Sayfalar

30 Ekim 2011 Pazar

29 Ekim 2011 Cumhuriyetimizin 88 inci Yılı Kutlu Olsun


Ülkemin Duyarlı İnsanları
Cumhuriyetimizin 88 inci yılı kutlarım


Bayramımız Kutlu olsun!
Edirne'nin Duyarlı Halkı 

Cumhuriyet Bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet rejimini ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü kutladıgımız millî bayramımızdır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü “en büyük bayram” olarak nitelendirmiştir.
Cumhuriyet, Bir devlet ve hükümet biçimi olan Cumhuriyet, en genel anlamıyla, bir ülkedeki temel organların, halkın yaptığı bir seçimle işbaşına gelmesidir. Bu sistemde egemenlik toplumun tümüne aittir. Bütün vatandaşlar, devlet yönetimine eşit olarak katılırlar. Devlet, onların ortak iradelerinin sonucudur.
Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyeti kutlamak üzere yasayla kabul edilmiş olan resmi bayram.
Cumhuriyetçi, Cumhuriyet yanlısı olan kimse: “Bir cumhuriyetçi şuuruyla duyduğum hayreti ifade etmiştim.” Y. K. Karaosmanoğlu
Cumhuriyetçilik, Cumhuriyet yanlısı olma durumu.
Cumhuriyetperver, Cumhuriyet ve cumhuriyet yanlısı: “Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetperver evladı!” Atatürk

Duyarlı Edirne Halkı 
Cumhuriyet Öncesi
Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü 624 yılda 36 padişah tarafından yönetilmiştir.
Geleneklere uygun olarak saltanatla yönetilen Osmanlı Devleti’nde cumhuriyet kavaramı fazla işlenmemiştir. Yönetimden memnun olmayanlar, cumhuriyet ilanını değil; padışahın yetkilerini kısıtlamayı düşünmüşlerdir. Çünkü amaçları Cumhuriyeti değil, meurutiyeti gerçekleştirmektir. Nitekim I. ve II. Meşrutiyet’le Jön Türkler ve İttihatçılar, iktidara ortak olmak istemişler ama cumhuriyet yönetiminin kabulünü akıllarına bile getirmemişlerdir.
Padişah, şah, kral, hakan, sultan gibi tek kişiye dayalı yönetim sistemine "mutlakiyet" adı verilmiştir. Mutlakiyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız, tek bir kişidedir.
Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde ülkeyi yöneten kişiye yardımcı olması için meclis kurulurdu. Meclis üyeleri halkın isteklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı. 
Bu yasa taslakları yönetici tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimi ise "meşrutiyet"tir. Meşrutiyette meclisin yetkileri sembolik düzeyde olabileceği gibi bir cumhuriyetteki kadar geniş de olabilir. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında olmak üzere iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir.
İkinci Meşrutiyet'in ilanından 6 yıl sonra, 1914'te I. Dünya Savaşı başlamıştır. Dört yıl süren savaş, İttifak Devletleriyle birlikte olan Osmanlı İmparatorluğunun yenik sayılmasıyla sonuçlanmış ve Osmanlı toprakları İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler tarafından işgal edilmeye başlamıştır.
Yüzyıllardır bi “aile” tarafından yönetilen Türkler, bu kökleşmiş geyeneğin devamını o kadar doğal olarak kabul ediyorlardı ki, Amasya Tamimi’nde, egemenliğin ulusa ait olduğunun açıklamasına rağmen, 23 Nisan 1920’de, toplanan TBMM’de hâkim olan fikir, ülke tehlikeden kurtarılıncaya kadar meclisi işletmek, sonra yönetimi tekrar Padişah’a devretmekti.
Çünkü halk ve meclisi oluşturanların büyük bir kısmı, Padişah ve Halife’ye din ve gelenklerle bağlıydı. Egemenlik Padişah’ta olmalıydı.
Ama Mustafa Kemal Paşa bu kanıda değildi. Artık saltanat ve halifetin kaldırılması gerektiğini düşünüyordu. Erzurum’da, Sivas Kongresi’nin hazırlıkları yapıldığı sırada, yakın arkadaşlarına zaferden sonra yapılacakları yazdırırken, hükümet şeklinin Cumhuriyet olacağını da belirttimişti. Düşmanları yurttan atılıncaya kadar bunu açıklamıyor, “milli bir sor” olarak saklıyordu. Zira en yakın arkadaşlarının bir kısmı dahi, cumhuriyet kelimesinden ürkmektedir.
Ancak, TBMM’nin aldığı şu karar, zaferden sonra izlenecek yolu adeta açıkça gösteriyordu: “Padişah ve Halife, altında bulunduğu baskıdan kurulduğu zaman, meclisin düzenleyeceği esaslar içinde durumunu alır. “Şu halde yeni bir devlet kurulmuştur. Bu devlette en üst güç Padişah ve Halife değil, TBMM’dir. Padişah ve Halife’nin de üstünde olan meclis, onun statüsünü düzenleyecektir. Ancak bu devletin bir başkanı yoktur.
TBmm Başkanlığı’na seçilen Mustafa Kemal Paşa, 6 arkadaşıyla birlikte “Yürütme Komutesi” ne seçildi. Bakanlar, meclis başkanının gösterdiği adaylar içinden, meclis tarafından seçilecekti. Yasama ve yürütme yetkileri meclisteydi. Art arda çıkarılan kanunlarla, devlet örgütü meclis otoritesinin altına sokulmuş, İstanbul Hükümeti’nin yaptığı hukuki işlemler, Padişah’ın amldığı kararlar yok sayılmıştır. 20 Ocak 1921’de, TBMM’nin kabul ettiği 23 maddelik anayasanın 1. Maddesine göre; eggemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur. Ulusal egemenliğe dayanan bu yeni rejimde meclis, “kurucu meclis”tir. Bu sistemin adı konmasa bile, kurulduğu andan itibaren, Cumhuriyet niteliği taşıdığı açıktır.
 

Cumhuriyetin İlanı
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile Samsun'a gönderilmiştir. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenlemiş ve "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır," ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplamıştır. Meclis Mustafa Kemal Paşa''Meclis Başkanı' seçmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş, omuz omuza mücadele etmiştir.
Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasının ardından TBMM 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırmıştır. Padişah Vahdettin 'vatan haini' ilan edilmiş ve yurdu terk etmiştir.
24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan şehrindeki Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri Lozan Barış Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır fakat devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos'ta ilk toplantısını yapmıştır ve 13 Ekim'de Ankara başkent ilan edilmiştir. Bu dönemde Atatürk egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı. Atatürk 28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırmış ve "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz," demiştir.
29 Ekim günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermiştir. Meclis önergeyi kabul etmiştir ve böylece Türkiye Devletinin yeni yönetimi biçimi Cumhuriyet, yeni ismi "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlenmiştir. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Halk da Cumhuriyetin ilanını sevinç ve coşku ile karşılamıştır.
Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği gibi, egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle yöneticileri seçebilir.


Bayram Olarak Kabul Edilmesi
29 Ekim 1923’te TBMM, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası)’nda yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Aynı gece bu ilan, atılan 101 pare top ile kutlanmıştır. 1924 yılında ise cumhuriyetin ilanı şenliklerle kutlanmıştır.
2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekâleti (Dışişleri Bakanlığı)'nce düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerilmiştir. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18 Nisan'da karara bağlanmıştır. 19 Nisan'da ise teklif TBMM tarafından kabul edilmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır. (Elif Utku_İstanbul)
Duyarlı Edirne Halkı

Osmanlı'ya rağmen Cumhuriyeti kuran halk,
…'ye rağmen kutlamasını da bilir.
Biz kurduk, biz kutlarız...
İyi ki doğdun Türkiye Cumhuriyeti...

Cumhuriyet Bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet rejimini ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir millî bayramdır. 

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmişti
“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği cumhuriyete inananlara, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır.” Mustafa Kemal Atatürk

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...
Bize bu güzel bayramı kutlamamıza neden olan yüce Atatürk'ümüzü başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve isimsiz kahramanları şehitleri saygı ve minnetle anıyor ve teşekkür ediyoruz...

Biz bu yurdun eti, kemiği,
Kolay kazanmadık Cumhuriyeti.
Liderimiz Atatürk ve ordusu,
Yoktu hiçbirinin korkusu.

Günler, aylar, yıllar
Ne fark eder onlara
Durmadan yıkılmadan
Savaştılar hiç korkusuz

Şanlı büyük ordumuz,
Duydu bütün ulus.
O gün bugündür kutlanır,
Yaşasın 29 Ekim Yaşasın Ulusumuz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder