Memleketin çekim gücü
Memleket! İnsanın doğup büyüdüğü yer ya da gerisinde
bırakıp gittiği yer… Aynı zamanda hiç unutamadığı, zaman zaman gidip gördüğü
yerdir.
Birbirini hiç tanımayan iki insanın bile birbirlerine
sordukları ilk soru “Memleket neresi?” olur. Bundan sonrası kendiliğinden
gelir; memleket anıları anlatılır, memleketin güzelliklerinden bahsedilir ve
özellikleri dile getirilir. Bu özlemi biraz da olsa azaltmak için Türkiye de
büyükşehirlerde kültür ve dayanışma dernekleri kurulur. Bizim İzmir derneğimiz
de bunlardan biridir. Derneğimiz faaliyet konusu genellikle Balkanlardır. Sık
sık Rodoplar’dan, Tuna boyundan, Kocabalkan’dan, Dobruca’dan söz edilir.
Bu sohbetler hayalen memleketin dağlarında,
çayırlarında, bağlarında dolaşılır. Soğuk sularını içer, serin gölgelerinde
dinleniriz. Belki de kulaklarınızda kaval sesleri bile duyarız. Kısacası
memleketin o inanılmaz çekim gücünü hissederiz.
Memleketin çekim gücü sihirli bir güçtür. Altın kafese
konulan bülbülün öyküsünü bilmeyen hemen hemen yoktur. Bülbülü bir kafese
koymuşlar; yemini suyunu ayağına getirmişler fakat küçük bülbül hiç birine
dokunmamış ve ötmez olmuş. Bülbülün kafesi beğenmediğini düşünüp onu altın bir
kafese koymuşlar ama durum yine değişmemiş. Bülbülün mutsuzluğu aynen devam etmiş.
Hep memleketim memleketim deyip durmuş. Bunun üzerine onu salıvermişler ve
bülbül de gökte bir tur atıp en yakın çalılığa konmuş. Neşeli neşeli ötmeye
başlamış. Bülbülün bu neşeli sesini duyan diğer bülbüller de yanına konup ona
eşlik etmeye başlamışlar. Etraf bülbül sesleri ile çınlamış.
Bu öyküyü geçen yıl Temmuz ayında gerçekleşen 2.
Uluslararası Mestanlılar Buluşması’nda hatırladım. Dünyanın dört bir tarafından
gelen katılımcıların üzerindeki tişörtlerde Türkçe, Bulgarca ve İngilizce olmak
üzere 3 dilde “Mestanlı kalbimdesin” logosu yazıyordu. Demek ki insan
dünyanın neresinde bulunursa bulunsun memleket sevgisini kalbinde capcanlı
saklıyor. Memleketi insanı güçlü bir mıknatıs gibi kendine çekiyor.
Anlaşılacağı üzere, hepimizin memleketi çok değerlidir.
Bunu gösteren pek çok işaretlerin varlığının farkına
varamadığımız olur. Örneğin, Bulgaristan göçmenlerin soyadları memleketten
alınmıştır. Cebelli, Koşukavaklı, Dereköylü, Mestanlılı gibi. Doğduğu köyü ve
yeri soyadları ile yaşatanlar çoktur. Türkiye de yaşadığı mahalleye sokağa
Kırcaali Mahalesi, Mestanlı mahalesi, Koşukavak Mahalesi ve benzeri yer
adlarında hep memleketin özleminin giderilmesi için seçilmiştir. Ayrıca
göçmenlerin açtıkları bakkal, alış veriş merkezi ve işyerlerine hep memleketi
hatırlatan isimler verilmektedir. Arda Eczanesi, Kırcaali Bakkalı, Koşukavak
Marketi, Eğridere Pastanesi gibi. Pek çok göçmen yeni doğan çocuklarına Arda,
Meriç, Tuna gibi isimler koymaktadırlar.
1989-1990 yıllarında göç eden Bulgaristan Türklerinin
Bulgaristan vatandaşlıklarını devam ettirmeleri, bazılarının köylerine dönüp
evlerini tamir etmeleri, emekli olup da yaz aylarını doğup büyüdüğü yerlerde
geçirmeleri hep memleketin çekim gücünün sonucudur.
Kaynak İbrahim Şafak –İzmir http://www.kircaalihaber.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder