31 Mayıs 2012 Perşembe

Bulgaristan'da 12. Çocuk Etnik Azınlıklar Festivali

Bulgaristan Mineralni Bani’de
12. Çocuk Etnik Azınlıklar
Festivali yapılıyor

Dün Haskovo İline bağlı Mineralni Bani’de yarına kadar sürecek olan 12. Çocuk Etnik Azınlıklar Festivalinin açılışı yapıldı. Bu yılki "Balkanların Çocukları Maneviyatıyla Avrupa’da!” başlığı altında yarışma niteliğinde olan festivale Bulgaristan’ın 19 bölgesinden katılan 99 grup ve 30 amatör folklor sanatçısının bireysel performansıyla yaklaşık 2 bin çocuk ve genç yarışmaktadır.
50 yerleşim yerinden olan katılımcılar 27 ilköğretim ve ortaöğretim okulu, 25 toplum merkezi, 16 çocuk merkezi, kültür merkezi ve sanat okullarını temsil etmektedir. Diğer 200 katılımcı Türkiye, Makedonya, Bosna ve Hersek, Sırbistan ve Moldova’dan festivale iştirak etmektedir. Festival, Bulgaristan Bağımsız Sendikalar Birliği /KNSB/ ve Prof. Dr. Jelyazko Hristov Hayırseverlik Fonu Derneği tarafından Mineralni Bani Belediyesinin desteğiyle organize edilmektedir. Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı Totü Mladenov himayesinde gerçekleşen kültürel etkinlik 1 Haziran Dünya Çocuk Gününe adanmıştır.
Açılışta KNSB Başkan Yardımcısı Plamen Nankov ve Mineralni Bani Belediye Başkanı Mümün İskender katılımcıları en içten duygularla selamladılar ve festival esnasında gerçek bir eğlence yaşayıp, çok sayıda yeni dostluklar edinmelerini dilediler.
Tatil kasabası olan Mineralni Bani bir kez daha ayrı ayrı etnik azınlıkların ve milletlerin sembolü olan otantik kültürlerin müzik ve dans gösterileri arenasına dönüştü. 
Bulgarlardan başka, Türk, Roman, Ermeni, Karakaçan ve başka etnik grupların temsilcileri sahnede yer aldılar.
Kaynak Kırcaali Haber

Batı Trakya'da Türkler Geleneksel Yağlı Güreşlere Sahip Çıkıyorlar

SEÇEK Ağası Hüseyin Deli Oldu
2012 Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri’nin ağası Hebilköylü Hüseyin Deli
2012 Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri’nin ağası Hebilköylü Hüseyin Deli oldu.
Deli, 13 Temmuz Hebilköy’den başlayacak ve 15 Temmuz Pazar günü Seçek Yaylası’nda sona erecek 2012 Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri ağası olarak yer alacak.
1965 yılında Gümülcine’ye bağlı Hebilköy doğumlu olan Hüseyin Deli bir dönem Seçek Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği’nin yönetiminde yer aldı.
2012 Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri’nin ağası Hüseyin Deli, “2012 Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri Yayla Ağalığına talip oldum. Hebilköy sakinlerinin de manevi katkıları ve özellikle de Hebilköy’lü İsmail Mehmet’in desteği ve Seçek derneğinin de yardımlarıyla, Şeçek Yayla Ağalına nail olduğumdan çok mutlu ve gururluyum. Bu denli köklü ve tarihi bir geleneğe bu yıl ağalık yapmak benim için gurur verici bir olaydır. Biz, Seçek bölgesi sakinlerine düşen görev, bu denli köklü bir geleneği büyüklerimiz nasıl bu güne kadar koruyup bizlere teslim etmişlerse, bizler de gelecek nesillere bu köklü geleneğe sahip çıkıp aktarmak olmalıdır.
Tüm Batı Trakya halkını 13 Temmuz Hebilköy’e 14-15 Temmuz’da ise Seçek yaylasına, bu yılda bu köklü kültürel etkinliği kutlamaya davet ediyorum.” dedi.
Tarihi Seçek Kültürel etkinlikleri ve Yağlı Güreşleri 13 Temmuz Cuma günü okutulacak Mevlidi Şerif ve katılan halka ikram edilecek yöresel yemeklerle hebilköy’den başlayacak, 14 Temmuz Cumartesi yağlı güreşler, gösteriler ve sanatçılar eşliğinde 15 Temmuz Pazar günü son bulacaktır.
Etkinlikler öncesi geleneksel olarak düzenlenen Çay gecesi ise 29 Haziran Cuma akşamı Seçek yaylasında yapılacaktır.
Kaynak Ozan Ahmetoğlu Kaynak: Gündem 28–05–2012  http://www.gundemgazetesi.com/news/

29 Mayıs 2012 Salı

Avrupa Baharı

Avrupa Baharı
Sevgili dostlarım Yunanistan'ın Batı Trakya Bölgesinde Çıkan Batı Trakya Net sitesinde okuduğum bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Herkes merakla Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da yaşanan “Arap Baharı” ile ilgili haberleri izliyor. Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Suriye’ye ve hatta bütün diğer Arap ülkelerine sıçrayan siyasi bunalımlar büyüyor.
Birindeki kriz, diğerindekini tetikliyor. Arap dünyasında rejimler, liderler, yönetimler değişiyor. Meydanlarda isyancılar, ellerinde pankartlar, polis barikatlarının önünde öfkeyle haykırıyorlar; Onları fakirleştirenlerden hesap soruyorlar.
Ama bunlar Avrupa’da da oluyor. Üstelik biraz daha şiddetli… Belki süreç Avrupa’da daha demokratik ve daha sakin görünüyor, ama yaşananlar ve sonuçları kesinlikle daha fazla belirleyici…
Neoliberalizmin Paris’te Son Tangosu…
Mayıs 2012′de Fransa’da Nicolas Sarkozy, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyalist Francois Hollande karşısında kaybetti. Sarkozy ekonomik krizin ve onun getirdiği sarsıntıların Avrupa’daki son kurbanı oldu.
Sarkozy, yine bir Mayıs günü 16 Mayıs 2007’de Merkel ile ortaklığını tarif ederken, Alman-Fransız dostluğunun “kutsal” olduğunu ve “asla tartışma konusu olamayacağını” ilan etmişti. Paris-Berlin ekseni bütün Avrupa’ya ve Avrupa Birliği’ne egemen oldu. Sarkozy 2007’den itibaren ekonomide reform programı uyguladı.
Ama Sarkozy’nin izlediği neoliberal politikalar, küresel ekonomik kriz ve Avrupa’daki borç krizi üst üste binince, Fransız seçmen de yeni bir gelecek kurmaya karar verdi. Bunun sonucunda “güneş çarpmış Napolyon” gibi Sarkozy yerine sosyalist aday Hollande kazandı. Nihayetinde “Merkozy dönemi” sona erdi.
Silvio İçin Bunga Bunga…
Silvio Berlusconi de -Sarkozy gibi- büyük seçmen ve lobi desteğiyle 2008’de iktidara geldiğinde, karşısında onu dengeleyecek herhangi bir güç yoktu. 2008’de başlayan dördüncü Berlusconi dönemi Kasım 2011’de trajik biçimde sona erdi.
İtalya’nın en güçlü adamı umursamaz tavrı, tatsız esprileri, skandalları ve göçmenler konusunda Sarkozy ile aynı fikirde olmasıyla dikkat çekti. Artan borç yükü, yükselen işsizlik ve Avrupa’nın krizi Berlusconi için şartları çok zorlaştırdı.
Berlusconi için ABD Başkanı George W. Bush, İngiltere Başbakanı Tony Blair, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Libyalı Muammer Kaddafi ile dostlukları güçlü bir iktidar için yeterliydi. Berlusconi bir konuda Sarkozy ile aynı yanılgıyı paylaşıyordu. Onun için de çoğunluğun desteği her kararı almak için yeterliydi. Çoğunluk desteği her adımı meşru kılıyordu. Bunun sonucunda Berlusconi için hakaret etmek, suçlamak, küçük düşürücü espri yapmak siyasetin doğasıydı ve elbette onun hakkıydı.
Berlusconi de ülkesini Sarkozy ile aynı sihirli formülle yönetti; Muhafazakâr siyaset, neoliberal ekonomi, karizmatik lider. Berlusconi, devleti bir şirket gibi yönetirken, bu çerçevede eğitim, sağlık, adalet, emeklilik alanlarında reform ve dış politika konusunda ABD ile sınırsız işbirliği gerçekleştirdi.
Berlusconi ülkesindeki makro ekonomik dengeleri koruyamadı. Avrupa Merkez Bankası’na verdiği sözleri tutamadı. Jean-Claude Trichet ve Mario Draghi Roma’nın ekonomi ve finans konularında acilen reformist adımlar atmasını talep etti. Ama Berlusconi bunu yapmadı. Bunun sonucunda istifa etmek zorunda kaldı ve makamını ekonomist Mario Monti’ye terk etti…
Krizin Londra’daki Kurbanı…
Gordon Brown, Edinburgh Üniversitesi’nde tarih bölümüne 16 yaşında kabul edildi. 1983 yılında İngiltere İşçi Partisinden milletvekili seçildi. Devamında İşçi Partisi’nin gölge kabinesinde Ticaret, Endüstri ve Maliye Bakanlığı yaptı. 1997 yılında İşçi Partisi’nin seçim zaferinden sonra maliye bakanı oldu. Bu görevi on yıl sürdürdü. Haziran 2007’de başbakan oldu. Bu zaman diliminde İngiltere yıllık %2,7 ile OECD ortalamasının üzerinde büyüme gerçekleştirdi. Bu oran Avro bölgesinin de %0,6 üzerindeydi. Ayrıca işsizlik de %7’den %5,5’e indi. Ama 2007’de başlayan başbakanlık beklendiği gibi uzun vadeli olmadı. Avrupa’daki ağır krizin büyük baskısı sonucu Mayıs 2010’da bütün görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı. Brown bugün sadece milletvekili…
İrlandalı da Pes Etti…
Brian Cowen, 7 Mayıs 2008’de üstlendiği başbakanlığı 9 Mart 2011’e kadar koruyabildi. İrlanda Başbakanı aslında çok iyi bir siyasi kariyere sahipti. 1984’te milletvekili oldu. 1992 ve 1993’te sosyal güvenlik, 1994’te enerji, 1997’de ulaşım, enerji ve kitle iletişim, 1997’den 2000’e kadar sağlık ve çocuk, 2000’den 2004’e kadar dışişleri ve ve 2004’ten 2008’e kadar maliye konularında bakanlık yaptı.
Cowen 2004’te Avrupa Biriliği Konseyi Başkanlığı ve 2007-2008’de başbakan yardımcılığı görevlerini de üstlendi. Cowen 2008’de başbakan olduğunda çok popülerdi. Ama bu popülarite 2011’e kadar hızla eridi. Büyük ekonomik kriz ve borçlar herkesi öfkelendirdi. Cowen ülke tarihinin en az sevilen siyasetçisi haline geldi.
“Zorba’nın Dansı” Kötü Bitti…
George Papandreu, 1984’de PASOK’un merkez komitesine seçildiğinde gelecek için umut veren bir siyasetçi olarak görülüyordu. Papandreu PASOK’ta uzun süre çeşitli önemli görevlerde yer aldı. Tarım kooperatiflerinden olimpiyatlara, kültürden yayıncılığa, dış politikadan eğitime kadar hemen her konuda görev üstlendi.
1988-1989’da eğitim ve dini konular ile ilgili bakanlık yaptı. 1996’da dışişleri bakan yardımcılığı ve 1999’da dışişleri bakanlığı görevlerini yürüttü. Dışişleri bakanı görevini 2004’e kadar sürdürdü. Papandreu 2006’da PASOK başkanı ve 2009’da başbakan ve dışişleri bakanı oldu.
Papandreu Şubat 2010’da ülkenin devlet iflasının eşiğinde olduğunu açıkladı. Papandreu Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası, IMF’den destek sağladı. Söz konusu desteğin sürmesi için çok sert tedbirler uygulamayı kabul etti. Papandreu bu nedenle vergileri artırdı, maaşları düşürdü, kamu harcamalarını kıstı. Ülkede çok büyük kitlesel protestolar başladı. Papandreu Kasım 2011’de istifa etti. Lukas Papadimos yeni başbakan oldu. Papandreu 18 Mart 2012’de de PASOK’un liderliğini Evangelos Venizelos’a terk etti. Ancak Yunanistan hala istikrara çok uzakta… Görünen o ki, kriz Yunanistan’da daha fazla siyasetçinin kariyerini bitirecek.
Bir Kurban da Danimarka’dan…
Lars Lokke Rasmussen, 1998’de Frederiksborg’da belediye başkanıydı. Rasmussen daha sonra 2001’de hükümete girdi. Rasmussen bu dönemde Anders Fogh Rasmussen hükümetinde içişleri ve sağlık bakanlıkları yaptı. 2007’de de Anders Fogh Rasmussen’in üçüncü hükümetinde maliye bakanı oldu.
Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasının devamında Lars Lokke Rasmussen parti başkanlığını ve başbakanlığı üstlendi. Ancak bu görevi kriz nedeniyle Ekim 2011’de bırakmak zorunda kaldı.
İber Yarımadası Yanıyor…
Jose Socrates Portekiz Sosyalist Partisi’ne 1981’de katıldı. Socrates 1991’de parti yönetimine girdi ve sözcü oldu. 2004 yılında genel sekreterliğe yükselen Socrates, 1999–2002 yılları arasında da Antonio Guterres hükümetinde çevre bakanlığı yaptı. 2005 yılında başbakan oldu.
Portekiz’in Temmuz 2007’de Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığını alması, Socrates’e Avrupa’da önem kazandırdı. Socrates 2009’da yine kazandı. Ancak ülke ekonomisinin giderek zayıflaması, artan borçlar Portekizlileri öfkelendiriyordu. Socrates ülkesini borç batağından çıkaramadı. Jose Socrates 23 Mart 2011’de istifasını açıkladı. Bunu üç ay sonra parti başkanlığından istifası izledi.
Madrid’de Kriz Arenası…
İspanya ekonomisi her geçen gün daha kötüye gidiyor. Luis Rodriguez Zapatero krizin İspanya’da devirdiği isim oldu. İspanya’da inşaat sektörü ve devamında bankalar peş peşe krize girdi. Bunu reel sektörde istihdamın azalması izledi. Artan işsizlik ve düşen yaşam standartları her şeyi altüst etti.
Hâlbuki Zapatero 2004’teki seçim zaferinin ardından İspanya için çeşitli konularda başarılı işlere imza atmıştı. Irak’tan İspanyol askerlerini vaat ettiği gibi çekti. Bu durum ABD ile ilişkilerinde pürüzlere yol açsa da, 2008’de bu sorunların tamamını bertaraf etti. Zapatero İspanya’nın Avrupa’nın entegrasyonuna katkısını da artırdı. Zapatero’dan önce İspanya’da Aznar hükümetinin Avrupa entegrasyonu konusunda-özellikle Avrupa Anayasası fikrine- bazı itirazları söz konusuydu.
Zapatero esas olarak İspanya’da sosyal reformlar hedefleyen, İspanyol idari sistemini esneterek güçlendiren ve terör sorununun sonsuza dek aşılması için büyük çaba harcayan liderdi. Fakat Zapatero için 2008’de başlayan ikinci hükümetinin dönemi felaketlerle geçti. İspanyol ekonomisi adeta çöküşün eşiğine geldi. Zapatero’nun ilk tercihi krizi sosyal devletin ödevlerini ihmal etmeden aşmayı denemekti. Ama artan borçlar Zapatero’yu istemediği yola sevk etti.
Zapatero Mayıs 2010’da İspanya tarihinin en büyük tasarruf kararlarını ilan etti. Zapatero erken seçim ilan etmek zorunda kaldı. Aralık 2011’deki seçimleri beklendiği gibi muhalefet lideri Mariano Rajoy kazandı. Zapatero Şubat 2012’de partisindeki görevini de bıraktığını açıkladı.
Avrupa’da seçmenler krizden dolayı öfkeli. İşsizliğin artması, yaşam standartlarının düşmesi kitlelerin siyasi tepkisini artırıyor. Seçmenlerin tepkisinin büyük olmasının bir diğer nedeni ise, Avrupa’da siyasetin merkez noktasında “insan” veya “seçmen” kavramının değil, “şirketlerin karlılığının” yer alması. Daha öncesinde Avrupa projesinde odak olan Avrupalı, artık sadece “müşteri” ve “tüketici” olarak görülmekten memnun değil. Bu memnuniyetsizlik özellikle gelir seviyesinin düşmesiyle daha da arttı.
Bugün hiçbir Avrupa ülkesinde gerçek anlamda bir “muhalefet” söz konusu değil. Örneğin Yunanistan’da “PASOK” veya “Yeni Demokrasi” partilerinin arasında dikkate almaya değecek bir fark yok. O nedenle seçmen “sistem dışı” veya “sistemin periferisinde” yer alan eğilimlere daha çok ilgi gösteriyor. Ultra milliyetçiler, komünistler, Korsan Partisi, Wall Street’i İşgal Et Hareketi ve benzerleri bunun somut örnekleri. Bundan başka Avrupalı bilinen basın kuruluşlarından daha ziyade sosyal paylaşım sitelerine ve internet üzerinden yürütülen enformasyon çabalarına yoğunlaşıyor. Hiç kimse onları bunun için suçlayamaz. Çünkü bilinen medya kuruluşları çok uzun zamandır, krizin başlangıcından bu yana sadece krizin kısa sürede sona ereceğini söyleyerek, her şeyi olduğundan daha basit göstermeye çalışıyorlar.
O nedenle Avrupalı kendisine sorduğu birtakım sorulara dilediği cevapları bulamıyor. Neoliberal politikalar sokaktaki ortalama adamın tercihi değildi. Sokaktaki ortalama adam post demokrasi talep etmedi. Teknokrat yönetimler onun isteğiyle kurulmadı.
Avrupa’da beklenen resesyon yılın ikinci yarısında görülebilir. O takdirde Avrupa’da -bu olasılığın gerçekleşmesi halinde- muhtemelen “ikinci dip nokta” şaşırtıcı olmaz. Üstelik ikinci dip nokta, birinci dip noktadan daha derin de olabilir.
Toplumsal gösterilerin giderek yaygınlaştığı ve sertleştiği Avrupa’da polisin gösterilere müdahalesi de giderek daha sert hale geliyor. Gösteriler ve gösterilerdeki şiddet artmaya devam ederse, mahalle ve kent ayaklanmaları hiç şaşırtıcı olmaz. Üstelik bu defa “muhalefet” ve “muhalif tepki” mevcut sistemin çerçevesi dâhilinde yaşanmayabilir. Çünkü Avrupalılar “kendi çıkarmadıkları bir krizi aşmak için, daha fazla çalışıp daha az kazanmayı” kabul etmekte zorlanıyorlar.
İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de ve Yunanistan’da gençler arasındaki işsizlik oranı bu şekilde yükselmeyi sürdürürse, bu ülkelerde geleceğini kaybeden nesillerin tepkisi de artmaya devam edecek. Ayrıca bu nesiller kriz aşıldığında muhtemelen öfkeli, aç ve fakirlikten kurtulamayan bir orta yaş nesli olacaklar…
Bu ülkelerde çok sayıda genç eğitiminden vazgeçip ailelere katkı sağlamak için iş arıyor. Sert tasarruf tedbirleri, artan vergiler ve düşen yaşam standartları bu neslin sahip olduğu bütün kavramları yıkabilir. Bu süreçte alternatif yaşam biçimleri, örneğin komünler ve diğer bazı çizgi dışı yönelimler giderek yaygınlaşabilir.
Avrupa’nın krizi atlatabilmesi için sahip olduğu muazzam büyüklükteki reel sektörünü harekete geçirmesi ve daha fazla üretimi teşvik etmesi gerekiyor. Bu durum sadece ülkelerin uluslararası ticaretteki rekabet gücünü korumak için geçerli değil. Avrupa bunu sosyal düzeni korumak ve toplumsal yapıyı muhafaza etmek için de yapmak zorunda. Ekonomik büyümeyi artıracak bir takım adımlar atılırsa, “Avrupa Baharı” yavaşlayabilir. Avrupa Baharı aksi halde başka liderleri de emekli edecek.
Fransa’nın yeni lideri Hollande önemli bir zafer kazandı. Sarkozy’nin bozgunu Avrupa Baharı için kritik bir kilometre taşı olarak görülebilir. Muhtemelen Hollande’in galibiyeti başka Avrupa ülkelerinde de benzer tercihlerin yönetimleri etkilemesi sonucunu doğuracak. Dolayısıyla Avrupa’da yeniden üretim canlandırılabilir. Artan üretim daha çok istihdam sağlayabilir. Nihayetinde Avrupa’da “finans şirketlerinin yöneticilerinin keyfi ve karlılığı” gibi Avrupalıların mutfak bütçesi de saygı görmeye başlayabilir. Olmazsa? Eğer bu olmazsa, “Avrupa Baharı” sertleşerek devam eder. Üstelik Arap Baharı’ndan da, Tahrir Meydanı’ndan da daha etkili olur.
Kaynak Diplomatik Gözlem http://www.batitrakyahaber.net/

"Rodoplar'dan 16-19. Yüzyıl İkonoları" Edirne Deveci Han'da Sergileniyor.

“Rodoplar’dan 16–19. Yüzyıl İkonoları”
Sergisi Edirne Deveci Han'da Açıldı

Türkiye Kültürlerarası Diyalog Müzeler Hibe Programı çerçevesinde yürütülen Arda Nehrinin Aynasında Müzelerimiz projesi kapsamındaki Edirne Müzesinin ve küratörlüğünü Sofya Müzesi’nden Mariela Staykova’nın yaptığı, “Rodoplar’dan 16–19. Yüzyıl İkonoları” sergisi Edirne Deveci Han’da açıldı.
Sergide yer alan ikonlar, Rodoplar’dan derlenmiştir. Batılı anlamda resim sanatının önemli örnekleridir. Bu eserlerden birkaçı ilimize ait Enez ve Edirne okulunda üretilmiş olması ile de ayrıca dikkat çekicidir. Edirne kentimizin her zaman sanat üretiminde önemli bir merkez olduğunun tanıklarıdır. Bu nadide eserler Bulgaristan dışında ilk kez sergilenmektedir. İlk kez sergileniyor olması bu serginin önemini bir kez daha arttırmıştır.

Küratörlüğünü Sofya Müzesi’nden Mariela Stoykova’nın yaptığı, “Rodoplar’dan 16–19. Yüzyıl İkonalar”ın sergisindeki eserler Kırcaali Bölge Tarih Müzesi, Kırcaali Sanat Galerisi ve Haskova Tarih Müzesi işbirliği ile buraya ulaşmıştır. Sergideki eserlerin büyük kısmı az bilinmekte olup yarısından fazlası ise ilk defa sergilenmektedir. Kültürlerarası Diyalog Müzeler Hibe Programı projesinin ikinci sergisi olan “Hilye-i Şerifler Sergisi” ise Bulgaristan Kırcaali’nde yapılacaktır.

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından ortaklaşa finanse edilen AB_Türkiye Kültürlerarası Diyalog-Müzeler Hibe Programı (ICD-MUZE) kapsamında yürüttüğü Arda Nehrinin Aynasında Müzelerimiz adlı projeyi Kırcaali ve Edirne’nin, birbirlerinin kültürünü tanıma, işbirliği yapma ve kültürler arası diyalogun arttırılması için ilk adımlar olarak görülmektedir. Edirne şehrimizde Deveci Handa düzenlenen “Rodoplar’dan 16–19. Yüzyıl İkonaları” sergisi oldukça önem taşımaktadır.
Edirne Müzesi ile Kırcaali Bölge Tarih Müzesi, Kırcaali Sanat Galerisi, Haskova Tarih Müzesi işbirliğiyle yapılan sergi 3 Haziran tarihine kadar sürecektir.

"Kırcaali 2012 Geleneklerle Geleceğimiz" Festivalinde Türkler Yoktu

Kırcaali 2012 Geleneklerle Geleceğimiz
Bulgaristan Kırcaali’de Yaşayan
Türkleri Göremedim
26 Mayıs 2012 Cumartesi günü Bulgaristan’ın Kırcaali şehrine yaptığım bir gezide kentin merkezinde yapılmakta olan festivalde Türkleri göremedim de beni çok üzdü.
Bulgaristan Kırcaali kendinde Balkanlarda Türkçe yayınlanan Kırcaali Haber Gazetesinde ki arkadaşlarıma sordum.

Onlar almış olduğum cevapta, “Kırcaali 2012 Geleneklerle Geleceğimiz” festivalini Kırcaali Valiliği ve Bulgar milliyetçi partisi GERB tarafından düzenlendiğinden bölgede yaşayan Türklerin katılmadığını öğrendim.
Ancak, Kırcaali’nin merkezindeki bu etkinliği incelemek üzere şöyle bir gezdiğimde bence festivalde yapılan etkinlikler gençlerin gelecek için kaynaşması çok önemliydi.
Festivalde gördüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Kırcaali ilinin 7 ilçesinin yerli halkının yaşayış tarzı ve maddi kültür ürünleri, folkloru, etnografya ve mutfak çeşitliliğinin sergilendiği pavyonları, çocukların izleyicilerin önünde yaparak tanıttığı resimleri gördüm. Daha sonra sahnede yer alan Kırcaali bölgesinden amatör folklor sanatçıları ve ülkenin başka yerlerinden halk oyunları gruplarını” izledim.
Sonuç olarak, Bulgaristan da bir arada yaşayan Bulgar ve Türk gençlerinin birlikte yaşadıklarından, böyle etkinliklerde neden bir arada olması bazı güçler tarafından istenmiyor. Bu düşünce yıllarca önce de vardı şimdide var. Artık bu düşüncelerden uzaklaşmasıyla Bulgaristan’ın birçok zorluklardan çıkacağına inanıyorum.
Türkiye ile Bulgaristan birbirine komşudur. Bir sözle yazımı bitirmek istiyorum birlikte yaşayan komşular her zaman birbirlerine yardımcı olurlar.

Edirne den Bulgaristan Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneğine Kıtap Bağışı

Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneğine
Türkçe Kitap Bağışı
Bugün Edirne’den emekli öğretmen ve üniversiteden ayrılmış hocaların yer aldığı bir grup Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneğini ziyaret ederek, Türkçe eğitimi verilmesi amacıyla çok sayıda ders kitapları ve romanların bulunduğu Türkçe kitaplar bağışında bulundu. Konukları Ömer Lütfi Derneği Müdürü Müzekki Ahmet ve organizasyona desteği olan Kırcaali Belediyesinin temsilcisi olarak İnsani Faaliyetler Daire Başkanı Şirin Süleyman karşıladılar.
Konukları dernekte ağırlayan Sayın Ahmet, kültür ocağının kuruluşundan bu yana tarihini kısaca anlattıktan sonra yaşanılan tüm zorluklara ve engellemelere rağmen Bulgaristan’daki Türk kültürünün korunması ve gelişimi için elinden gelen çabayı gösterdiklerini kaydetti.
Müzekki Ahmet, dernekte faliet sürdüren yaklaşık 150 çocuk ve gencin Yüksel Esen ve Sebahat Ahmet yönetmenliğindeki Türk folklor ekiplerinde yer aldıklarını, 50 civarında yazarın ise gazeteci, şair ve yazar Durhan Ali’nin başkanlığındaki Recep Küpçü Edebiyat Kulübünde faaliyet yürüttüklerini belirtti. Ayrıca derneğin yanı sıra kendisinin sahibi olduğu Türkçe yayınlanan haftalık Kırcaali Haber gazetesinin de Türklere hizmet etme amacıyla basıldığını öne sürdü.
Müzekki Ahmet, emekli öğretmenlere bağışladıkları Türkçe kitaplar için şükranlarını sundu ve Başkanı olduğu Kırcaali Türk Kültür ve Sanat Derneğinin de desteğiyle gelecekte düzenlenecek olan Türkçe kurslarında kullanılarak, bağışın amaca ulaşmış olacağına kanaat getirdi.
Grupta bulunan Bulgaristan Şumnu doğumlu eğitimci, ressam, tarihi fotoğrafçı Tayyip Yılmaz kendi imzasını taşıyan hayat hikâyesini, aralarında Osmanlı döneminde Bulgaristan’ın ünlü pehlivanlarının da bulunduğu, Edirne Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin 650 yıllık tarihinde ün yapmış 43 başpehlivanın yer aldığı, “Tarihi Edirne Kırkpınar Başpehlivanları” adlı fotoğraf tablosunu ve “Edirne’nin Köprüleri” broşürünü Müzekki Ahmet’e hediye ederek birçok noktada birleşen tarihin unutulmaması gerektiğini ifade etti.
Edirne Yenigün gazetesi muhabiri Burhan Aytekin Kırcaali Haber için, “Bu kitapların büyük bir bölümünü gönüllü olarak emekli öğretmenler tarafından sağlanmaktadır. Bazı kitaplar Edirne’deki Sınav ve Boyut Dershanelerinden alındı. Bu girişime ileride devam ederek, Kırcaali’ye daha geniş kapsamlı Türkçe kitaplar getirmeyi düşünüyoruz” diye açıklama yaptı.
Gazeteci, “Kırcaali’ye ilk defa geliyoruz. Geçtiğimiz hafta Yunanistan’da Dedeağaç ve Gümülcine’ye gittik ve oradaki Türk okullarına da aynı kitaplardan hediye etik” diye belirtti.
Ressam Tayyip Yılmaz da, “Buraya ilk defa geliyorum ve çok mutlu oldum. Buranın adını veren soyadları olan akrabalarımız var. Burayı çok sevdim, çok iyi intibalar edindim, eksik olmayın”, diye paylaştı.
Daha sonra emekli öğretmenler Kırcaali’nin tarihi yerlerini gezmeye koyuldular.
Kaynak Resmiye Mümün http://www.kircaalihaber.com

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Edirne de Futbol

Bu Hafta Oynanacak Müsabakalar

Haftanın yorumu

Edirne 2011–2012 Edirne Amatör Futbol II. Liginde oynanan müsabakalar sonucunda, A Grubu birincisi SHÇEK (Sağlık Hizmetleri Çocuk Esirgeme Kurumu), B Grubu birincisi İbriktepe Spor kulüplerimiz şampiyon oldular. SHÇEK ve İbriktepe Spor Kulüpleri 2012–2013 Futbol Sezonunda Edirne I. Amatör Kümede oynamaya hak kazandılar. Gazetemiz olarak her iki spor kulübümüze bundan böyle oynayacakları spor müsabakalarında başarılar dileriz.

U–16 ligi 2011-2012 Futbol Sezonunda Yenikarpuzlu Spor kulübü final müsabakalarına katılmayacağını bildirmesi üzerine 22 ve 24 Mayıs 2012 tarihlerinde Saraçhane Stadında oynanacak müsabakalar Edirne Futbol Tertip Komitesi tarafından iptal edilmiştir. Bu durum üzerine Edirne U–16 liginde Yeniimaret Spor Kulübü şampiyon olmuştur. Tunca Spor Kulübü de ikinci oldu.

 Edirne U-13 A Grubu Programı

Tarih
Stad
Saat
Ev Sahibi
Skor
Misafir
26 Mayıs
Karaağaç
16.00
Karaağaç Arda
Edirne Gençlik
26 Mayıs
Keşan
16.00
Keşan
Köprüce
Edirne U-13 B Grubu Programı
Tarih
Stad
Saat
Ev Sahibi
Skor
Misafir
26 Mayıs
Keşan
17.00
Anafartalar
Kazanova

Hükmen
Doyran
3
0
Tunca
Edirne U-13 C Grubu Programı

Tarih
Stad
Saat
Ev Sahibi
Skor
Misafir
24 Mayıs
Uzunköprü
17.00
Uzunköprü
DSİ
26 Mayıs
Saraçhane
17.00
DSİ
Köy Hiz.
26 Mayıs
Uzunköprü
17.00
Uzunköprü


Yeniimaret