Aramızdan Ayrılışının 17. Yılında
Dr. Sadık Ahmet’i Anarken…
Fotoğraf Burhan Aytekin
Doç.Dr.
M.Murat Hatipoğlu•
Dr. Sadık
Ahmet 20. yüzyılın sonlarında Balkanlar’da parlayan bir ‘Türk yıldızı’ idi. O,
bütün Rumeli-Balkan Türklüğü arasında, hakkı-hukuku 24 Temmuz 1923 tarihli
Lozan Barış Andlaşması çerçevesinde belirlenerek ‘yaban ellere emanet edilen’
tek Türk Azınlığı olan Batı Trakya Türkleri’nin insan hakları savunucusu,
demokrat ve önder bir figürü oldu.
] Ne var ki, Dr. Sadık Ahmet, 1995 yılında -kaderin zamansız ve
kötü bir cilvesi midir- gene bir 24 Temmuz’da tam da Lozan Barış Andlaşması’nın
72. yıl dönüm gününde, Gümülcine-İskeçe istikametinde aracıyla yol alırken,
gecenin karanlık saatlerinde başına gelen ilginç bir ‘trafik kazası’nda
hayatını kaybetti. Dönemin Yunan makamlarının sadece bir “trafik kazasıdır”
şeklinde değerlendirip kapattığı o ‘karanlık dosya’, günümüzde Yunan
yetkililerince gecikmeden yüzleşilmesi gereken gizemini korumaktadır.
] 7 Ocak 1947’de Gümülcine’nin Sirkeli köyünde doğan Dr. Sadık
Ahmet, ilköğrenimini kendi köyündeki ilkokulda, orta ve lise öğrenimini ise
Gümülcine Celal Bayar Lisesi’nde tamamladı. Üniversite eğitimine, 1966 yılında
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladı, bir yıl sonra da Selanik
Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geçti. 1974 yılında hekim olarak mezun olduktan
sonra Yunan ordusundaki askerlik ve zorunlu hizmetinin ardından 1978’de Batı
Trakya’ya döndü.
] Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunlarını
dünya kamuoyuna duyurmak amacı ile 1985 yılında imza kampanyası başlattı.
Yaklaşık 15 bin imzanın toplandığı kampanyanın ardından Sadık Ahmet, 1986’da
tutuklandı.
] Böylece, Dr. Sadık Ahmet, 1980’lerden başlayarak son nefesini
verdiği 24 Temmuz 1995’e kadar Batı Trakya Türkleri’nin demokratik hakları ve
insanca yaşama mücadelesinin temsilcisi olarak bölge Türkleri’nin haklı sesini
dünya kamuoyuna duyurmayı başarmış olan, o arada uluslararası toplumun
dikkatlerini hukukî ve siyasî boyutlarıyla yoğun bir biçimde Yunanistan’a ve Batı
Trakya Türk Azınlığı’na çekmeyi başaran bir önder oldu.
] Sadık Ahmet’in başlattığı mücadele, “uluslararası alanda
zaten sahip olduğu temel insan haklarının iadesini ve uygulanmasını talep eden
Batı Trakya Türk Azınlığı için” bir dönüm noktası oldu.
] Bu mukaddes görevi üstlenen Sadık Ahmet defalarca Yunan
cezaevlerinde uzun süreli tutuklanmalar, mahkûmiyetler yaşadı, seçilerek elde
ettiği milletvekilliğine rağmen hak mahrumiyetleri yaşadı ama bir konuda asla
yılmadı ve benzer konumdaki bütün Türkleri de uyandırırcasına yaptığı şu tarihî
konuşmayla kuşaktan kuşağa her bir Batı Trakya Türkü için vazgeçilmez temel
ilkeleri onlara izlemeleri gerekli bir yol haritası olarak bıraktı: “Ben bir
Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada
tekrar ediyorum, ben bir Türk’üm ve öyle kalacağım. Bu mesajımla Batı Trakya
azınlığına sesleniyorum ve Türk olduklarını unutmamalarını söylüyorum…”
] Batı Trakya Türkleri’nin bu yoldaki kararlı ve uygarca
mücadele azmi, Dr. Sadık Ahmet’in ölümünden sonra günümüzde de, yine O’nun
açtığı bu bilinç ve umut dolu bilinç yolunda ilerlemektedir.
] Avrupa’da, Avustralya’da, Yunanistan’da, Türkiye’de veya
dünyanın neresinde olursa olsun, bütün Batı Trakya Türkleri farklı düzeylerde
ama çeşitli ortak platformlarda Batı Trakya Türk Azınlığı’nın hak ve
özgürlükleri için mücadeleye devam etmektedir. Bu haklı insanlık ve demokrasi
mücadelesi yine Dr. Sadık Ahmet’in manevî önderliğinde ve O’nun yaktığı
meş’alenin aydınlığı altında gelecekte de yoluna devam edecektir.
] Şahsen eklemek isterim ki, ömrümce unutmayacağım bu insanlık
timsali kardeşim, sevgili dostum Dr. Sadık Ahmet’i, ölümünün 17. yılında saygı
ve hasretle anarken, hem Batı Trakya Türk Azınlığı’nın, hem de bütün Yunanistan
Türkleri’nin hak, özgürlük, eşitlik ve demokrasi yolunda O’nun azim ve
kararlılığını örnek alarak çalışacaklarına ve bu kutlu mücadeleyi O’nun
vurguladığı gibi, özellikle “her zaman Türk olduklarını bilerek
sürdüreceklerine” inanıyorum.
] Son olarak hüzünlü bir hatıra kırıntısı: Kendisiyle 1989’da
tanışıp çeşitli vesilelerle dertleştiğim, üstelik doğum günlerimizin de
örtüştüğü için 1993’te bir fırsatta şakalaştığımız can ve aziz kardeşim Dr.
Sadık Ahmet’i, en verimli olacağı 48. yaşında kaybettiğimiz 17. vefat yılında
sevgi, saygı ve hasretle anıyor, güzel varlığına Yüce Tanrımdan gani gani
rahmetler diliyorum… Mekânında nur içinde ve huzurla yatsın…
Kaynak http://www.rubasam.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder