İyi günler sitemi takip eden dostlarım. Bugün sabahleyin internet siteliri takip ederkin Edirne de sevdiğim basın mensubu kardeşimin güzel yazısı ilgimi çekti ve onu sizler ile paylaşmak istiyorum.
Çünkü yazıda bahsetmiş olduğu Edirne Belediye Başkanı ve Edirne Milletvekili Sebahattin Paysoy ile ben annemin baba sülalesinden kardeş çocuğu oluyorum. Kendi çocuğu olmadığı içinde beni çok severdi. Onu bana hatırlattığı için çok teşekkür ederim.
Dün ve Bugün
Senih
Yurdatapan
Edirne, tarihine yeni bir sayfa
daha açtı ve bütün Büyükelçileri konuk etti 2011 in son günlerinde.
Öncesinde de yazdım.
Edirne adına büyük bir kazanımdır
bu.
Ama Edirne’ye halkça tutulma
dışında da bir şeyler katması lâzım.
Toplantının ardından çok şey
yazıldı çizildi.
Herkesin görüşüne saygılıyım.
Beni, en çok bu ziyaretin
Edirne’ye kazanımları, kazandırdıkları ilgilendiriyor.
Sağ olsunlar.
Geldiler, gezdiler, gittiler.
Bizi onurlandırdılar.
Ya Sonuç?
Edirne’ye övgüler elbette çok
güzel bir şey.
Ama kuru kuruya methiyeler karın
doyurmuyor.
Bakalım Edirne ne kazanacak?
Elbette bunu zaman ne gösterecek.
‘İnşallah’ deyip bekleyeceğiz.
Vaatlerin tutulup tutulmadığını
takip etmek için illâki bir kitapta toplanması da gerekmiyor.
İnternet denen şey her şeyi
saklıyor zaten.
Geçmişte bu olanak yoktu.
Tarihi, ne olduğunu
yaşayanlardan, tanıklarından dinlerdik.
Konuyla ne kadar bağlantılı ve doğru
olacak bilemiyorum ama, kıssadan hisse yaşanmış bir hikâye ile yazıma son
vermek istiyorum bugün.
Bir şeyleri anlatıyor bu yaşanmış
hikâye.
Eski Edirne Belediye
Başkanlarından ve Edirne Mebuslarından rahmetli Sabahattin Parsoy’un
şoförlüğünü yapan, şimdi oda rahmetli olan bir büyüğümden dinlemiştim yıllar
önce.
Zamanın Başbakanı Rahmetli Adnan
Menderes Edirne’ye gelir bir akşam.
Vardığında saatler gece yarısı 2
yi göstermektedir.
Kendi araçları, karşılamaya
gelenler…
O zamana göre epey kalabalık bir
konvoy vardır arkasında.
Şehrin girişinde Hacılar ezanı
Mevkiine gelindiğinde Başbakan’ın aracı duruverir bir anda.
Aracından iner rahmetli Menderes
ve seslenir oradakilere:
“Arkadaşlar. Malûm gecenin
bir yarısı ancak gelebildik. Ve şuan bütün Edirneliler uykudalar. Şayet
araçlarla Edirne’ye girersek, halkımızı araç sesleriyle onları uyandırmış ve
rahatsız etmiş oluruz. Buradan sonrasını sessizce ve yaya olarak gideceğiz”
Dediği gibi de, kendiside dâhil
herkes, araçlarını hacılar ezanında bırakıp yaya olarak sessizce Edirne şehir
merkezine gelirler.
Ve “sabah ola hayrola” deyip bir otele girer ve yatar Sayın
Başbakan.
İşte yaşanmış hikâye böyle.
Anlaşılacağı üzere; sadece
Dışişleri Bakanı değil, zamanında Başbakan’lar bile konaklamış, yatmıştır
Edirne’de.
Üstelik ne beş yıldızlı bir otel
aramıştır, ne de şaşaa.
Yanlış anlaşılmasın. ‘Sayın
Davutoğlu bunları istedi’ demiyorum.
Sadece, söz Edirne’ye ziyarette
bulunan devlet büyüklerinden açılmışken, bana anlatılan bir öyküyü hatırlayıp
paylaşmak istedim o kadar.
Dedim ya!
Kıssadan hisse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder