Ülkemin Duyarlı İnsanları
Cumhuriyetimizin 88 inci yılı kutlarım
Bayramımız Kutlu olsun!
Cumhuriyet Bayramı Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet rejimini
ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü kutladıgımız millî
bayramımızdır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk;
Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde
verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü “en büyük bayram” olarak nitelendirmiştir.
Cumhuriyet, Bir devlet ve hükümet biçimi olan Cumhuriyet, en
genel anlamıyla, bir ülkedeki temel organların, halkın yaptığı bir seçimle
işbaşına gelmesidir. Bu sistemde egemenlik toplumun tümüne aittir. Bütün
vatandaşlar, devlet yönetimine eşit olarak katılırlar. Devlet, onların ortak
iradelerinin sonucudur.
Cumhuriyet
Bayramı, 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyeti kutlamak üzere yasayla kabul edilmiş
olan resmi bayram.
Cumhuriyetçi, Cumhuriyet yanlısı olan kimse: “Bir
cumhuriyetçi şuuruyla duyduğum hayreti ifade etmiştim.” Y. K. Karaosmanoğlu
Cumhuriyetçilik,
Cumhuriyet yanlısı olma durumu.
Cumhuriyetperver, Cumhuriyet ve cumhuriyet yanlısı: “Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetperver
evladı!” Atatürk
Duyarlı Edirne Halkı
Cumhuriyet Öncesi
Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü 624
yılda 36 padişah tarafından yönetilmiştir.
Geleneklere uygun olarak saltanatla yönetilen Osmanlı
Devleti’nde cumhuriyet kavaramı fazla işlenmemiştir. Yönetimden memnun
olmayanlar, cumhuriyet ilanını değil; padışahın yetkilerini kısıtlamayı
düşünmüşlerdir. Çünkü amaçları Cumhuriyeti değil, meurutiyeti
gerçekleştirmektir. Nitekim I. ve II. Meşrutiyet’le Jön
Türkler ve İttihatçılar, iktidara ortak olmak istemişler ama cumhuriyet
yönetiminin kabulünü akıllarına bile getirmemişlerdir.
Padişah, şah, kral, hakan, sultan gibi tek kişiye
dayalı yönetim sistemine "mutlakiyet" adı verilmiştir. Mutlakiyet
yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız, tek bir kişidedir.
Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde ülkeyi yöneten
kişiye yardımcı olması için meclis kurulurdu. Meclis üyeleri halkın isteklerini
yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı.
Bu yasa taslakları yönetici tarafından
benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimi ise "meşrutiyet"tir.
Meşrutiyette meclisin yetkileri sembolik düzeyde olabileceği gibi bir
cumhuriyetteki kadar geniş de olabilir. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908
yıllarında olmak üzere iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir.
İkinci Meşrutiyet'in ilanından 6 yıl sonra, 1914'te
I. Dünya Savaşı başlamıştır. Dört yıl süren savaş, İttifak Devletleriyle
birlikte olan Osmanlı İmparatorluğunun yenik sayılmasıyla sonuçlanmış ve
Osmanlı toprakları İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler
tarafından işgal edilmeye başlamıştır.
Yüzyıllardır bi “aile”
tarafından yönetilen Türkler, bu kökleşmiş geyeneğin devamını o kadar doğal
olarak kabul ediyorlardı ki, Amasya Tamimi’nde, egemenliğin ulusa ait olduğunun
açıklamasına rağmen, 23 Nisan 1920’de, toplanan TBMM’de
hâkim olan fikir, ülke tehlikeden kurtarılıncaya kadar meclisi işletmek, sonra
yönetimi tekrar Padişah’a devretmekti.
Çünkü halk ve
meclisi oluşturanların büyük bir kısmı, Padişah ve Halife’ye din ve gelenklerle
bağlıydı. Egemenlik Padişah’ta olmalıydı.
Ama Mustafa
Kemal Paşa bu kanıda değildi. Artık saltanat ve halifetin kaldırılması
gerektiğini düşünüyordu. Erzurum’da, Sivas Kongresi’nin hazırlıkları yapıldığı
sırada, yakın arkadaşlarına zaferden sonra yapılacakları yazdırırken, hükümet
şeklinin Cumhuriyet olacağını da belirttimişti. Düşmanları yurttan atılıncaya
kadar bunu açıklamıyor, “milli bir sor” olarak saklıyordu. Zira en yakın
arkadaşlarının bir kısmı dahi, cumhuriyet kelimesinden ürkmektedir.
Ancak, TBMM’nin
aldığı şu karar, zaferden sonra izlenecek yolu adeta açıkça gösteriyordu:
“Padişah ve Halife, altında bulunduğu baskıdan kurulduğu zaman, meclisin
düzenleyeceği esaslar içinde durumunu alır. “Şu halde yeni bir devlet
kurulmuştur. Bu devlette en üst güç Padişah ve Halife değil, TBMM’dir. Padişah
ve Halife’nin de üstünde olan meclis, onun statüsünü düzenleyecektir. Ancak bu
devletin bir başkanı yoktur.
TBmm
Başkanlığı’na seçilen Mustafa Kemal Paşa, 6 arkadaşıyla birlikte “Yürütme
Komutesi” ne seçildi. Bakanlar, meclis başkanının gösterdiği adaylar içinden,
meclis tarafından seçilecekti. Yasama ve yürütme yetkileri meclisteydi. Art
arda çıkarılan kanunlarla, devlet örgütü meclis otoritesinin altına sokulmuş,
İstanbul Hükümeti’nin yaptığı hukuki işlemler, Padişah’ın amldığı kararlar yok
sayılmıştır. 20 Ocak 1921’de, TBMM’nin kabul ettiği 23 maddelik anayasanın
1. Maddesine göre; eggemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur. Ulusal egemenliğe
dayanan bu yeni rejimde meclis, “kurucu meclis”tir. Bu sistemin adı konmasa
bile, kurulduğu andan itibaren, Cumhuriyet niteliği taşıdığı açıktır.
Cumhuriyetin İlanı
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Osmanlı
hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile
Samsun'a gönderilmiştir. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenlemiş ve "Tek
bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü
kurtaracaktır," ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus
temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde
toplamıştır. Meclis Mustafa Kemal Paşa'yı 'Meclis Başkanı' seçmiştir. Mustafa
Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı
başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş,
omuz omuza mücadele etmiştir.
Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasının
ardından TBMM 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırmıştır. Padişah Vahdettin
'vatan haini' ilan edilmiş ve yurdu terk etmiştir.
24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan şehrindeki Lozan
Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere,
Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika,
SSCB ve Yugoslavya temsilcileri Lozan Barış Antlaşması’nı
imzalamıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır fakat
devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11
Ağustos'ta ilk toplantısını yapmıştır ve 13 Ekim'de Ankara başkent
ilan edilmiştir. Bu dönemde Atatürk egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan
cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı. Atatürk
28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırmış ve
"Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz," demiştir.
29 Ekim günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten
sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermiştir. Meclis önergeyi kabul etmiştir ve
böylece Türkiye Devletinin yeni yönetimi biçimi Cumhuriyet, yeni ismi "Türkiye
Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlenmiştir. Atatürk, kurulan
Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Halk da Cumhuriyetin ilanını
sevinç ve coşku ile karşılamıştır.
Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği gibi,
egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus, kendini yönetme yetkisini,
kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet
yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler,
yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle
yöneticileri seçebilir.
Bayram Olarak
Kabul Edilmesi
29 Ekim 1923’te TBMM, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (1921
Anayasası)’nda yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini
cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Aynı gece bu ilan, atılan 101 pare top ile
kutlanmıştır. 1924 yılında ise cumhuriyetin ilanı şenliklerle kutlanmıştır.
2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekâleti (Dışişleri Bakanlığı)'nce
düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması
önerilmiştir. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18
Nisan'da karara bağlanmıştır. 19 Nisan'da ise teklif TBMM
tarafından kabul edilmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten
itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya
başlamıştır. (Elif Utku_İstanbul)
Duyarlı Edirne Halkı
Osmanlı'ya
rağmen Cumhuriyeti kuran halk,
…'ye
rağmen kutlamasını da bilir.
Biz
kurduk, biz kutlarız...
İyi
ki doğdun Türkiye Cumhuriyeti...
Cumhuriyet Bayramı Türkiye
Büyük Millet Meclisi(TBMM)'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet rejimini
ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan
bir millî bayramdır.
Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamalarının
yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu
günü en büyük bayram olarak nitelendirmişti
“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği cumhuriyete
inananlara, onu koruyanlara ve
yaşatacaklara emanet etmek lazımdır.” Mustafa
Kemal Atatürk
Cumhuriyet
Bayramımız kutlu olsun...
Bize bu güzel bayramı kutlamamıza neden olan yüce
Atatürk'ümüzü başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve isimsiz kahramanları
şehitleri saygı ve minnetle anıyor ve teşekkür ediyoruz...
Biz bu yurdun eti, kemiği,
Kolay kazanmadık Cumhuriyeti.
Liderimiz Atatürk ve ordusu,
Yoktu hiçbirinin korkusu.
Günler, aylar, yıllar
Ne fark eder onlara
Durmadan yıkılmadan
Savaştılar hiç korkusuz
Şanlı büyük ordumuz,
Duydu bütün ulus.
O gün bugündür kutlanır,
Yaşasın 29 Ekim Yaşasın Ulusumuz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder