Türklerde
Spor Alanları
Türk ulusu, toplu yaşadığı her köy ve
kasabada, düz çimenlik bir yeri güreş, cirid alanı olarak seçerek korumuştur.
Edirne, Amasya, Bursa, Sivas, Gelibolu, Manisa, Selanik, Konya, Kayseri,
Belgrad, Sofya… gibi büyük ve önemli şehirlerdeki alanları genellikle, güreş,
atlı sporlar, ok atışları ve çeşitli törenler için kullanılmıştır. Bu bakımdan
alanlarda, savaşa daima hazır bulunması gereken gençler ile ordunun eğitiminde
kullanmışlardır.
Selçuklu ve Osmanlı Türkleri, hiçbir zaman
Romalılar, Bizanslılar, Yunanlılar ve Batı Anadolu’da yaşamış eski uluslar gibi
tiyatro ve hipedrom benzeri taştan yapılma büyük alanlara özenmediler. Şüphesiz
ki bunun tek nedeni, yeni bir yurt edinme savaşı içinde yaşamış olmaları ve
Oğuz törelerinin unutulmamasıdır. Bir süre İznik’i hükümet merkezi yapan ve
Haçlı ordularının yaklaşması üzerine Anadolu içlerine çekilen Selçuklulardan
elbette Bizans’ın muhteşem Hipedrom’u gibi bir spor alanı yapmaları
beklenemezdi.
Selçukluları izleyen Osmanlılarında aynı
soydan gelmeleri nedeniyle gelenekleri ve özellikleri de birbirine benzemiştir.
Hatta bazı yönlerden Osmanlılar için Selçuklu Devleti’nin devamıdır denilmesi
doğrudur. Bunu kanıtlayan örneklerden birisi de spor alanlarında görebiliriz.
Edirne’deki
Spor Alanları
Osmanlılar, Edirne’yi aldıktan sonra bu
şehrin askeri bakımdan önemini ve Hazret-i Muhammed’in Sarı Saltuk’un rüyasına girip, “Bu yer Dar al nâsırdır, bu yeri elden komasınlar” diye söylemiş
olduğu rivayeti bazı tarihlerde yazılmış olduğundan, Osmanlı padişahları buraya
önem vererek “Dar al Nasr”, “Dar
al Saltana” ve
“Dar al Fath” gibi isimlerle andılar.
Edirne kalesinin içinde küçük bir şehir iken,
Osmanlılar tarafından alındıktan sonra köşkler, saraylar, camiler,
kervansaraylar, mesire yerleri ve spor alanları yapılarak bölgenin sayılı
kentlerinden biri oldu.
Spor yarışmalarının ve avların yapıldığı bu
yerlerin bir kısmı bugün hudutlarımız dışında kalmıştır. Bir kısım spor
alanları da, kullanmadığından yok olup gitmiştir. Günümüzde 651. Tarihi
Kırkpınar Güreşleri’nin yapılacağı tek spor alanı Sarayiçi’dir.
Sarayiçi
Günümüzde Sarayiçi ismiyle anılan mekân,
Tunca nehrinin iki adasından büyüğü olan, halk arasında Tavukormanı diye anılan
adanın güney ucundaki bölümüdür. Osmanlı döneminde Adameydanı diye anılırdı.
Yenisaray’ın hasbahçesi içinde cirid oynanması, cündilerin gösteri yapmaları
için ayrılmış spor alanı olup, diğer kısımları çok güzel çiçekler ve ağaçlarla
bezenmiş gerçekten eşi bulun bir bahçe idi.
Sarayiçi, Bizanslılar zamanında “Prens Kumanan Çayırı” ismiyle anılan bir gezinti ve eğlence
yeriydi. Bizans prenslerinden birisi, Bulgar veliahdı Mişel ile evlendiği zaman
(m. 1337) düğün şenlikleri burada yapıldı. Balkan Savaşlarında Edirne’yi alan
Bulgarların Türk Askeri ve Halkını esir ettiği ve birçok kişinin şehit olduğu
yerdir.
Kırkpınar
Güreşlerin Tarihçesi
651'incisi mi yapılıyor?
Yapmış olduğum araştırmada bazı
araştırmacıların Kırkpınar’ın başlangıç tarihinin Süleyman Paşa ile Rumeli’ye
geçen [40] yiğidin efsanevi güreşiyle ilgili gösterirler.
Bu konuyla ilgili değişik yorumlar
yapılmıştır. Bu konuda gerçek kanıtlayıcı bir belgeye kaynak almayan bu çeşit
yazılar, halk arasında konuşulan söylentiler, yüzyıllardan beri yapıla gelmekte
olan Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin gerçek tarihini yansıtmadığı gibi, onun
değerini de küçülmüştür.
Türklerin yaşantısında “Kırk yiğit”, “Kırk ince kız” ve “Kırklar”
önemli yer alır.
Türk hakanlarının yanında onun emirlerini
uygulamak için “Kırk yiğit”, eşi hatunun yanında
da hizmetlerini görmek için “Kırk ince kız” bulunurdu.
Dini bakımdan da [40] sayısı Müslüman
Türklerce kutsaldır. Türklerin yaşadığı bazı şehirlerde “Kırklar”
denilen evliyanın yatırı vardır. O yöre halkı, belirli günlerde bu yatırlara
giderek, Tanrı’ya dua eder ve dileklerde bulunur. Daha sonra milli geleneklere
göre yemekler yenilip oyunlar oynanır.
Su kaynaklarının çok olduğu yerler de kutsal
bilinip bunlar “Kırk-göz” veya “Kırk-pınar” diye adlandırılır. Böyle inanç ve gelenekler, Hıristiyanlarda
da vardır. Hatta Müslümanlar ve Hıristiyanlar tarafından kutsal bilinip
birlikte ziyaret edilen pek çok su kaynakları [Ayazma]’lar bile vardır.
Sivas’da ki “Kırk Aziz”’lerin gömülü olduğu
yer sonradan bir göl olmuş denilir. Bu azizler ve Edirne’de bulunan diğer Kırk Aziz
bir Türklerde olduğu gibi Hıristiyanlar tarafından da [22 Mart] günü ziyaret
edilerek kutlanır.
Kırkpınar’ın, Kırklar Dağı’nın, Kırk Evliyalar’ın ve Kırk Azizler’in Mart ayının 22’inci günü ziyaret edilerek kutlanması,
Hıristiyanlardan mı Türklere geçmiştir, yoksa Türklerden mi Hıristiyanlar
almıştır? Bu konuda gerçeğin hangisi olduğunu söylemek şüphesiz ki mümkün
değildir. Çünkü bunun gibi daha pek çok gelenek ve görenekler Rumeli’de ve
Anadolu’da yaşayan Müslüman Türkler ile Hıristiyanlar tarafından beraberce
uygulana gelmiştir.
Roma İmparatoru Neron, Olimpiyat Oyunlarının
önemini ve halk üzerindeki etkisini bildiğinden kendisinin oyunlara katılmadan
şampiyon ilan edilmesini istemiş fakat Yunanlılar bunu kabul etmeyince beş bin
kişilik ordusuyla oyunlara gelmiş, arabasıyla yarışa katılmış, arabasının son
dönemeçte devrilmiş olup askerlerin arabayı düzelterek yarışı birinci bitirmesi
sağlanmıştır.
Olimpiyatların M.S. 408’e kadar devam ettiği
ve oyunlara 2. Thedosius emriyle Olimpiyat Oyunlarına son verilmiştir.
Olimpiyatların yapılmaması üzerine, Yunan ve
Rumların buluşu olan panayırlar, eğlence ve spor gösterilerinin de yapıldığı
bir yer olarak önem kazandı.
Türk’lerin yağlı güreşinin panayırlarda
yapılmaya başlaması, onuncu yüzyılın başından itibaren Tuna kıyılarında görünen
Peçenek Türkleri’nin Rumeli’ye tamamen yerleşmesinden olmuştur.
Peçenek Türkleri ile başlayan bu uygulama,
Türkmenlerin batıya gelişiyle Oğuz töresinin etkisi altında tamamen Yunan-Rum
panayırlarının bambaşka bir görünüm almıştır. Tarihi Kırkpınar Yağlı
Güreşlerinin bölgede yapılan panayırlar ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Ancak, Rumeli’de yapılan panayır
güreşlerinde, Osmanlıların açmış oldukları Güreş Tekkeleri’nde ve Enderun’da
okunan güreş dualarında Sarı Saltuk’un adının anılması,
tarihi büyük önem taşır.
Sarı Saltuk, bir alp-eren idi. Hem de
Alplerin peçelilerinden. Edirne’de 40 sene kadar [1265–1304] kaldı. Sarı Saltuk
da Edirne’den ayrılıp Dobruca’ya gitmek zorunda
kaldı. Bir kısım Türkler de Ece Halil Bey emrinde Karasi iline döndüler. Sarı
Saltuk Dobruca’da öldü ve Baba Dağı denilen kasabada gömüldü.
Edirne
Tarihi Kırkpınar Güreşlerinin 651.
Yukarıdaki bilgilere dayanarak, Osmanlılardan
100 sene evvel Edirne’yi Bulgarlardan alan ve 40 seneye yakın burada kalmış
olan Sarı Saltuk’un Edirne’ye 17 kilometre uzaklıkta bulunan Kırkpınar
panayırında ilk defa Türk güreşini yaptıran Türk olduğunu söyleyebiliriz.
Sarı Saltuk [H.662-M.1264] yılında Rumeli’ye
geçtiğine göre, Türklerin ilk defa 1265 yılında bu panayırda güreştiklerini kabul
edersek, 2012 yılında yapılmakta olan Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin 651’incisi
olup olmadığını sporseverlere bırakıyorum.
Saptayabildiğim
yapılanmayan seneler şunlardı:
1.
Sarı
Saltuk’un Edirne’yi terk edişinden sonra 1304 Osmanlılar tekrar alıncaya kadar
(Nisan 1360) geçen 56 sene içinde şüphesiz ki Kırkpınar’da Türk güreşi
yapılmamıştır.
2.
1877–1878
Türk Rus Savaşı nedeniyle [1878, 1879,
1880 ve 1881] senelerinde
Kırkpınar panayırı ve güreşleri yapılamadı.
3.
1912–1913 Balkan Savaşı’nda
Edirne 26 Mart 1913 den 10 Temmuz 1913’e kadar da Bulgar işgalinde kaldığı için
1913 yılı güreşleri de yapılamadı. Barış antlaşmasında Kırkpınar’ın yeri Türk
sınırları dışında kalınca. 1914 yılı güreşleri Kapıkule yakınındaki Viran Tekke
denilen yerde yapıldı
4.
Birinci
Dünya Savaşı 1914–1918 nedeniyle dört sene yine yapılamadığı gibi, savaştan
sonra Trakya Yunan işgalinde kaldığı için 1919,
1920, 1921 ve 1922 yıllarında da
Kırkpınar güreşleri yapılamadı.
5.
Türk
ordusu, 25 Kasım 1922 tarihinde Edirne’yi işgalden kurtardıktan sonra 1923 panayırı da yapılamadı. Ancak
Cumhuriyet döneminde ilk Kırkpınar güreşleri diyebileceğimiz panayırsız
güreşler, Edirne’de Milli Eğitim Müdürü (Maarif Emini) ve Türkocağı başkanı
bulunan İsmail Habib Bey (Sevük) in öncülüğü ile 30 Mayıs 1924 Cuma günü
Sarayiçi’nde yapıldı.
· Sarı Saltuk’un
Edirne’den çıkışından Osmanlıların Edirne’yi alışına kadar 56 sene,
· 1877–1878 Türk Rus
Savaşı nedeniyle 4 sene,
· Balkan Savaşı ile
Birinci Dünya Savaşı süresince de 1913,
1915, 1916, 1917, 1918, 1919, 1920, 1921, 1922 ve 1923 senelerinde 10
sene,
· Toplam olarak da 70 defa Kırkpınar güreşleri
yapılmamıştır.
Bu tarihi bilgilere göre, 2012 yılında
kaçıncısı olması gerekeceği sizler hesaplayabilirsiniz.
Kırkpınar
Güreşlerinde
Baş Pehlivan Olmanın Önemi
Rumeli’de veya Anadolu’da pek çok yerde
panayır güreşi yapılır. Fakat hiç birisinde “Baş”ı kazanan pehlivana “Türkiye
Başpehlivanı”
denilmez. Ancak, Kırkpınar’da “Baş”ı kurtaran pehlivan
ertesi senenin Kırkpınar güreşlerinin sonuna kadar Türkiye’nin Başpehlivanıdır.
Devam Edecek
Not: Edirne Yenigün Gazetesinde 6 Temmuz 2012 günü yayınlanmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder