16 Ekim 2012 Salı

Nafis Karaçam'ın Balkan Harbi'yle ilgili Yazısı

Nesillerden nesillere anlatılan savaş;
 "Balkan Harbi"
Nazif Karaçam
Tarihte her savaş felakettir. Bizim 1912 yılında Bulgarlarla yaptığımız savaş daha büyük bir felaket olmuştur. Çünkü daha savaşın başında Kırklareli’nde ordu bozulmuş, halk panik yapmıştır.
Ve “Bozgun” savaşa damgasını vurmuştur. Balkan Savaşı’nın bir başka adı da “Balkan Bozgunu” olmuştur. Balkan Savaşı çok yazılıp anlatılmış bir savaştır. Çünkü bu savaşta Trakya “Mezbaha”ya dönmüştür. Savaşı izleyen yabancı gazeteciler “Doğu Ordusu” (yani Trakya Ordusu) Kumandanı Abdullah Paşa’nın Lüleburgaz’ın Sakız Köyü’ndeki karargâhında telefonu ve ekmeği yoktu” diye yazmışlardır. Halkın ambarları buğdayla dolu olduğu halde savaş sırasında askerler “Ekmek” diye çığlık atmışlardır. Ancak Osmanlı Ordusu savaşa hazır olmadığı için buğdaylar ambarlarda kalmış, halk ekmek yapacak un bulamamıştır.
Balkan Savaşı sırasında Araplar Yemen’de isyan çıkarmışlar, Osmanlı Ordusu Genelkurmay Başkanı Nazım Paşa orada bulunmuştur. Yemen’in, Yemen Çöllerinin savunulması Trakya ve Balkanlar’ın savunulmasının önüne geçmiştir.
Tarihler Bulgarlar’ın bu savaşa iyi hazırlandıklarını, iyi istihbarat yaptıklarını, Trakya’yı müdafa edecek Doğu Ordusu hakkında iyi bilgiler topladıklarını yazmaktadır. Bulgar Ordusunu ve halkını savaşmak için moralman yükseltmişlerdir. Savaş sırasında Osmanlı Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Ermeni idi. Trakya’da işleyen trenlerin makinistleri de Ermeni’ydiler. Askere moral vermek için Alay İmamları İstanbul’dan cepheye gelmemişler, maaşlarını İstanbul’dan almışlardır. Bunlara daha birçok sebep eklendiğinde savaşı niçin kaybettiğimiz, niçin bozguna uğradığımız daha iyianlaşılmaktadır.
Halkın ambarları buğdayla dolu olduğu halde savaş sırasında askerler “Ekmek” diye çığlık atmışlardır. Ancak Osmanlı Ordusu savaşa hazır olmadığı için buğdaylar ambarlarda kalmış, halk ekmek yapacak un bulamamıştır. Bu savaşın nasıl geçtiği önemlidir. Fakat savaşın sonucu da önemlidir. Bir yıla yakın Bulgarların işgali altında kalan Trakya, maddi ve manevi çok şey kaybetmiştir. Canını kurtaranlar arkalarına bakmadan mallarını, mülklerini bırakarak, İstanbul’a doğru kaçmışlardır. Asıl önemlisi bu Balkan Savaşı ile Osmanlı Devleti 300 yıl içerisinde savaşarak hakim olduğu topraklarını 500 yıl elinde tuttuğu Balkanları kaybetmiştir. “Şahane Rumeli” dediğimiz yerler yerler elimizden çıkmıştır. Balkanlar’dan beş milyona yakın insan göç etmiş, bir milyonun üstünde Türk yollarda açlıktan, hastalıklardan, soğuklardan ölmüştür. Gerçi İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgarlar Trakya’dan çekilmek sorunda kalmışlar, Kırklareli ve Edirne’yi Osmanlı Devleti’ne geri vermişlerdir. Ama Edirne ve Kırklareli’nden ötesi “Osmanlı Toprağı” olmaktan çıkmıştır. Balkan ülkerinde kalan soydaşlarımız zaman içerisinde peyder pey Türkiye’ye dönmüşlerdir. Tabi oralarda kalanlar da vardır. Onlara “Kılıç Artığı” denmektedir.
Balkan Savaşı ya da Balkan Bozgun’u bugüne dek halkımızın belleğinden çıkmış değildir. Kuşaktan kuşağa bu savaş hep anlatılmış, Balkanlar’da bırakılan köyler, kasabalar, topraklar unutulmamıştır. Unutmamak için de halk savaş hatıralarını, savaş bilgilerini canlı tutmuş, kaybettiği yakınlarının adlarını çocuklarına vermiş, türküler yakmıştır.
Ben bir kitabımı yazarken çeşitli savaşlara katılmış 400 dolayında insanla görüşmüş, onların savaş anılarını dinlemiş, onların bir kısmını “Yurt Sevgisi İle Yaşayanlar” adı altında anlatmışımdır. Bu yıl, bu acımasız ve kanlı savaşın 100. yıldönümüdür. Şehitlerimiz, rahmete kavuşan gazilerimiz anılacaklar, Balkan Şehitlikleri’ne gidilerek dualar edilecektir. Her halde “Su Uyur Düşman Uyumaz” sözü hatırlanacaktır. Balkan Savaşı ile “Şahane Rumeli”nin elden gittiği bilgisi kuşaklardan kuşaklara aktarılacaktır
Alıntı http://www.rubasam.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder