"Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyete inananlara, koruyanlara ve yaşatanlara emanet etmek lazımdır." Atatürk’ün Gençliğe inanışını belirten sözleri
Türk Tarihinde kutlanması gereken günler vardır. Bunlardan biri 19 Mayıs 1919'dur.
19 Mayıs 1919 Anadolu'da yeni Türk Devleti'nin fiilen temellerinin atıldığı gündür ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin başlangıcıdır. Atatürk'ün Büyük Nutkunu bu olayla başlatması, doğum gününü soranlara 19 Mayıs'ı işaret etmesi bunun kanıtı sayılmalıdır. 19 Mayıs'ın millî bayram olarak ilân edilmesi bu yargıyı daha da pekiştirmektedir. Atatürk, gerek Millî Mücadele döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde yurdumuzun birçok şehrini ziyaret etti. Bu ziyaretler, o şehirlerin mahallî övünç günleri olarak kutlandığı halde sadece 19 Mayıs yasa ile millî bayram kabul edildi.
19 Mayıs, sadece Türk millî kurtuluş hareketinin başlangıcı olmakla kalmadı, yeni Türk devletinin çağdaş değerlerle milletler ailesi içerisinde yerini almasını da sağladı. Mustafa Kemal’in Samsun'a çıktığı andan itibaren zihnini meşgul eden problem millet iradesinin devlet hayatımıza yansıtılmasını sağlamaktı. Hatta denilebilir ki bunu kurtuluşun önüne koymuş millî mücadelenin vazgeçilemez ilk şartı saymıştı.
O, memleketin içinde bulunduğu kötü durumu kastederek Nutukta;
“…Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da Milli Hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.”[1]
Kurtuluş Savaşımızın ilk günlerinde 1919'da Atatürk'ün Samsun'a ayak basışında Türk gençliği adeta yeniden doğmuş sorumluluklarının önemini fark etmiştir. Atatürk Cumhuriyet kurulduktan sonra da gençliğe verdiği değeri ve önemi hep sürdürmüştür. O, Türk gençliğinin en zor durumlarda bile başarılı olacağına inanıyordu. Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek için gerekli kudretin Türk gençliğin damarlarında asil kanda mevcut olduğunu ifade ederken Türk gençliğine olan sarsılmaz inancın, büyük bir hitabet örneği içinde ortaya koyuyordu.
Büyük önder gençliğe inanırken, onlara açık bir sorumluluk yüklemiş, vatanın ve milletin bekçiliğini gençlere bırakmıştır. "Gençliğe Hitabesini" yakın arkadaşlarıyla paylaştığı gün, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini şu şekilde ifade ediyordu.
"Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyete inananlara, koruyanlara ve yaşatanlara emanet etmek lazımdır."
Atatürk, gençliğin her zaman kendine güvenini ve bir gün onlara bırakılacak yüksek görevleri gerçekleştirebilecek kudret ve yetenekleri güçlendirmek için yapılması gerekenleri iyi bilen ve bulup uygulayan bir kişiydi. Onun, oldukça başarılı olduğu bir alan da gençlikte yarattığı duygu ve heyecandır. Türk Gençliğinin dış düşmanlara, hatta içerdeki gaflet, hiyanet ve delalet içinde olanlara karşı ne kadar uyanık olunması gerektiğini, millî birlik ve beraberliğimizin ne derece önemli olduğunu ifade ederken ne kadar haklı ve uzağı gören bir devlet adamı olduğunu bugün ülkemizde yaşanmakta olan olaylar ortaya koymaktadır. Bu gün ülkemizde farklı düşünce akımları birçok genci müridi yapma eylemi içindedirler. Ancak Atatürk'ün vurguladığı millî birlik ve ülke geleceğinin huzur içinde devamını engelleyecek boyutlarda bölücülüğe dönüşmemesini sağlayacak olanlar Türk gençleridir. Atatürk gençleri bu sorumluluğu üstlenecek yapıda görmüş ve gençlere bugünler kadar yarınları düşünmelerini, yarınları sürekli geliştirmelerini önermiştir.
Bu görüşlerini;
"Biz her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, gelecek umudunun ışıklı çiçekleri onlardır" sözcüklerle ifade etmiştir. Onun gençliğin kapasitesine inancı ve güveni tamdı.
Atatürk bir başka konuşmasında gençlerimizin gerçeği sevmesini, gerçeği aramasını ve gerçeği düşünmesinin önemli olduğunu vurgularken, gençlerimizin ilerleme ve başarı konuşlarını ilim ve fen de çağın gerektirdiğini yaşantılarına aktarabilmeleri gerektiğini gündeme getirmiştir. Kendi gerçeklerini seven, gençler, bulundukları yerde ve düzeyde pasif ve edilgen bir tutum içine girerse, gerçeği aramaktan yoksun kalabilirler. Bu da onların, içinde bulundukları gerçeği sorgulamaktan uzak bir tutum benimsemelerine yol açar. Oysa sorgulayan ve faaliyet içinde olan genç, kendi potansiyelini yerinde ve zamanında kullanırken sosyal ve kültürel zenginliklere de katkıda bulunabilir. Uğraş verdiği sanat, sportif faaliyetler, akademik çalışmalardan kendileri kadar, toplum da istifade eder.
Atatürk 18 Mart 1923'de gençlere şu cümleleriyle seslenmiştir.
"Saygıdeğer gençler, yaşamak durmadan uğraşmaktır. Bundan dolayı yaşamda iki şey vardır. Yenmek ve yenilmek. Size, Türk Gençliğine bırakıp emanet ettiğimiz vicdanı inan, yalnız ve durmadan yenmektir. İnanıyorum ki, her zaman yeneceksiniz. Milletin yükselmesi koşulları ve nedenleri için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle bocalamayın. Milleti o yüksek dereceye götürmek için dikilecek engelleri hep birlikte önleyeceğiz ve sonunda kesinkes o hedefe ulaşacağız. O hedef: En medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmek, Millî kültürümüzü medenî milletler seviyesi üstüne çıkarmaktır."
Büyük Önder Atatürk'ün gençlere güvenini,"Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizlersiniz. Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizlersiniz".Cümleleriyle ifade etmiştir. 21. yüzyılda gençlerimizin kendi bireysel sınırları içinde sorumlu, duyarlı ve çalışma azmi içinde önemli görevler üstlenerek, ülke kalkınmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz.[2]
Gençlik ve spor bayramının başlangıcı şöyle anlatılabilir[3] Mustafa Kemal Atatürk'ün millî mücadeleye başlamak üzere 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı günün yıldönümü; 20 Haziran 1938 tarih ve 3466 sayılı kanunla millî bayram olarak kabul edilmiştir. Her yıl 19 Mayıs günü Türkiye'nin her yerinde beden eğitimi ve spor gösterileri yapılmaktadır. Türkiye'de ilk beden eğitimi gösterisini 12 Mayıs 1916'da erkek öğretmen okulu öğrencileri Kadıköy İttahatspor çayırında “Bugünkü Fenerbahçe Stadının bulunduğu yer” yaptılar.[4] Sonraki yıllarda erkek öğretmen okulu öğrencileri her yıl ve genellikle mayıs ayı içerisinde bu gösterileri tekrarlamayı bir gelenek hâline getirmişlerdir. "Jimnastik şenlikleri", "mektepliler bayramı", "idman bayramı", "Jimnastik bayramı" adı altında devam eden bu gösteriler zamanla bütün okullara yayılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı 1927'den sonra bu gösterilerin düzenlenmesini üzerine alarak her yıl mayıs ayının üçüncü haftasında Türkiye'nin çeşitli yörelerinde bu gösteriler yapılmaya başlandı.
19 Mayıs gününün Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanması için Türkiye’de Büyük Millet Meclisinde görüşülmeğe başlanan kanun dolayısıyla bu ilk 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edilmişti. Zamanın Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk, tarafından 30 Haziran 1938 günü onaylanıp, 4 Temmuz 1938 günü Resmi Gazete’nin 3950’nci sayısında yayınlanan ve yürürlüğe giren “Ulusal bayram ve genel tatiller hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanunun ikinci Maddesine fıkra ilave edilerek kabul edildi.
1938'de 19 Mayıs gününün "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kanunlaşmasından sonra bu gösteriler de resmî bayram gününe alınmış, bu bayram için "Dağ Başını Duman Almış" marşı, gençlik marşı olarak kabul edilmiştir.[5]
Atatürk’ün Son 19 Mayıs Bayramı
Atatürk, Ankara’dan son kez ayrılmadan önce 19 Mayıs 1938 Salı günü Ankara 19 Mayıs stadında yapılan “19 Mayıs Gençlik Spor Bayramı“ gösterilerinde stadı tamamen dolduran büyük bir seyirci kalabalının önünde başlamıştı. Şeref Tribününde, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Abdülhalik Renda olmak üzere birçok bakanlar bulunmaktaydı.
Kız ve erkek öğrencilerle sporcuların katıldıkları görkemli bir geçit töreninden sonra gençlik sahanın ortasında toplanmış ve hep bir ağızdan İstiklal Marşı söylenmişti. Halk da katılmıştı İstiklâl Marşı’nın okunmasına. Sonra CHP Genel Sekreteri ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya mikrofona gelerek 19 Mayıs’ın anlamını belirten bir konuşma yapmıştı.
Ankara Kız Lisesi öğrencilerinden Meliha Özküp, 19 Mayıs’ın minnetini, bugünkü mutlu hayatın temeli sayan inkılâp gençliğinin şükran ve bağlılıklarını heyecanlı bir şekilde dile getirmişti. Bu sırada, Türkiye’de konuk bulunan Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı Orgeneral Mariç, yanında Yugoslav Askeri Heyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak olduğu halde stadyuma gelmişti. Ankara Erkek Lisesi öğrencilerinden Rebii’nin mikrofona gelerek içtiği andı, sahadaki tüm öğrenciler hep bir ağızdan tekrarlamışlardı:
“Sporcu kardeşler! Ulu Önderimiz, kurtarıcımız Büyük Atatürk’ün uğrunda ebedi andımızı içelim:
Ey varlığımızı yaratan sayın sevgili Atatürk, Açtığın yolda, kurduğun ülküde gösterdin amaçta, hiç durmadan yürüyeceğimize ve bu uğurda kanımızı güle güle akıtacağımıza söz veririz”
Bundan sonra gençlik, yine hep bir ağızdan, bando refakatinde “Dağ Başını Duman Almış” marşını söylemişti. Kız öğrencilerin beden eğitimi gösterileri başladığı sırada Atatürk, beraberinde Başbakan Celal Bayar ve maiyetlerin erkânı olduğu halde stada gelmişti. Bu olay tarifsiz bir heyecan ve coşku uyandırmıştı. Tribünleri dolduran büyük seyirci kalabalığı Büyük Atatürk’e dakikalarca süren sevgi gösterilerinde bulunmuştu.
1938 yılından 2008 yılına kadar Mayıs ayının 19 uncu günü Türkiye’nin her yerinde bu bayramla ilgili olarak beden eğitimi ve spor gösterileri yapıldı. Gelecek yıllarda da Türkiye Cumhuriyeti yaşadıkça devam edecektir.
Gençlik ve Spor Bayramı koşusu veya 19 Mayıs Koşusu, Atatürk’ün milli mücadeleye başladığı Samsun’dan aldıkları toprak ile bayrağa atletler koşarak Ankara’ya ulaştırmaktadır. Koşunun parkuru 593 kilometredir. İlk düzenlendiği tarihten günümüze kadar yapıla gelmektedir. Samsun’dan getirilen toprak ve bayrak Gençlik ve Spor Bayramı’nın Ankara’da yapılan gösterileri sırasında atletler tarafından Cumhurbaşkanına sunulmaktadır.
Ayrıca son yıllarda Atatürk’ü Anma ve Barış Koşusu Türkiye Selanik Başkonsolosluğu, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu, İstanbul Masterler Atletizm Kulübü’nün ortaklaşa düzenledikleri Selanik-Ankara arasında koşulmaktadır. Türkiye bölümü 2008 yılında 1 etap 16 Mayıs İpsala-İstanbul, ikinci etabı 17 Mayıs İstanbul-Ankara arasında toplam 2 etap olarak koşuldu.
Kaynaklar
- Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, TC Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Eğitimi Dairesi Başkanlığı, s.77–78
- Halûk San, Belgeleri ile Türk Spor Tarihinde ATATÜRK, Türk Spor Vakfı Yayınları 2: s.130–132
- Cengiz Dönmez, “Atatürk ve Türkiye’de Milli Egemenlik Prensiplerinin Gerçekleştirilmesi”, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı, Gazi Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Ankara, 1998, s.67
- Doç. Dr. Aliye Mavili Aktaş, Atatürk, Gençlik ve Toplum, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi.
- Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, MEB Basımevi, İstanbul, 1982, s. 444.
- Doç. Dr. Alanur Ataklı, 19 Mayıs 1919’dan 2000’e, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi
- 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Meydan-Larousse Ansiklopedisi, 5 inci cilt, s.98
- Burhan Aytekin, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Milli Kurtuluş Hareketinin Başlangıcı, 19 Mayıs 2008, s.17
[1] Cengiz Dönmez, “Atatürk ve Türkiye’de Milli Egemenlik Prensiplerinin Gerçekleştirilmesi”, Cumhuriyet’in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı, Gazi Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Ankara, 1998, s.67
[2] Doç. Dr. Aliye Mavili Aktaş, Atatürk, Gençlik ve Toplum, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi.
[3] Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, MEB Basımevi, İstanbul, 1982, s. 444.
[4] 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Meydan-Larousse Ansiklopedisi, 5 inci cilt, s.98
[5] Doç. Dr. Alanur Ataklı, 19 Mayıs 1919’dan 2000’e, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder