriyle bir papaz. Bir
ahır altına dururlar, papazın elinde bir kova su ve makas, diğer elinde bir
haç, biraz okur, kadınların saçını keser, okur, keser, saçı suya batırır ve onu
kadının yüzüne sıçratır… Papaz sorar kadına “Adın ne? Mesela Rayme mi dedi,” tamam “Rayna”! diyor papaz ve elindeki haçı şaşkın kadıncağıza
öptürür. Üç kez. Böyle Müslüman kadın Hıristiyan olmuş, vaftiz edilmiştir. Türk
dilini tamamen yasaklamışlar, bazıları Pomakça konuşuyor, bazıları da
Bulgarlarla beraber yaşadıkları için Bulgarcayı da bilirlermiş. İşte o zaman
Rodoplu Pomaklar der ki “Dilimizi veririz, dinimizi-asla!”
* * *
Değerli
dinleyiciler, ben de o yılların anısını aynen Fatma Ocak Nine gibi aydın ve
zeki olan, Rodopların Yunan tarafında İskeçe’li Emine Dükkâncı Nineden
dinlemiştim. Birinci Balkan Savaşına kadar orası da Bulgaristan, onun nineleri
de o zaman aynen yukarıda anlatıldığı gibi, Bulgarlar tarafından Papaz ve
haçla, zorla ismi değiştirilmiş. Ağlar mısın, güler misin, eski zaman
insanların o ince mizahıyla anlatırdı rahmetli Emine Nine- ki yüz yaşında öldü.
İşte o yıllarda annesi daha küçük, kendi anasının eteklerine tutunmuş bir
çocuk… Karşılarına çıkar o Vaftizci Papaz ve adam sorar anneye – Adın nedir?
Güssüm- tamam adın ”Grozdana” der papaz. Sıra sümüklü çocuğa, yani Emine ninenin
annesine gelir… Kızın adı ne, der papaz- “Hüsniye”- tamam, sen
de “Yordana” oldun cevabıyla karşılaşırlar. Gel zaman git zaman, bir
süre sonra köye yeniden bir papaz ve askerler gelir, isim değiştirmek için.
Yalnız bizim anne çıkar, “Biz
artık vaftiz olduk, adlarımız değişti” der.
Papaz sorar, “Peki senin adın ne? Grozde, der,
Kızının adı ne? Yurgan, diye cevaplar… Evet, nerede duymuş ki Güssüm anaanne o
yıllarda Bulgar adı- Grozdana hemen Grozdi, olmuş, “üzüm” anlamında, Yordana da
Yorgan, olmuş, yatarken örtündüğümüz…” İşte-
tarihin hem acı, hem gülünç olabilecek kadar paradoks yöneleri!
Kaynak:
Ajans BG Sevda Dükkâncıhttp://ajansbg.blogspot.com/2012/06/balkan-harbi-ve-rodop-muslumanlar.html
http://www.batitrakyahaber.net/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder