31 Temmuz 2012 Salı

Bosna Hersek'teki Srebrenitsa'da Katliamın 17 yıl dönümü dolayısıyla Anna Töreni Yapıldı.

Bosna Trajedisinde
Yunanistan ve Arakan’daki
Srebrenitsa
Bu yıl da Bosna Hersek'teki Srebrenitsa'da, 11 Temmuz 1995'teki katliamın 17. yıl dönümü dolayısıyla anma töreni gerçekleşti. Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük trajedi olarak nitelenen katliamın kurbanlarını anmak için düzenlenen törene katılmak isteyen binlerce kişi, bölgeye akın etti.
Srebrenica'daki tören, kentin girişindeki Potocari anıt mezarlığında düzenlendi. Törende, kimlikleri teşhis edilen ve katliam sırasında 14–75 yaşları arasında olan yaklaşık 300 kişinin kalıntıları daha toprağa verildi.
Öğrendiğim kadarıyla bu yıl da Batı Trakya Türklerinden oluşan bir grup törene katılmış... Batı Trakya Türkleri de bu kara günde Boşnak kardeşlerinin acısını paylaşmak için oradaydı.
Bu yıl da TRT’den canlı yayınlanan Srebrenista Potocarı Şehitliğindeki anma törenleri ve saatlerce aralıksız süren anma programında katliam tanıklarının ve soykırım belgesellerinin yer aldığı görüntüler yüreklerimizi sızlattı. Avrupa'nın göbeğinde 350 bin kişi öldü, 45 bini çocuktu... 50 bin kadın tecavüze uğradı, 2,2 milyon kişi evini terketti, 28 bin kişi ise hala kayıp... 28.000 kayıp insandan 25.000'inin Bosnalı Müslüman olduğu söyleniyor.
Bölgede her geçen gün yeni toplu mezarlar açığa çıkıyor. Bu güne kadar 400’ün üzerinde toplu mezar bulundu.
Yakın tarihimizin en karanlık sayfalarından birini teşkil eden Bosna Kıyımında [Bosna Savaşını diğer savaşlardan ayıran yön şudur ki; savaş büyük çoğunlukla Sırbistan ordusuyla, silahsız-savunmasız Boşnak siviller arasında cereyan etmiştir! Buna savaş demek pek doğru olmasa gerek.] 1992–1995 yılları arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna Hersek'te yarım milyona yakın Boşnak dünyanın gözü önünde sistematik olarak katledilip soykırıma tabi tutulmuştur. Suçları sadece Müslüman, Sırplar’ın deyimiyle “Türk” olmaktı. Sırplar ve Hırvatlar, savaş süresince on binlerce kadına tecavüz etmiş, katlettikleri insanlarda bebek, çocuk kadın, ihtiyar ayrımı yapmadan, hepsini akla-hayale sığmaz işkencelerle öldürmüşlerdir.
Batı Trakya Türkleri olarak bir kez daha bu katliamlara maruz kalmış tüm şehitlere Allah'tan rahmet diliyor, Bosnalı kardeşlerimizin acısını paylaşıyor, 15. yıldönümünde bu katliamı bir kere daha lânetliyor ve kınıyoruz.
Yunanistan’ın Srebrenitsa’da Ne Arıyordu?
Srebrenitsa Soykırımın’da Yunanistan’ın da parmağı var, diyen cesur Yunan gazeteci, 2 yıl önce soykırımcıların sistematik baskı ve linç hareketiyle karşı karşıya kalmıştı.
Tam 2 yıl önce Yunanistan’daki çeşitli basın-yayın organları için bağımsız olarak çalışan Takis Mihas isimli gazeteci hakkında, ülkesinin askerlerinin 1995’te Bosna Hersek’te yaşanan Srebrenitsa soykırımında rol oynadığıyla ilgili ifadeleri yüzünden dava açıldı.
Eski PASOK’lu bakan Stavros Papathelimis’in başkanlığındaki Panhelenist Makedon Birliği Partisi sözcüsü Stavros Vitalis tarafından açılan davada, Mihas, Yunan gönüllüleri “milis”, olayları “katliam” olarak tanımlamakla suçlanmıştı.
Vitalis denen şahıs, ifadesinde, savaş döneminde Sırp Ordusu’nda albay olarak görev yaptığını ve Srebrenitsa “savaşı”nın planlanmasında görev aldığını belirtmişti.
Vitalis’in ifadesinde şu çarpıcı “itiraflar” yer alıyordu: "Radovan Karadziç ve Radko Mladiç komutasında savaşmak için Bosna’ya giden Yunanlı gönüllüleri Sırp ordusunun bir parçasıydı ve başta dönemin başbakanı Andreas Papandreu olmak üzere bütün Yunanlı politikacıların desteğini almıştı."
Vitalis bunlarla Yunanistan’ın rolünü inkâr etmiyor, sadece olayların katliam olarak adlandırılmasına karşı çıkıyordu. Çünkü ona göre yapılanlar katliam değil, savaştı.
Öte yandan, “Anieri Simmahiya” (“Kutsal Olmayan İttifak”) isimli kitabıyla Yunanistan’ın Srebrenitsa’daki rolünü gündeme getiren Mihas, amacının “Yunanistan’ı milliyetçi şovenizm ve aşırılığın pençesinden kurtarmak” ve ülkeyi demokratikleştirmek olduğunu söylüyordu.
O günlerde bir basın bülteni yayımlayarak davayla ilgili detayları kamuoyuyla paylaşan Mihas, “Birkaç yıl önce eski bakan Andreas Adrianopulos Yunanlı yetkililerden, Yunan vatandaşlarının Bosna Savaşı’ndaki rolünün incelenmesini istedi. Ancak ön soruşturmayı yapan yargıç bilinmeyen sebeplerden ötürü davayı kapatmaya karar verdi” derken, Yunanistan’ın Srebrenitsa’da yaşanan olayları katliam ve hatta soykırım olarak tanımlamayan tek ülke olduğunu hatırlatmıştı.
Ben Hıristiyan Ortodoks inançlı Yunan vatandaşlarımızın, Ortodoks ve milliyetçi şoven çevrelerin, etkisinden kurtulamayan resmi ideoloji ve Yunan kültürüyle beslendiği için Türk ve İslâm düşmanı bir bilinçle yetiştirdiklerini, bu bilinçte olanların da Bosna’da Müslüman avına çıktığını yazdığım için Yunan ve Ortodoks düşmanlığıyla suçlandım. Yunan-Pomak davalarında savcı ve hâkimlerce bunun için hesaba çekildim ve mahkûm edildim. Devletin karanlık işlerini ifşa eden sağduyulu bir Ortodoks Yunanlı gazeteci de olsa, anında hedef haline getirilerek onun da icabına bakılıyor.
Dünya, Ermenilerin timsah gözyaşlarını, sahte soykırım iddialarını değil, asıl bu gerçek soykırımı görmeliydi, ama görmedi, görmek istemedi. Fanatik Hıristiyan Yunanlılar gibi birçokları, binlerce Müslüman öldürülürken “Avrupa'nın Müslümanları azalıyor” diye sevindiler üstelik.
Ülkemiz Yunanistan’ın Bosna Soykırımı esnasındaki rolü ayrıca büyük bir acı gerçek ve kendi başına bir trajedidir. Pontus Soykırımı, Küçük Asya Felâketi gibi iddiaları ortaya atmak, bunları mecliste kanunlaştırmak, bence tarih boyunca yapılan bu tür çirkinlikleri örtbas etme gayretinden başka bir şey değildir.
Peki, günün birinde Boşnaklar ve uluslar arası kamuoyu da Bosna’da yaptıklarını hatırlattıklarında ve belgeleriyle önlerine koyduklarında ne yapacaklar? Onları da mı mahkemeye verecekler?
Alırsan Mazlumun Ahını…
Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste, demiş atalarımız. Aynen öyle… Soykırımcılık üzerine inşa edilmek istenen ne olursa olsun bir gün mutlaka yıkılır. Çünkü zulüm ile abad olunmaz. Başkalarının dünyasını karartarak, onların yaşam ışıklarını çalarak medeniyet oluşturulamaz. Kan ile, vahşet ve katliam ile ancak insanlığın geleceği karartılır. Ama ne yazık ki bazı insan evlâtları bunu bildikleri halde, kin ve gadaplarına yenik düşerek en vahşi hayvanlardan bile daha alçak duruma düşebiliyorlar.
Günümüzde özellikle Batı Dünyası’nda yaşanan ekonomik ve sosyal krizlerin altında, alçaklık dolu kirli mazi yatmaktadır. Yenen onca hak, kıyılan onca canın ahı daha yeni karşılık bulmaya başlamaktadır. Asıl kriz bundan sonra yaşanacaktır.
Peki, bunun bir çaresi yok mudur? Elbette ki vardır. İnsanlar, yaptıklarını samimi bir şekilde itiraf ederek, aynısı bir daha işlememek üzere azmedecekler… Tabii demesi kolay, ama nedense bu kadar kolay olan bir şey dünyanın en imkânsız işi olabiliyor. Şimdi olduğu gibi.
Arakan’daki Srebrenitsa
Srebrenitsa’da katliam sürerken bütün dünya sadece izliyordu. Medeniyeti ve demokrasisiyle övünenler kaskatı kesilmekle kalmadı, alttan alttan katledenleri destekliyordu. Ne zaman ki artık onların vicdan sahibi olanları “artık yeter” dedi ve harekete geçmeye başladı, daha doğrusu ne zaman ki 250 bin Müslüman yok edildi ve Bosna devleti sadece isim olarak kaldı, işte Batı ancak o zaman harekete geçti. O da hareket sayılırsa artık…
Aynı medeniyet ve demokrasi havarileri bugün Miyanmar, eski adıyla Burma’nın Arakan bölgesinde yaşayan Arakan Müslümanlarının vahşi bir şekilde toplu ve sistematik katliamlara tabi tutulmasına da seyirci kalmaktadır. Bir ay önce başlayan katliamlarda şimdiye kadar 40 binin üzerinde masum sivil Müslüman’ın canına kıyıldı. Avrupa Birliği ise ancak bu hafta cılız bir çağrıda bulunabildi. O da sadece gösteriş için…
Gerçek anlamda ve samimi bir şekilde benzer meselelerde de olduğu gibi, bu meseleye yine sadece Türkiye el attı. Katliamların durması için Miyanmar yetkilileri ile temasa geçen Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada şimdilik katliamların durdurulduğunu bildirdi.
Petrolün, menfaatin söz konusu olduğu Irak, Sudan, Afganistan ve Suriye için Birleşmiş Milletler Konseyi’ni acil toplantılara çağıran ve askerî müdahale kararları çıkartan “medeniler” ve “demokrasi havarileri”, Bosna, Filistin, Gazze ve Arakan Müslümanları söz konusu olduğunda duyarsız davranıyor…
Batı, bugün Suriye’den çok Arakan’daki Müslümanlar için harekete geçmeli ve oradaki vahşete dur demelidir. Eğer amacı gerçekten insanların kurtuluşu ve barış ise, o zaman Arakan dünyanın birincil gündem maddesi haline getirilmeliydi. Ne yazık ki mevcut gidişat, bu durumun pek değişmeyeceğini gösteriyor. Şu anda “medeni barış havarileri” sadece Suriye’yi “özgürleştirmekle” meşguller.
Bu şekilde hareket etmeye devam ettiği sürece “Batının medenî demokrasi havarileri”, dünyanın sonu, derinleşen mevcut ekonomik ve sosyal buhran neticesinde kaçınılmaz bir felâket olacaktır.
Dua ile bitirelim: Allah sonumuzu hayır etsin…
Kaynak http://www.milletgazetesi.gr/view.php?nid=791

Çanakkale ve Srebrenitsa’yı Unutmuyoruz!
Ne zaman Bosna Hersek’teki toplu mezarlar gözler önüne gelse, Çanakkale şehitlikleri zihinlerde canlanır. Aynı kaderi paylaşan ikiz kardeşler gibi. Tarihi, kardeşliği, dost ve düşmanı bu kadar net mesajlarla anlatan başka bir kaynak ben şahsen tanımadım. Bedir ve Uhud’tan mayasını alan mücadele ruhunun, tarihî zaferlerle sonuçlanan en yakın ve en canlı örnekleridir Çanakkale ve Srebrenitsa.
Pek çok ortak noktada benzerlikleriyle buluşan, insanlık tarihinin canlı iki tanığı, Emperyalist Batı’nın gerçek yüzünü yansıtan iki dev ayna, Çanakkale ve Srebrenitsa. Kaderleri ve yürek yakan acıları, şahit oldukları vahşet ve bıraktıkları yakıcı hatıralar birbirinden farksızdır.
Yirminci yüzyılın başında Çanakkale’de, aynı yüzyılın sonunda ise Srebrenitsa’da yaşanan iki vahşet, seksen yıl aradan sonra tarihin adeta tekerrür ettiğini gösteriyor. Dünyanın dört bir yanından Çanakkale’ye gelerek, Osmanlı Devletine son vermek gayesiyle ittifak kuran emperyalist sömürgeci batı, seksen yıl aradan sonra aynı zihniyeti Srebrenitsa’da hortlatmıştır.
Türklerden intikam almak ve Avrupa’nın ortasında Müslümanlığı yok etmek için, Müslüman Boşnaklara karşı Batı dünyası, Sırp canilerine gizliden ve aşikâr her türlü desteği vermekten geri durmamışlardır.
Çanakkale ve Srebrenitsa’da yaşanan vahşetlerin bahaneleri, sebep ve sonuçları yönünden de büyük benzerlikler arz etmektedir. Yirminci yüzyılın başında meydana gelen olay ve gelişmelerin sonucunda çıkan I. Dünya Savaşı’nın ilk kıvılcımlarının Saraybosna’da yakıldığını hatırladığımızda hiçbir şeyin tesadüf olmadığını görürüz.
Yirminci yüzyılın başında Sırbistan, Rusya’nın desteğini alarak Büyük Sırbistan emellerini tatmin etme sevdasına karşı, Avusturya gözdağı vermek için Veliaht Ferdinand’ı 1914 Haziran’ında Saray Bosna’ya gönderir. Orada bir Sırp tarafından Veliaht Ferdinand’ın öldürülmesi sonucunda, Avusturya Sırbistan’a savaş açarak karşılık vermiştir. Almanya, Avusturya’nın yanında, Rusya Sırbistan’ın yanında savaşa girmesiyle, savaşın bütün Avrupa’ya yayılmasına sebep olmuştur.
Bu tarihe kadar eşi ve benzeri görülmemiş I. Dünya Savaşı, Avrupa’da müttefik dört merkezi devlet (Avusturya, Macaristan, Almanya ve Osmanlı Devleti)’ne karşı, İtilâf devletleri, Avrupa ve diğer kıtalardan yirmi beş devletin iştirak ve desteğiyle cereyan etmiş, insanlık tarihinin en büyük hesaplaşması olarak kaydedilir.
Denizde ve karada yenilgiyi aklından bile geçirmeyen emperyalist güçler, imanın, azmin ve sabrın karşısında önce denizde, hemen akabinde karada tarihî hüsranı tatmıştır. Bu tarihî yenilgiden seksen yıl sonra; Bosna-Hersek'in doğusunda bulunan Srebenitsa kentinde I. ve II. Dünya Savaşları'ndan sonra Avrupa'da yaşanan, insanlığa karşı işlenen suç olarak arşivlerde yerini alan Srebrenitsa Soykırımı gerçekleştirildi.
Bütün dünyanın gözü önünde, Avrupa’nın ortasında ve Bileşmiş Milletler tarafından güvenli bölge olarak ilan edilen Srebrenitsa, Ratko Miladiç komutasındaki Çetnik Sırp Ordusu tarafından işgal edildi. Tamamı silahsız 11 binden fazla Boşnak erkek hayatını kaybetti. Cesetlerin tanınmaması için askerler tarafından parçalanarak 370’den fazla toplu mezara gömüldü.
Türkleri soykırımcı ve Müslümanları terörist olarak yaftalamak için yarışan Hıristiyan Batı, önce Çanakkale ve Srebrenitsa’nın muhasebesini yapmalı, ondan sonra ecdadımıza ve dindaşlarımıza dil uzatmalı.
Batı’nın soykırım ve vahşetleri sadece bunlardan ibaret değil. Geçmişte ve günümüzde vahşet ve zulüm olan her yerde, Batı’nın parmak izlerini bulmak mümkündür. İslâm dünyasına düşen en önemli görev, bu faili malum soykırımlardan ibret almak, gerçek dost ve gerçek düşmanların kim olduğunun farkına varmaktır.
Bu konu ile ilgili Aliya İzzetbegoviç’in tarihi vasiyetini unutmamak gerekir. “Savaşta büyük zulümlere uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı sakın unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”
Yirminci yüzyıl tarihini ve Avrupalı’yı, Mehmet Akif Ersoy şu dizeleriyle en güzel bir şekilde özetlemektedir.
Nerde gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk.
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani tauna da zuldür bu rezil istilâ...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil.
Toplum olarak tarihî olayları doğru okumak, bize ve gelecek nesillerimize yön verecek en önemli vasıtadır. Geçmişte yapılanları anlatıp, tarihi bir övünme veya matem aracı olarak kullanmak yerine, ondan dersler çıkarmalı, örnekler kopya etmeliyiz.
Bu, tarih bilincinin doğru verilmesi adına çok önemli bir konudur. Sağlıklı gelişmeyen bir tarih bilinci ve şuuru, yeni soykırımlar; Hitler, Mussolini, Stalin, Miloşeviç, Mladiç ve Karaciç gibi katiller ortaya çıkarır.
Kaynak http://www.milletgazetesi.gr/view.php?nid=749

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Dr. Sadık Ahmet Batı Trakya'da Anıldı.

Batı Trakya Türkleri´nin Lideri
Merhum Sadık Ahmet
Batı Trakya´da anıldı
Batı Trakya´da, Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi´nin kurucusu Dr. Sadık Ahmet, ölümünün 17. yılında dualarla anıldı.
Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi´nce Sadık Ahmet´in Gümülcine´nin Kahveci Mezarlığı´ndaki kabri başında düzenlenen törene,Türkiye'den  Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Desteci, AK Parti  Zonguldak MilletvekiliKöksal Toptan, AK Parti Bursa MilletvekiliHakan Çavuşoğlu,  CHP Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli, Batı Trakyalılar Derneği temsilcileri ve Gümülcine Başkonsolosu İlhan Şener katıldı.
Merhum Sadık Ahmet´in eşi Işık Ahmet ile oğlu Levent ve kızı Funda Ahmet´in yanı sıra Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı İsmet Kadı, Gümülcine ve İskeçe Seçilmiş Müftüleri İbrahim Şerif ile Ahmet Mete,  Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi Genel Başkanı Mustafa Çavuşoğlu ve çok sayıda Batı Trakyalı Türk´ün de izlediği törende, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve BaşbakanRecep Tayip Erdoğan'ın gönderdiği mesajlar okundu.
Gümülcine Müftüsü´nün sala ve Kur´an-ı Kerim okunması ile başlayan törende, Sadık Ahmet´in yaşamı boyunca verdiği mücadelelerle ilgili konuşmalar yapıldı ve dualar okundu.
BBP Genel Başkanı Destici, yaptığı konuşmada, Türk dünyasında mücadeleleriyle bilinen Sadık Ahmet´i bir önder olarak gördüklerini söyledi.
Merhum Sadık Ahmet´in, BBP´nin merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile büyük dostluğu bulunduğunu, her ikisinin de erken yaşta yaşamlarını yitirdiğini bildiren Destici, şöyle konuştu:
"Nedense, büyük Türk dünyasının varlığı için, Türk birliğinin kurulması için, İslam´ın bayrağının çok yükseklerde dalgalanması için mücadele etmiş büyük dava adamları maalesef genç yaşta hayatlarını kaybediyor. Bunların hepsi bir dava arkadaşı, can yoldaşıydı. İster öldürülmüş olsunlar, ister takdiriilâhî sonucu hakkın rahmetine kavuşmuş olsunlar onlar birer şehittir. İster,Türkiye'de, isterKıbrıs'ta, isterse Batı Trakya´da yaşamış olsun, onlar bizim önderlerimizdir. Bu nedenle Sadık Ahmet´i bir kez daha rahmetle anıyorum."
AK Partiyi temsilen törene katılan Köksal Toptan  da merhum sadık Ahmet´in, Türk dünyasında mücadeleleriyle öne çıkan bir lider olduğunu söyledi.
Sadık Ahmet ile derin bir dostluğu bulunduğunu ve bu nedenle onun hakkında konuşmanın kendisi için çok zor olduğunu ifade eden Toptan, "Sadık Ahmet, ömrünü boşa geçirmedi. Kısacık ömrüne çok şey sığdırdı. Tarihe sığmayacak isimlerden biriydi Sadık Ahmet. Sadık Ahmet, gösterdiği istikametle onu takip edenlerin de tarihe sığmayacağının işaretini verdi" dedi.
-"Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesinin yolu Batı Trakya´dan geçer"-
Toptan, Türk-Yunan ilişkilerine de değindiği konuşmasında, Türkiye'nin,  komşu ülke  Yunanistan ile ilişkileri daha da ileriye taşıyarak dostluk ve barış içinde yaşamak istediğini söyledi.
Türkiye'den sürekli uzanan barış elinin özellikle son yıllarda Yunanistan'ı yönetenler tarafından da karşılanıyor oluşunun ilişkilerin geleceği açısından ümit verici olduğunu ifade eden Toptan, şunları belirtti:
"Bu coğrafyadan başka bir coğrafyaya gidemeyeceğimize göre, barış en doğru, en akıllı tercihtir. Ancak şu da çok iyi bilinmelidir ki ilişkilerin güçlendirilmesi kalıcı hale getirilmesi ve her iki ülkenin de yararına geliştirilmesinin yolu Batı Trakya´dan geçer. Batı Trakya´da yaşayan soydaşlarımızın huzurundan, mutluluğundan yüzlerinin gülmesinden geçer. Yok, değilse, hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey beceremiyoruz demektir."
Toptan Türkiye'nin, bu konuda kırmızıçizgileri bulunduğunu, hangi hükümet gelirse gelsin, hangi Parlamentoolursa olsun, bunların değişmeyeceğini ifade ederek, bunun sadece hükümetlerin ya da parlamentoların meselesi değil, milletin meselesi olduğunu ve bu nedenle çok iyi bilinmesi ve çok iyi analiz edilmesi gerektiğini kaydetti.
Batı Trakya´da Müslüman Türk azınlığın yasal haklarının güvence altına alınıp, güven duygusunun yerleşmesinin, bölgeye Türk yatırımcıların da gelmesine yol açarak Yunan ekonomisine katkı sağlayacağını vurgulayan Toptan, "Bunu yapabilirsek, burası Yunanistan´ın en huzurlu bölgelerinden biri olur. Sıkıntıların aşılması için çok önemli rol üstlenir. Umuyorum, önümüzdeki dönemde bu güzellikleri hep beraber yaşama imkânı bulacağız" diye konuştu.
CHP adına törene katılan Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli  de Batı Trakya Türk azınlığını, ulusal bilincini yitirmemiş bir toplum olarak gördüğünü ve bu nedenle mutluluk duyduğunu söyledi.
Sadık Ahmet´in, "varlığında boşluğu dolduran değil yokluğunda boşluğu hissedilen bir dava adamı olduğunu" ifade eden Değirmendereli, "Bugün Sadık Ahmet´in eksikliğini duyuyoruz. Ancak o bizim yüreklerimizde yaşıyor" dedi.
Değirmendereli ayrıca, Türkiye ve Yunanistan'ın  Batı Trakya´daki Türk varlığını ortak bir zenginlik olarak görüp, Ege´de halklar arasında her boyutta ilişkilerin gelişmesi için daha fazla gayret göstermeleri gerektiğini kaydetti.
Mezarlıktaki törenin ardından akşam saatlerinde de Gümülcine´deki tarihi Eski Cami´de Sadık Ahmet için mevlit okutuldu.
Sadık Ahmet İçin Son Yılların
En Büyük Katılımlı Anma Töreni
Rodop eski bağımsız milletvekili, DEB Partisi kurucusu ve Batı Trakya Türklerinin lideri merhum Dr. Sadık Ahmet, ölümünün 17. yıldönümünde düzenlenen törenlerle anıldı.
Rodop eski bağımsız milletvekili, Dostluk, Eşitlik ve Barış (DEB) Partisi kurucusu ve Batı Trakya Türkleri’nin lideri merhum Dr. Sadık Ahmet ölümünün 17. yıldönümünde düzenlenen törenlerle anıldı. DEB Partisi tarafından düzenlenen bu yılki etkinlikler en geniş katılıma sahne oldu. Dr. Sadık Ahmet için düzenlenen anma törenine Türkiye’den Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı ve eski bakanlardan AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan başta olmak üzere, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, belediye başkanları, kaymakamlar, Batı Trakya dernekleri yöneticileri ve diğer davetliler katıldı.
Sadık Ahmet’in kabri başındaki tören sırasında merhumun iki torununun dedelerinin mezarı üzerinde oynamaları, mezarlığın kenarındaki mermerlere oturmaları ve yaslanmaları ilginç bir görüntü oluşturdu.
Dr. Sadık Ahmet’in ölüm yıldönümü olan 24 Temmuz Salı günü, merhumun Gümülcine Kahveci Mezarlığı’ndaki kabri başında tören düzenlendi. Aynı gün Eski Camii’de mevlit okutuldu. Akşam ise DEB Partisi tarafından Chris & Eve otelinde iftar yemeği verildi.
Dr. Sadık Ahmet’i anma etkinlikleri bu yıl ilk defa İskeçe’de de yapıldı. DEB Partisi İskeçe İl Teşkilatı, 25 Temmuz Çarşamba akşamı Dr. Sadık Ahmet anısına İskeçe’de mevlit okuttu.
Büyük Katılım
1995 yılında eşi ve iki çocuğuyla Susurköy yakınlarında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda yaşamını yitiren Dr. Sadık Ahmet ölümünün 17. yıldönümünde anıldı. Gümülcine’deki anma etkinlikleri şimdiye kadar yapılan en geniş katılıma sahne oldu. Rodop, İskeçe ve Meriç illerindeki DEB partisi üyeleri toplam 9 otobüsle Gümülcine’deki anma etkinliğine katıldı.
Dr. Sadık Ahmet’in Kahveci Mezarlığı’ndaki kabri başında yapılan törene katılanlar için sıcaktan korunmak amacıyla özel çardak yapıldı.
Merhum Sadık Ahmet’in kabri başında düzenlenen anma töreni Gümülcine Müftülüğü’ne mensup din görevlileri İsmail Karagöz ve Ahmet Arif’in okuduğu sela ve Kur’an-ı Kerim’le başladı. Duayı ise Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif yaptı.
Törenin sunuculuğunu DEB Partisi İskeçe İl Teşkilatı Gençlik Kolu Koordinatörü Mustafa Şargo yaptı. Dini törenin tamamlanmasından sonra Dr. Sadık Ahmet’in kızı Funda Ahmet, babası için yazdığı şiiri okudu. Bu sırada törene katılanlardan bazı kişilerin gözyaşlarına hakim olamadığı dikkat çekti.
Mustafa Ali Çavuş
Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş törende yaptığı konuşmada Dr. Sadık Ahmet’in, Batı Trakya Türkleri’nin hak ve hukuku için canını feda ettiğini vurguladı. “Her geçen yıl ona olan özlem artıyor” diyen Ali Çavuş, “Bunun tek nedeni var. O, Batı Trakya Türkü’ne nakış gibi işledi. O, Batı Trakya Türkü’nün hakları için mücadele etti. 1985 yılında imza kampanyasına başladığı zaman ‘Bu adam ne yapıyor’ diye soruyordu herkes. Ama kısa zamanda ne yaptığı anlaşıldı ve Batı Trakya Türkü’nün lideri oldu. Onu anmanın yanısıra, onu anlamanın da önemini kavrayan bir ekip olarak, büyüklerimizden devraldığımız emanete sahip çıkıyoruz. Halkımızın hakları uğruna verdiğimiz mücadeleyi sürdürüyoruz. İki yıldan bu yana DEB Partisi’ni ayağa kaldırdık. İnsanımız için, Batı Trakya için ve ülkemiz Yunanistan için mücadele etmek istiyoruz. Ne yazık ki Batı Trakya Türkleri’nin sorunları bitmemiştir. Onun elde ettiği kazanımlar tabii ki çok önemlidir. Ancak hala arzu ettiğimiz noktadan çok uzaktayız. Uzun ince bir yolda ilerliyoruz. Arkadaşlarla birlikte bu mücadelemizde kararlıyız. Bizim tek isteğimiz var; kendi memleketimizde insanca yaşamak, haklarımıza sahip olarak yaşamak ve eşit vatandaş olarak yaşamak.” ifadelerine yer verdi.
Ahmet Mete
İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, Dr. Sadık Ahmet ailesine sabır dileyerek konuşmasına başladı. Müftü Mete, “Oruçlu bir günde bulunuyoruz. Bu nedenle duanın bile kısa olanı efdaldir. Konuşmanın da en ertali o olsa gerek. Ben misafirlerimizi hoşluyorum. Batı Trakya’ya hoşgeldiniz diyorum. Törene katılan kalabalık Batı Trakyalı soydaşlarıma da saygılarımı sunuyorum. Hepinize iyi bir akşam diliyorum.” diye konuştu.
İbrahim Şerif
“Hapishane arkadaşım ve dava arkadaşımın anma törenine bu sıcak Ramazan gününde geldiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum” diyerek söze başlayan Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif şöyle devam etti: “Bugün geriye dönüp baktığım zaman Batı Trakya Türk insanının ne kadar vefakâr olduğunu gördüm. Aradan 17 yıl geçse de bu sevdanın bitmeyeceğini dostlar da, düşmanlar da görmüş oldu. Bu nedenle bu sıcağa rağmen buraya gelen kalabalıkları ve buraya gelemediği için üzülenleri tebrik ediyorum.”
Danışma Kurulu Başkanı İsmet Kadı
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Yassıköy Belediye Başkanı İsmet Kadı, Batı Trakya Türk toplumu için Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı günden bugüne kadar geçen zor süreçte hak arama mücadelesinin öncülüğünü yapmış Dr. Sadık Ahmet’i yine bir Temmuz ayında kaybetmenin manidar olduğuna dikkat çekti. Kadı şöyle konuştu: “Dr. Sadık Ahmet, toplumumuzun baskılardan yıldığı, ümidini yitirdiği, hatta anavatana göçü ciddi bir şekilde düşündüğü dönemde başlattığı mücadeleyle hepimizin içimizde hapsetmek, baskılamak zorunda kaldığı haksızlıklara feryad etme, karşı koyma duygularımızın dışa yansıması olmuştur. Batı Trakya Türk toplumu için yapılması gereken herşeyi yapmıştır. İmza kampanyası başlatmış, bağımsız liste kurmuş, siyasi parti kurmuş, konferanstan konferansa koşmuş, davamızı uluslararası platformda anlatmıştır. İnandığı bu dava uğrunda insanın en kutsal hakkı olan yaşama hakkını bile kaybetmiştir. O, bu şerefli mücadelede dost, düşman herkesin takdirini kazanmıştır. Bu nedenle bu mücadele adamı hakkında Batı Trakya azınlık insanının kalbinde saygı, sevgi ve minnet duyguları hâkimdir. Bu yıllar boyu da böyle devam edecektir. Bu mücadele mutkala bundan sonraki nesillere anlatılmalıdır. O, ölümüyle ailesine paha biçilmez Dr. Sadık Ahmet adını bırakmıştır. Dava arkadaşlarına ve bizlere başlattığı mücadeleyi devam ettirme yükümlülüğünü bıraktı. Bizler de bu bilinçle hareket ederek bu bayrağı taşımak zorundayız. Gönül isterdi ki bu mücadeleye gerek duyulmasın. Ancak hepimiz biliyoruz ki buna gerek var. Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu olarak bu mücadelede kararlı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.”
Ahmet Koç
Türkiye’deki Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği adına bir konuşma yapan Teşkilat Başkanı Ahmet Koç, yıllar geçmesine rağmen Dr. Sadık Ahmet’in unutulmadığını vurguladı. Koç, ölüm yıldönümünde kabri başında toplanan büyük kalabalığın buna en iyi kanıt olduğunu söyledi. BTTDD Teşkilat Başkanı Koç, “Bugün Dr. Sadık Ahmet’in ölümünden 17 yıl sonra Batı Trakya Türkleri’nin yaşadığı sorunlardan bahsediyoruz. Sayın liderim; ‘Batı Trakya Türkleri’nin sorunları çözüme kavuştu, milli kimliğimiz tanındı, Türk tabelalarımızı astık’ demek isterdim. Ama tanınmadı, asılmadı. ‘Seçilmiş müftülerimiz artık makamlarında’ demek isterdim ama müftülerimiz de şikayet için bugün burada. ‘Vakıf mallarımız artık Türk azınlık tarafından yönetiliyor, sorun bitti’ demek isterdim ama ne yazık ki Türk azınlık tarafından yönetilmiyor. ‘Yunan vatandaşlığından atılan 60.004 kişi artık vatandaşlığa alındı’ demek isterdim, ama maalesef onu da diyemiyorum. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; sesin kurmuş olduğun DEB Partisi dimdik ayakta. Gençler senin bıraktığın yolda ilerliyorlar. Dava arkadaşları bir bütün olmuş ve davaya inanmış. Bu davayı kimse tek başına taşıyamaz. Kimse tek başına bir şey başaramaz. Bu davanın üçayağı vardır. Olayın merkezi, yangının merkezinde olanlar, yani Batı Trakya’da yaşayanlar. Diğer iki ayağı da anavatan Türkiye’deki Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği ve buna bağlı şubeler ve vakıflar. Üçüncü ayağı da Avrupa’daki federasyonumuzdur.” dedi.
BBP Başkanı Mustafa Destici
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, partinin kurucusu rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla 2008 yılında Dr. Sadık Ahmet’in anma törenine katıldıklarını hatırlattı. Dr. Sadık Ahmet’in Türk dünyasının önde gelen isimlerinden biri olduğunu belirten Destici, “Rauf Denktaş Gibi, Cahar Dudayev Gibi, İsa Yusuf Alptekin Gibi, Muhsin Yazıcıoğlu Gibi, Sadık Ahmet De Hem Birer Dava Arkadaşıydı, Hem Birer Can Yoldaşıydı. Şimdi Hepsi Hak’kın Rahmetine Kavuştu. Onlar Birer Şehit. İster Öldürülmüş Olsunlar, İster Takdiri İlahi Sonucu Rahmetli Olsunlar, Onlar Birer Şehittir. İster Anavatanda, İster Başka Yerde Yaşamış Olsun Onlar Bizim Liderimizdir.” dedi.
“Bizler sadece Türkiye’de yaşayan 75 milyondan sorumlu olmadığımızı biliyoruz” diyen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, “Bizim düşüncemiz budur. Siyasetimizi yaparken de bunun için yapıyoruz. Başta Osmanlı bakiyesi toprakları olmak üzere, Türt – İslam coğrafyasındaki mazlum ve mağdur kardeşlerimizin sesi, soluğu olmak hem fikrimizin, hem ideolojimizin ve siyasetimizin gereğidir. Bizler tabii ki burada olmak zorundayız. Sizin derdiniz elbette ki bizim derdimiz. Hiçbir mücadelenin boşa yapılmadığını, en sonunda başarının geleceğini bilmelisiniz.” diye konuştu.
CHP Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli
Gümülcine’deki törene katılan Cumhuriyet Halk Partisi heyeti adına konuşan Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli, kökeninin buradaki Değirmendere köyü olduğunu ifade ederek, Batı Trakya’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Milletvekili Değirmendereli şöyle konuştu: “Sizleri milli kimliğine ve kültürel değerlerine bağlı olarak görmekten dolayı mutluyuz. Bugün Batı Trakya’nın önder kişiliği, gerçek değeri Dr. Sadık Ahmet’in eksikliğini hissediyoruz. Ancak onun açtığı yolda Batı Trakya Türkü’nün barış, kardeşlik, dostluk, insan haklarına saygı, temel hak ve özgürlükleri sağlama yönündeki çabalarının aynı heyecanla sürüyor olması, bu büyük toplumun saygınlığını arttırmaktadır. Gerek Yunanistan’ın, gerekse Türkiye’nin Batı Trakya’daki Türk varlığını ortak zenginlik olarak değerlendirmesi, Ege’de her türlü ilişkinin geliştirilmesi için fırsat olarak görülmelidir. İşbirliğimizin yaratacağı yeni sinerjiler her iki ülke halkına müthiş bir refah getirecektir. İnsanlık tarihine çok değerli filozoflar, bilim adamları, sanatçılar kazandıran bu ülkenin yöneticileri, Batı Trakya Türkleri’nin yaşadığı sorunları çözme iradesini de göstereceklerdir diye inanıyorum. Bir insan, onu anan son kişi öldüğünde gerçek anlamda ölmüş olur. Ancak burada görüyorum ki Sadık Ahmet’i anmak üzere kabri başında toplananlar onu anıyor. Bu nedenle onun unutulmadığını kendi gözlerimizle görüyoruz.”
AK Parti Milletvekili Hakan Çavuşoğlu
Törene katılarak Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan Bursa milletvekili Hakan Çavuşoğlu, Dr. Sadık Ahmet isminin tüm Batı Trakya Türkleri’ne bir heyecan yarattığını vurguladı. Çavuşoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bu isim teleffuz edildiğinde herkesin kalbinde bir heyecan, toplumsal kimliğinde de başka bir heyecan tezahür eder. Çünkü Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının yok sayıldığı, asimilasyonun en çetin şekilde icra edildiği bir zaman diliminde adeta bir Don Kişot gibi ortaya çıkarak yel değirmenleriyle tek başına savaşmış bir şahsiyettir. O gerçek anlamda bir liderdir. Onun mücadelesiyle birlikte Batı Trakya’nın mücadele perspektifi değişmiş, çok farklı bir anlam kazanmıştır. Batı Trakya davası onun mücadelesi sayesinde uluslararası arenada takip edilmeye başlanmıştır. O, dizleri üzerine çökertilmeye çalışılan Batı Trakya Türklüğü’nü adeta ayağa kaldırmıştır. Bu vesileyle, 17 yıldır onun kabri başına gelmek suretiyle minnet ve rahmet duygularını ifade etmekteyiz. O, halkının gözünde bir lider konumuna gelirken, tevazu duygularını da terketmiyordu. Kendisinden büyük bir samimiyetle Allah razı olsun demek istiyorum. Buraya gelen siz değerli kardeşlerimizin her yıl artmakta olduğunuzu görmekten dolayı mutluyum.”
Başkonsolos Osman İlhan Şener
Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener yaptığı konuşmada Dr. Sadık Ahmet’in Türk dünyasındaki tanınmışlığıyla ilgili olarak bir anısını anlattı. Şener şöyle dedi: “Atina’daki görevimden önce bakanlığın Afganistan dairesinde hizmet ettiğim sırada bu ülkeye gerçekleştirdiğim ziyarette bölgedeki Türkmen ve Özbek soydaşların partisi konumundaki parti yöneticileriyle yaptığım sohbette bana daha önce nerede hizmet ettiğimi sormuşlardı. Selanik konsolosluğumuzda hizmet ettiğimi söyleyince ‘Mustafa Kemal’in memleketinde mi?’ diye sordular. Ve hemen ardından ‘Orada Batı Trakya Türkleri var, Sadık Ahmet var, müftü Aga var, müftü Şerif var. Onları gördün mü?’ diye sordular. Ben de kendilerine Dr. Sadık Ahmet’i 1993 yılında tanıdığımı ve ikinciye görme fırsatım olmadığını söyledim. Şunu çok iyi bilmelisiniz ki siz Batı Trakya Türkleri, Türk Dünyası’nın en ücra köşesindeki Türk soylular tarafından biliniyorsunuz ve onların kalplerindesiniz.”
TBMM Eski Başkanı Köksal Toptan
Törende Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına konuşa TBMM eski Başkanı ve eski bakanlardan, AK Parti Zonguldak milletvekili Köksal Toptan konuşmasında önemli mesajlar verdi. Batı Trakya konusunun Türkiye için ‘kırmızıçizgi’lerden biri olduğunu dile getiren Toptan, “Biz Batı Trakya Türkleri’ni bir kenara bırakıyoruz, ne halleri varsa görsünler desek, halkımız bizi cezalandırır.” ifadelerini kullandı.
Dr. Sadık Ahmet’in kendisi için can yoldaşı olduğunu anlatan Toptan sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok genç yaşta onu kaybettik. Sadece Batı Trakya’da değil, Batı Trakya’nın uluslararası hukuktan doğan haklarını Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde koşar adımla savunmakta idi. Türkiye’de ve bütün Türk dünyasında bir lider özelliğiyle öne çıkan ve çok büyük başarıları kısa bir ömüre sığdıran bir insandı Dr. Sadık Ahmet. 17 sene sonra Gümülcine’de şu mezarlıkta, sevgili Sadık Ahmet’in mezarı başında, binlerce insan toplanıp ona gönülden gelen fatihalarını gönderirken bir kere daha inanıyoruz ki Sadık Ahmet, ömrünü boşa geçirmedi. O kısa ömre çok şey yerleştirdi, çok şey koydu. Hiç kuşku yok ki bunlardan birincisi ve en önemlisi Batı Trakya Türklüğü’nün birliği, beraberliği, huzur ve geleceği idi.
Batı Trakya hala sorunlarını konuşuyorsa, biraz evvel değerli konuşmacıların ifade ettikleri tabela asmadan, müftü seçimine kadar pek çok şeyi konuşuyorsa; Lozan Anlaşması’na rağmen, uluslararası hukuka rağmen, AİHM kararlarına rağmen ve AB kriterlerine rağmen bunları konuşuyorsa, bunları aşmak için ya içinizden bir Sadık Ahmet daha çıkaracaksınız veya hepiniz Ahmet Sadık’ın çizdiği yoldan, birlik yolundan, beraberlik yolundan şaşmadan, sapmadan gideceksiniz.
Her insanın olumlu veya olumsuz düşünceleri olabilir. Ama söz konusu Batı Trakya ise, burada yaşayan insanlarımızın sorunları ise, onlar üzerinde durmayacak, ana hedefe, Batı Trakya’nın Yunanistan’ın bir parçası olarak; ama huzur içerisinde yaşayan, özgürlük içerisinde yaşayan, temel hak ve özgürlüklerden yararlanma ülküsünden yararlanarak yaşayan bir toplum olarak kalmasını istiyorsak, mutlaka hep beraber onun çizdiği yoldan gitmek zorundayız.”
Toptan: “İlişkilerin Güçlenmesi Batı Trakya’dan Geçer”
TBMM eski Başkanı ve Zonguldak milletvekili Köksal Toptan konuşmasının devamında, “Burada çok sayıda genç görüyorum. Bu beni hem Dr. Sadık Ahmet’in çizdiği yolun takipçilerinin ne kadar çok ve güçlü olduğu konusunda daha da ümitlendirirken, öbür taraftan da heyecanlandırmaktadır.
Herkesin şunu bilmesini istiyoruz Türkiye olarak. Biz, komşumuz Yunanistan’la dostluk ve barış içerisinde ilişkilerimizi şimdikinden daha da ilerilere taşıyarak, karşılıklı menfaat ilişkilerimizi daha da geliştirerek yaşamak istiyoruz. Bu coğrafyadan başka bir coğrafyaya gidemeyeceğimize göre, barış en doğru ve akıllı tercihtir diye düşünmekteyiz. O nedenle Türkiye’den uzanan sürekli barış elinin özellikle son yıllarda Yunanistan’ı yönetenler tarafından da karşılanıyor oluşu, bizi ilişkilerimiz ve geleceğimiz açısından ümitlendirmektedir. Bizim de menfaatimiz, Yunanistan’ın da menfaati bu ilişkilerin kalıcı hale getirilmesi ve kurumsallaştırılmasıdır. Ancak, şu da çok iyi bilinmelidir ki bu ilişkilerin güçlendirilmesi, kalıcı hale getirilmesi ve her iki ülkenin de yararına gelişebilmesi Batı Trakya’dan geçer; Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın huzurundan, mutluluğundan, yüzlerinin gülmesinden geçer. Bu böyle değilse hiçbir şey olmuyor demektir. Hiçbir şey beceremiyoruz demektir. Bizim bildiğiniz gibi bu tür kırmızıçizgilerimiz var. Hangi hükümet gelirse gelsin, hangi parlamento giderse gitsin bunlar değişmez. Kıbrıs, Azerbaycan Dağlık Karabağ, Batı Trakya meseleleri var ki biz bunlardan vazgeçemeyiz; bizi bunlardan vazgeçirmezler. Türkiye’de sokağa çıkarmazlar, bu sadece hükümetin meselesi değil, milletin meselesidir. Biz desek ki, ‘Batı Trakya Türkleri oturun oturduğunuz yerde, ne derlerse onu yapın’, bizim millet bize bağırır, ‘hayır, biz size öyle demiyoruz’ der. O bakımdan bütün bunların çok iyi analiz edilmesi ve bilinmesi gerekir. Ama bunu yapabilmemiz için de başta Batı Trakyalı soydaşlarımız olmak üzere, bizlerin, sizlerin hep birlik içerisinde, beraberlik içerisinde olması lazım. İnsan beşer, şaşar, yanlış iş yapar. Birbirimizin yanlışları peşinde değil, arayıp bulup, meziyetleri peşinde koşmamız lazım. Birbirimize küsebiliriz, tartışabiliriz. Ama onların hepsini bir odada bitirip dışarıya kol kola çıkıp dolaşmasını bilmemiz lazım. Bunu yapabilirsek sevgili soydaşlarım, burası Yunanistan’ın en huzurlu bölgelerinde biri olur. Çalışkan insanımız, bugün sıkıntıları içerisinde bulunan Yunanistan’ın kalkınması için çok önemli öncü bir rol üstlenir.
Bugün bir sohbette söyledim. Türkiye’de nereye giderseniz gidiniz Sadık Ahmet’in ismini bir yerde görürsünüz. Türkiye’de Atatürk’ten veyahut Osmanlı’dan bu yana gelmiş geçmiş büyük devlet adamlarının isimleri pek çok yere verilir. Sadık Ahmet, verilen isimlerin ilk beşi içerisinde yer alır. Öylesine derin bir muhabbetle Anadolu, Trakya’sı ile birlikte Türkiye, Sadık Ahmet’in her zaman, her şart altında yanında olmuş, onun ülkülerini her zaman desteklemiştir, hayata geçirilmesi için de elinden gelen gayreti hiçbir zaman esirgememiştir.” dedi.
Gümülcine Kahveci Mezarlığı’ndaki törende son olarak Sadık Ahmet’in oğlu Levent Ahmet konuştu. Ailesi adına törene katılan herkese teşekkür eden Levent Ahmet, “Bugün çocuklarım, yani Sadık Ahmet’in torunları kabri başında oynuyorlar. Bizim bilmediğimiz şekilde belki onlar hasret giderdiler. Bunları buradan aktarırken içim parçalanıyor. Ama beni gururlandıran çok şey var. Her şeyden önce Sadık Ahmet’in oğlu olmak. Ama bizim için siz önemlisiniz. Halkımız önemli. Onu Küçük Sirkeli köyünden çıkartıp, bulunduğu yere çıkartan halkım. Asıl biz size minnet ve şükran borçluyuz.” dedi.
Milletvekilleri Katılmadı
Bu arada, Dr. Sadık Ahmet’in 17. ölüm yıldönümünde düzenlenen anma etkinliklerine üç azınlık milletvekilinin katılmaması dikkat çekti. Rodop milletvekilleri Ahmet Hacıosman ve Ayhan Karayusuf ile İskeçe milletvekili Hüseyin Zeybek anma etkinliklerine, Batı Trakya dışında olduklarından dolayı katılmazken, Rodop milletvekili Ayhan Karayusuf, anma törenine mesaj gönderdi.
Gümülcine Eski Cami’de Mevlit
Gümülcine Kahveci Mezarlığı’ndaki törenden sonra Eski Cami’de mevlit okutuldu. Mevlit, Gümülcine Müftülüğü din görevlilerinden İsmail Karagöz, Ahmet Arif, Sadık Sadık ve Kadir Hafız Hoca tarafından okundu. Duayı ise Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif yaptı. Eski Cami’deki mevlide özellikle kadınlardan büyük katılım olması dikkat çekti.
DEB Partisi’nden 850 Kişilik İftar Yemeği
24 Temmuz Salı günü DEB Partisi tarafından düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Gümülcine’deki Chris & Eve otelinde geniş katılımlı bir iftar yemeği verildi. DEB Partisi’nin iftarına 850 kişi katıldı.
İftar yemeğinden sonra DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, TBMM eski Başkanı ve Zonguldak milletvekili Köksal Toptan ile Sadık Ahmet’in eşi Işık Ahmet birer konuşma yaptı.
DEB Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Işık Ahmet’e partinin kurucusu Sadık Ahmet’in parti üyelik kartının bir tablosunu hediye etti. Levent Ahmet ise, babasının isminin verildiği yerlerin yazılı olduğu bir tabloyu partiye hediye etti.
Plaket Töreni
Bu arada DEB Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş, TBMM eski Başkanı Köksal Toptan’a, DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu, AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’na, DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Rodop İl Teşkilatı Sorumlusu Hasan Hasan, CHP Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli’ye, DEB Partisi yönetim kurulu üyesi Koray Hasan da, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’ye DEB Partisi’nin plaketini hediye etti.
Öte yandan iftar yemeğinde Dr. Sadık Ahmet’in hayatını ve DEB Partisi’nin son iki yıllık çalışmalarını anlatan bir sinevizyon gösterisi sunuldu.
Sadık Ahmet Futbol Turnuvası
24 Temmuz Salı akşamı Genç Akademisyenler Topluluğu’nun düzenlediği “Dr. Sadık Ahmet Futbol Turnuvası”nın final karşılaşması yapıldı. Gümülcine’deki Championato Halı Saha Tesisleri’nde gerçekleştirilen final karşılaşmasında GAT Atina Teşkilatı ile GAT İskeçe Teşkilatı karşılaştı. Dr. Sadık Ahmet Kupası’nın sahibi GAT İskeçe Teşkilatı takımı oldu. Maçta 2 – 0 yenik düşmesine rağmen karşılaşmadan 5 – 2 galip ayrılan GAT İskeçe Teşkilatı Takımı, kupanın da sahibi oldu. Final maçının hakemliğini Önder Mümin yaptı.
Şampiyon takım, kupasını TBMM eski Başkanı Köksal Toptan’dan alırken, ikinci takıma kupasını BBP Genel Başkanı Mustafa Destici verdi. Turnuvanın gol kralı olan İskeçe Teşkilatı Takımı’ndan Mehmet Püsküllü ise kupasını Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu İlhan Şener’den aldı.
GAT’ın düzenlediği “Dr. Sadık Ahmet Futbol Turnuvası” 16 Temmuz’da başladı ve 24 Temmuz’da sona erdi. Bu yılki turnuvaya 8 takım katıldı.
İskeçe’de İlk Kez Mevlid Okutuldu
Dr. Sadık Ahmet’in 17. ölüm yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma etkinlikleri çerçevesinde bu yıl ilk defa İskeçe’de mevlit okutuldu. DEB Partisi İskeçe İl Teşkilatı tarafından Çınar Camii’nde düzenlenen mevlide, Dr. Sadık ailesi, DEB Partisi yöneticileri, İskeçe’deki azınlık kurumlarının temsilcileri, yerel yöneticiler, parti üyeleri ve çok sayıda soydaş katıldı. Mevlide İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek de katıldı. Mevlit İskeçe Müftülüğü’ne bağlı Hüseyin Kâhya, Mehmet Emin Tevfikoğlu, Remzi Şaban, Bülent Onbaşı, Osman Terzioğlu, Sabri İmam din tarafından okunurken, duayı İskeçe Müftüsü Ahmet Mete yaptı.
Mevlit sonrasında Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu İlhan Şener, soydaşların Ramazan ayı tebrik etti ve Dr. Sadık Ahmet ailesine bir kez daha başsağlıyı diledi.
DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu mevlide katılan herkese teşekkür ederek, “Rahmetli Sadık Ahmet ve o dönemde mücadele eden büyüklerimiz Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun hakları için uğraş verdiler. Biz de parti olarak aynı amaç doğrultusunda mücadele ediyoruz.” dedi. Sadık Ahmet’in oğlu Levent Ahmet yaptığı kısa konuşmada babası için İskeçe’de ilk kez düzenlenen anma programından dolayı DEB Partisi’ne teşekkür ederek, “Biliyorsunuz ben yarı Gümülcineli, yarı İskeçeliyim. Bu akşam bu güzel mevlitte ve Ramazan akşamında İskeçeli soydaşlarımla birlikte olmak acımızı bir nebze olsun azaltıyor.” diye konuştu.
Mevlitten önce DEB Partisi İskeçe İl Teşkilatı tarafından, mevlide katılan misafirlere ve İskeçeli azınlık yetkilileriyle partinin il teşkilatı yöneticilerine iftar yemeği verildi. İftar sonrasında DEB Partisi İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu, Levent Ahmet’e bir gün önce Sadık Ahmet’in kabri başındaki anma töreni sırasında Dr. Sadık Ahmet’in torunlarının çekilen fotoğrafını hediye etti.
Kaynak Ozan Ahmetoglu Kaynak: http://www.gundemgazetesi.com
http://www.gundemgazetesi.com/news/detay_manset.php?id=1407

23 Temmuz 2012 Pazartesi

24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasının 89, Yıldönümü

Lozan Antlaşmasının 89. Yılı
 
Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu
24 Temmuz 1923 yani Lozan anlaşmasının 89.yıl yıldönümü sıradan bir gün değildir. Sevr’i tanımayarak, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanıp Dünya önünde bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz bir gündür. Ama o günkü koşulları anlamak da gerekir. Bugün buna benzer koşulları yaşıyoruz. O gün Lozan anlaşmasını tanımayıp, halen onaylamayanlar ve içerideki işbirlikçileri bugün Laik Cumhuriyetimizin temellerini oyduklarını sanmaktadırlar. Kendilerine göre, oldukça ilerlemişlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin birçok kazanımlarını yıktıklarını sanmaktadırlar. Eğitim sistemini çökerttiklerini, yargıyı kendilerine göre şekillendirdiklerini, üniversiteleri susturduklarını, askeri kışladan çıkamaz duruma getirdiklerini, basını ele geçirdiklerini düşünerek, ortalarda gezinmektedirler. Biat ettirdikleri birçok insanla, Devlet olanaklarını kullanarak iftar çadırlarında yoksul halkla adeta alay etmektedirler.
Ancak bir laf vardır. “Son gülen iyi güler”. Yeter ki mücadeleyi bırakmayalım. Unutmayalım ki İkinci adam büyük devlet adamı İsmet İnönü tarafından imzalanan Lozan ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti emperyalizmle savaşta Dünya tarihine geçmiş, mazlum devletlere örnek olmuşlardır. Bugün ise aynı emperyalizm, bizdeki işbirlikçileri kullanarak adeta savaş taşeronluğu yaptırmak istemektedir. Kişisel kazanımları bırakarak toplumsal kazanımların peşine düşelim, önce ülkemizi kurtaralım, sonra isteyen yine kişisel mücadelesine devam etsin. Bu dönemde kimsenin küsmeye lüksü yoktur. Adreste bellidir.
Atatürk’ün partisi yani CHP.
Önemli Not: 24 Temmuz 2012 Tarihinde Trakya Üniversitesi'nin Edirne Karaağaç Semtindeki Lozan Anıtınınönünde saat 17.30 da kutlama yapılacaktır.

Bulgaristan Kırcaali'de En çok Tekstil İşçisi Aranıyor

Bulgaristan Kırcaali’de
En Çok Tekstil İşçisi Aranıyor
İstihdam Ajansına bağlı Kırcaali İş Bürosu Müdürlüğü tarafından verilen bilgiye göre bölgede en çok tekstil firması sahipleri işçi aramakta. Şu anda çoğunun ilköğretim (ve lise) eğitimli olarak terzilik, nakış işleme, paketleme, örme, ütü, kalite kontrol işlemi gibi işler yapacak toplam 22 işçi aranmakta. İşverenlerin siparişine göre onlardan 11 kişi özürlülüğü %50’inin üzerinde olan işsizlerden seçilebilir.
İlköğretim ve orta eğitimli işsiz kişiler arasından 4 araç yıkama işçisi, 2 hayvan bakıcısı, 2 temizlikçi, sanayi sektöründe 2 genel hizmet işçisi, orman kesim işçisi, ağaç işleme işçisi, orman işçisi, mobilyacı, metal levha işleme tezgâh operatörü, kaynakçı, öğütme makinesi operatörü, kauçuk ürünleri makine operatörü, çilingir, profesyonel yeterliliğe sahip manikürcü elemanı, garson, danışman satıcı aranmakta.
Ayrıca engelliler arasından bir araba tamircisi ve bir kondüktör işe alınabilir.
İş ilanına göre, yüksek eğitimli bir kalite kontrol uzmanı, elektrik mühendisi, teknik sekreter, yönetici, muhasebe kırtasiye ürünleri distribütörü aranıyor. Ayrıca yüzde 50’den fazla çalışma kabiliyetine sahip engelliler arasından yüksek eğitime sahip tıp komisyonu başkanı görevini alacak bir hekim ve bir bilgisayar sistem uzmanı seçilecektir.
Başka iş bürolarında ise yüksek veya lise eğitimine sahip iyi İngilizce ve Hollandaca bilen bir iş organizatörü, İngilizce ve Fransızca bilen gelir kontrol uzmanı ve 4 askerî müzisyen arandığı açıklandı.
İsrail’e inşaat işçileri aranmaya devam ettiği belirtilmiştir. Bu konuda ayrıntılı bilgi Kırcaali İş Bürosu 22 Nolu odadan veya 0361/66562 telefonundan alınabilir.
İş ilanları hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenlere Kırcaali Belediyesi için 6 53 60; 6 65 75, Momçilgrad /Mestanlı/ Belediyesi için 42 -16, Ardino /Eğridere/ Belediyesi için 27 -75, Krumovgrad /Koşukavak/ Belediyesi için 28 -86 ve Kirkovo /Kızılağaç/ Belediyesi için 21 -27 telefonları verilmiştir.
Kaynak Resmiye Mümün Kırcaali Haber

Edirne'nin Uzunköprü İlçesinden Ankara'ya Çıkarma

Edirne’nin Uzunköprü İlçesi Ergene'den Ankara'ya
Ergene Nehri'ndeki kirliliğe dikkat çekmek için yürüyüş gerçekleştiren Trakya Halk Komitesi üyeleri topladıkları imzaları TBMM'ye verdi.
Ergene Nehri'ndeki çevre kirliliğine dikkat çekmek için Edirne'nin Uzunköprü ilçesinden başlattıkları yürüyüşlerini 39 gün sonra Ankara'da bitiren Trakya Halk Komitesi üyeleri Kızılay Yüksel Caddesi'nde bir basın açıklaması yaptı.
"Ergene Trakya'dır, emperyalizmin çöplüğü olmayacaktır" yazılı bir pankart ile Ergene Nehri'nden doldurulan su örneğinin olduğu bir pet şişe taşıyan grup adına yapılan açıklamada, Ergene Nehri'ni fabrikalarını kirlettiğine dikkat çekilerek kirliliğe karşı çözüm olmak hedefiyle Trakya Halk Komitesi'nin kurulduğu vurgulandı. Trakya köylüsünün kendi topraklarında köle durumuna düşürülmeye çalışıldığı ifade edilerek Edirne'den başlattıkları yürüyüşlerinde Trakya topraklarının nasıl zehirlendiğinin görüldüğü kaydedildi.
Yapılan açıklamalarına ardından bir süre slogan atan grup daha sonra topladıkları 13 bin 677 imzayı Meclis'e sundu.
Kaynak www.haberhurriyeti.com / ÇEVRE

YÖK Bulgaristan Diplomalarına Denklik Vermeyi Durdurdu

YÖK
Bulgaristan Diplomalarına
Denklik Vermeyi Durdurdu
Bulgaristan’a eğitim için giden bazı Türk öğrencilerin Bulgaristan’da diploma ders notu, şerh ve damga sahteciliği yapmakta olduklarının anlaşıldığı, söz konusu öğrencilerin sahte transkriptlerle Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş yaptıkları, bazı öğrencilerin yasal olmayan yollardan derslerden geçer not aldığı, okula devam etmeden mezun olma imkanı elde ettikleri, sahtekarlığın boyutlarının tahmin edilenin de ötesinde olduğu ve örgütlü bir biçimde yapıldığının gerek öğrencilerle yapılan görüşmelerden gerek tercüme-danışmanlık büroları gibi öğrencilerle yakın temas içinde bulunanlardan alınan bilgilerden anlaşıldığı Dışişleri Bakanlığınca bildirilmiştir.
Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 05.07.2012 tarihli toplantısında Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarından alınan diplomaların denklik işlemleri ile Türkiye ve KKTC’deki üniversitelere yapılacak yatay geçişlerin Bulgaristan makamlarıyla bu konuda sürdürülmekte olan müzakereler tamamlanıncaya kadar askıya alınması kararlaştırılmıştır.
Bu nedenle; Kurulumuz www.yok.gov.tr internet adresinde yeni bir duyuru yapılana kadar:
1- Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarından mezun olan kişilerin denklik başvurusunda bulunmamaları,
2- Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin Türkiye ve KKTC’deki üniversitelere yatay geçiş yapmak üzere öğrenim gördükleri Bulgar yükseköğretim kurumunun tanınıp tanınmadığına ilişkin belge talebinde bulunmamaları,
3- 2012–2013 eğitim-öğretim yılında öğrenim görmek, Bulgaristan’a gitmek isteyen öğrencilerin bu ülkedeki yükseköğretim kurumlarının tanınıp tanınmadığına ilişkin bilgi ve belge talebinde bulunmamaları,
4- Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 05.07.2012 tarihli kararından önce denklik işlemleri tamamlanan kişilere ait evrakın yeni bir duyuru yapılıncaya kadar başvuru sahibine iade edilmeksizin Kurulumuzda muhafaza edileceği,
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Kaynak 23.07.2012 http://www.rubasam.com/

Dinayet İşleri Başkanı'nın Ramazan Mesajı

Dinayanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Elbette Ramazan’da bir coşku olacaktır. Ama bu coşku ibadetin coşkusu olacaktır. Bu coşkuyu asla bir eğlenceye, bir reklama ve bir tanıtıma ve gösteriye dönüştürmemektir" dedi. Prof. Dr. Görmez, "İftar sofralarını bir şatafata dönüştürmemek, bir israfa dönüştürmemek hepimizin en önemli vazifesi olacaktır" diye konuştu.