Nesillerden nesillere
anlatılan savaş;
"Balkan Harbi"
Nazif Karaçam
Tarihte her savaş
felakettir. Bizim 1912 yılında Bulgarlarla yaptığımız savaş daha büyük bir
felaket olmuştur. Çünkü daha savaşın başında Kırklareli’nde ordu bozulmuş, halk
panik yapmıştır.
Ve “Bozgun” savaşa
damgasını vurmuştur. Balkan Savaşı’nın bir başka adı da “Balkan Bozgunu”
olmuştur. Balkan Savaşı çok yazılıp anlatılmış bir savaştır. Çünkü bu savaşta
Trakya “Mezbaha”ya dönmüştür. Savaşı izleyen yabancı gazeteciler “Doğu
Ordusu” (yani Trakya Ordusu) Kumandanı Abdullah Paşa’nın Lüleburgaz’ın
Sakız Köyü’ndeki karargâhında telefonu ve ekmeği yoktu” diye yazmışlardır.
Halkın ambarları buğdayla dolu olduğu halde savaş sırasında askerler “Ekmek”
diye çığlık atmışlardır. Ancak Osmanlı Ordusu savaşa hazır olmadığı için
buğdaylar ambarlarda kalmış, halk ekmek yapacak un bulamamıştır.
Balkan Savaşı
sırasında Araplar Yemen’de isyan çıkarmışlar, Osmanlı Ordusu Genelkurmay
Başkanı Nazım Paşa orada bulunmuştur. Yemen’in, Yemen Çöllerinin savunulması
Trakya ve Balkanlar’ın savunulmasının önüne geçmiştir.
Tarihler Bulgarlar’ın
bu savaşa iyi hazırlandıklarını, iyi istihbarat yaptıklarını, Trakya’yı müdafa
edecek Doğu Ordusu hakkında iyi bilgiler topladıklarını yazmaktadır. Bulgar
Ordusunu ve halkını savaşmak için moralman yükseltmişlerdir. Savaş sırasında
Osmanlı Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Ermeni idi. Trakya’da işleyen trenlerin
makinistleri de Ermeni’ydiler. Askere moral vermek için Alay İmamları
İstanbul’dan cepheye gelmemişler, maaşlarını İstanbul’dan almışlardır. Bunlara
daha birçok sebep eklendiğinde savaşı niçin kaybettiğimiz, niçin bozguna
uğradığımız daha iyianlaşılmaktadır.
Halkın ambarları
buğdayla dolu olduğu halde savaş sırasında askerler “Ekmek” diye çığlık
atmışlardır. Ancak Osmanlı Ordusu savaşa hazır olmadığı için buğdaylar
ambarlarda kalmış, halk ekmek yapacak un bulamamıştır. Bu savaşın nasıl geçtiği
önemlidir. Fakat savaşın sonucu da önemlidir. Bir yıla yakın Bulgarların işgali
altında kalan Trakya, maddi ve manevi çok şey kaybetmiştir. Canını kurtaranlar
arkalarına bakmadan mallarını, mülklerini bırakarak, İstanbul’a doğru
kaçmışlardır. Asıl önemlisi bu Balkan Savaşı ile Osmanlı Devleti 300 yıl
içerisinde savaşarak hakim olduğu topraklarını 500 yıl elinde tuttuğu
Balkanları kaybetmiştir. “Şahane Rumeli” dediğimiz yerler yerler elimizden
çıkmıştır. Balkanlar’dan beş milyona yakın insan göç etmiş, bir milyonun
üstünde Türk yollarda açlıktan, hastalıklardan, soğuklardan ölmüştür. Gerçi
İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgarlar Trakya’dan çekilmek sorunda kalmışlar,
Kırklareli ve Edirne’yi Osmanlı Devleti’ne geri vermişlerdir. Ama Edirne ve
Kırklareli’nden ötesi “Osmanlı Toprağı” olmaktan çıkmıştır. Balkan ülkerinde
kalan soydaşlarımız zaman içerisinde peyder pey Türkiye’ye dönmüşlerdir. Tabi
oralarda kalanlar da vardır. Onlara “Kılıç
Artığı” denmektedir.
Balkan Savaşı ya da
Balkan Bozgun’u bugüne dek halkımızın belleğinden çıkmış değildir. Kuşaktan
kuşağa bu savaş hep anlatılmış, Balkanlar’da bırakılan köyler, kasabalar,
topraklar unutulmamıştır. Unutmamak için de halk savaş hatıralarını, savaş
bilgilerini canlı tutmuş, kaybettiği yakınlarının adlarını çocuklarına vermiş,
türküler yakmıştır.
Ben bir kitabımı
yazarken çeşitli savaşlara katılmış 400 dolayında insanla görüşmüş, onların
savaş anılarını dinlemiş, onların bir kısmını “Yurt Sevgisi İle Yaşayanlar”
adı altında anlatmışımdır. Bu yıl, bu acımasız ve kanlı savaşın 100.
yıldönümüdür. Şehitlerimiz, rahmete kavuşan gazilerimiz anılacaklar, Balkan
Şehitlikleri’ne gidilerek dualar edilecektir. Her halde “Su Uyur Düşman Uyumaz”
sözü hatırlanacaktır. Balkan Savaşı ile “Şahane Rumeli”nin elden gittiği
bilgisi kuşaklardan kuşaklara aktarılacaktır
Alıntı http://www.rubasam.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder