24 Nisan 2011 Pazar

24 Nisan 2011 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramını Kutluyoruz


Geleceğimizin Teminatı 
Çocuklarımızın 23 Nisan 
Egemenlik ve Çocuk Bayramını
ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 
Kuruluşunun 91’inci yılını
Kutluyoruz

 “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler, hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” Mustafa Kemal Atatürk
Dünya üzerinde çocuklara armağan edilmiş tek milli gün ve bu günü dünya çocuklarının barış, sevgi, birlik, içerisinde kutlandığı milli bayram olduğunu tek ülke Türkiye’dir.
Ulu önder Atatürk’ün Türk Çocuklarına armağanı milli bir bayram. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal egemenliğinin dünyaya ilan edildiği milli bir gün olduğu günün 91’inci yılını coşkuyla kutluyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin hudutları içerisinde bizler, Atatürk’ün kurduğu ulusal egemenliğin ve bağımsızlığın, cumhuriyetini, Atatürk ilke ve inkılâpları ışığındı ulusal egemenliğin tüm dünyada da yurdumuzda olduğu gibi coşku, heyecan ve mutluluğunu dünya çocuklarının da yaşamasını sağlamalıyız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılış Hazırlıkları
Ülkenin çeşitli yerlerinden seçilen ve İstanbul’dan kaçabilen milletvekilleri Ankara’da toplanırken, Meclis’in hangi binada çalışacağı bilinmiyordu. Çünkü o günün Ankara’sında Meclis için uygun bir bina da yoktu. Tüm aramalardan sonra İttihat ve Terakki Kulübü için yapılmış, fakat henüz bitirilmemiş olan tek katlı binanın meclis olması kararlaştırılmış ve inşaatının bitirilmesi için çalışmalar hızlandırılmıştır. (Nutuk, c.1, İstanbul: 1970, s.421-422)
Ankara’da bulunan milletvekilleri ülkedeki iç gelişmeleri kendi aralarında tartıştıktan sonra, Meclisin 22 Nisan Perşembe günü açılmasına karar vermişlerdi. Fakat, sonra bu karardan vazgeçilerek, Meclis’in 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasının daha yararlı olacağı düşünülmüştür. Zira İslâm Dünyası için Cuma gününün ayrı bir özelliği vardı. Bu karar, 21 Nisan 1920’de çok ivedi kaydıyla kolordulara, 61. Fıkra Komutanlığı’na, tüm vilayetlere, müstakil livalara, Müdafaa-i hukuk merkez heyetlerine ve belediye başkanlıklarına bildirilmiştir. (Nutuk, c.1, İstanbul: 1970, s.431)
Mustafa Kemal Paşa’nın, Meclisin açılışını Cuma günü namazdan sonraya getirmesindeki ve camilerde Buharî okunmasını istemesindeki temel amaç, halkın desteğini kazanmaktı. Çünkü O, Türk toplumunun dinsel inançlara, geleneksel ve dinsel kurumlara ne denli içten bağlı olduğunu biliyordu. Temel hedef olan, ülkenin bağımsızlığını ve ulusun özgürlüğünü sağlayabilmek için halkın desteği istenirken, halifelik ve padişahlık kurumlarının kurtarılmasına, strateji gereği yer vermişti. Çünkü bundan bir gün sonra “dakika tehir edilmeyecektir” kaydıyla tüm vilayet ve bağımsız sancaklarla birlikte çeşitli ordu birlikleri komutanlıklarına gönderilen telgrafta, 23 Nisan 1920’de meclisin açılıp çalışmalarına başlanmasından sonra tüm sivil ve askeri makamların ve tüm ulusun başvuru yerinin meclis olacağını bildirmişti. (Nutuk, c.1, İstanbul: 1970, s.432)

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması
TBMM Milletvekilleri Hacıbayram Camii’nde halkla Cuma namazını kıldıktan sonra 23 Nisan 1920’de saat 13.45’te içlerine en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey’in (Alkan) başkanlığında toplanarak, onun şu konuşmasıyla çalışmalarına başlamıştır:
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, henüz adı da konmamıştı. Kimileri “Meclis-i Kebir”, “Meclis-i Kebir-i Milli” kimileri, kimileri de “Kurultay” denmesini istiyordu. Bunların her biri bir düşünce akımını simgeliyordu. Ulusalcı ve inkılâpçı kişiler ise “Büyük Millet Meclisi” adının verilmesini istemiş olacaklar ki, Şerif Bey Meclisi açış konuşmasında “Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum” tümcesini kullanmıştır.
“Burada bulunan saygıdeğer insanlar! İstanbul’un geçici kaydıyla yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve tüm temelleriyle halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, ulusumuzun bize sunulan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak, tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri özgür ve başına buyruk yaşamış olan ulusumuz, kölelik durumunu son derece sertlik ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak yüksek meclisinizi yüksek meclisinizi meydana getirmiştir. Bu yüksek meclisin en yaşlı üyesi olarak ve Tanrının yardımıyla ulusumuzun iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendi kendisini yönetmeye başladığını tüm cihana ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” (Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, c.1, Ankara: 1940, s.2)
Ayrıca, Şerif Bey, Halife ve Osmanlıların Padişahının yabancı boyunduruğundan kurtarılması için Tanrının yardımcı olmasını da istemiştir.
Daha sonra söz alan Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa “Meclisin olağanüstü yetkiye sahip olarak yeni seçilen milletvekilleriyle, işgale uğrayan saltanat merkezinden kurtulup gelen milletvekillerinden oluştuğunu açıklamış, daha önce seçilmiş olan milletvekillerinin de olağanüstü yetkiyle görev yapacaklarını” belirti. Bu açıklama meclisçe de onaylanmıştır. Daha sonra milletvekillerinin tutanaklarının incelenmesi için komisyonlar kurularak, günün içersinde yapılan çalışmalara son verildi.

Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Milletinin Takip Edeceği Milli Siyasetin Esaslarını Açıklaması
24 Nisan 1920 günü, saat 10.00’da toplanan TBMM’de milletvekili tutanaklarını inceleyen komisyonun hazırladığı rapor okunduktan sonra, ilk sözü Mustafa Kemal Paşa alarak açık ve gizli oturumlarda, 30 Ekim 1918’den 23 Nisan 1920’ye kadar geçen olayları belgelerine dayalı olarak anlattı. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri c.1, s.12-60)

Toplumu Cumhuriyet’e hazırlarken…
24 Nisan’da Mustafa Kemal, açılış konuşmasında kendisini ‘ulusun bağrında bir mücahit fert’ olarak karar almaya sevk eden zorunlulukları açıklayarak şunu söylemişti: “Yayınladığım bir genelge ile millete kesin sözümü verdim.” Bahsettiği, Amasya Genelgesi’nin son cümlesi şuydu: “Geçirdiğim şu ölüm ve kalım günlerinde, bütün milletçe her tarafta arzu ve coşku ile elde edilmeye azmedilen millî bağımsızlığımız uğrunda tüm varlığımla çalışacağıma güvenmenizi isterim. Bu kutsal amaç uğrunda ulusumla birlikte sonuna kadar çalışacağıma da mukaddesatım adına söz veririm!”
Mustafa Kemal, yaklaşık dört saat süren konuşmasının temel taşları şöyleydi. Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır. Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
Mustafa Kemal, konuşmasının son bölümünde, Meclis’in tüm ihtilalciliğine karşın oluşacak tereddütleri gidermek ister gibiydi: “Davamızın yasalara uygunluğu ve bütün millet ve ulusların, insanlık hak ve hukukundan paylarını almış olduğuna inandığımız yüreklerinin, bizimle birlik ve bize daima yardımcı ve destek olduğuna güvenimiz tamdır.”
Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı döneminde izlenen siyasetin yeni Türkiye’nin siyasi politikası olamayacağını belirtti. “Osmanlı Devleti’nin izlediği siyaset, milli olmadığı gibi, aynı zamanda belirsiz ve istikrarsız bir siyasetti. Çeşitli milletleri ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu değişik ulusları eşit haklar ve koşullar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasi görüştür. Ama aldatmacadır. Dahası, hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bir devlet olarak birleştirmek, ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ile ortaya koyduğu bir gerçektir.” Diyen Mustafa Kemal Paşa, Pan-islamizm ve Pan-turanizm politikalarının dünyada başarıya ulaşamadığını vurgulamıştır. Sözlerine daha sonra şöyle devam etmiştir. “Bizim açlık ve uygulanabilirlik gördüğümüz siyasal yöntem ulusal siyasadır. Dünyanın bugünkü genel koşulları ve yüzyılların kafalarda ve karakterlerde yerleştiği gerçekler karşısında düşçü olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin dediği budur; bilimin, aklın mantığın dediği böyledir.
Ulusumuzun güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için, devletin bütünüyle ulusal bir siyasa gütmesi ve bu siyasanın, iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gereklidir. Ulusal siyasa demekle, anlatmak isteğim şudur: Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup, ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler peşinde ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak, uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.(Nutuk, c.2, İstanbul: 1969, s. 435-436)
Ulus ve devlet olarak yaşanılan acı gerçeklerin bir analizi olan bu konuşma, Yeni Türkiye Devleti’nin izleyeceği ulusal, barışçı ve gerçekçi bir politikanın da temelini oluşturmuştur”
Türkiye Büyük Millet Meclisi 24 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa güvendiklerini göstererek meclis başkanlığına seçtiler.
23 Nisan 1920’de Meclis kurulan yeni Meclis’te ertesi gün, Mustafa Kemal’in teklifi ile aşağıdaki ilkeler kabul edildi.
1-Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur.
2-Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
3-Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
4-Geçici bir hükümet başkanı veya Padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve Halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır.
Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Hükümeti oluşturan üyeler vekil diye adlandırılıyordu.
25 Nisan 1920’de TBMM sekiz kişiden oluşan geçici bir hükümet kurmuştur. Aynı gün bir de Layiha Encümeni oluşturarak yeni hükümetin oluşum biçimini saptayacak bir yasanın hazırlanmasına karar vermiştir. Encümen, 5 maddelik bir yasa taslağı hazırlayarak, 2 Mayıs 1920’de milletvekillerinin onayına sundu.
Bu yasa taslağına göre:
Kurulacak hükümette İcra Vekilleri adı verilecek ve 11 kişiden oluşacaktır.
Her vekil, meclisten salt çoğunlukla seçilecektir.
İcra Vekilleri arasında çıkacak anlaşmazlık TBMM’ce çözülecektir.
Yasa ilk kez olarak ülkemize meclis hükümeti sistemini getiriyor, Sıhhat ve İçtimai Muavenat (Sağlık ve Soysal Yardım Bakanlığı) ve İktisat Vekâleti’nin kurulmasını öngörüyor. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’nin (Genel Kurmay Başkanlığı) hükümetin içinde yer almasına izin veriyor.
Yasa mecliste tartışılarak benimsendikten sonra, seçimlere geçilmiş ve 3-5 Mayıs günlerinde yapılan seçimler sonucunda Yeni Türkiye’nin ilk hükümeti de şöyle saptandı.
Seniye Vekâleti Mustafa Fehmi Efendi (Bursa)
Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Paşa (Kozan)
Hariciye Vekili Bekir Sami Bey (Tokat)
Maliye Vekili Hakkı Behiç Bey (Denizli)
Nafıa Vekili İsmail Fasıl Paşa (Yozgat)
İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey (Kastamonu)
Adliye Vekili Celalettin Arif Bey (Erzurum)
Dâhiliye Vekili Cami Bey (Aydın)
Maarif Vekili Dr. Rıza Nur Bey (Sinop)
Sıhhat ve İçtimai Muavenat Vekili Dr. Adnan Bey (İstanbul)
Erkan-ı Harbiye Umumiye Vekili İsmet Bey (Edirne)
TBMM’nin özgür oylarıyla seçilen Yeni Türkiye’nin bu ilk hükümeti, izleyeceği politikayı belirlemek üzere bir hükümet programı hazırlamış, 9 Mayıs 1920’de TBMM’nin onayına sunuldu. (TBMM 2b., c.1, s.241-242)
TBMM, çoksesli demokratik bir meclistir. Osmanlı ideolojik akımları içinde yetişen milletvekillerinden oluşan bu Mecliste, her türlü düşünceye sahip insana rastlamak mümkündük. İttihatçısı, itilafçısı, Türkçüsü, İslamcısı, Bolşevik’i hatta ihtilalcisi bile yer almıştır. Üyeler partilere karşıdır. Bu nedenle mecliste herhangi bir partileşme eğilimine girmemiştir. Ancak, gruplaşmalar görülmüştür. Halk Zümresi, İstiklâl, Islahat, Tesanüd Grubu, yeşil Ordu gibi. 1921 Mayısında Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun (Birinci Grup) kurulmasından sonra, mecliste iki büyük grup ortaya çıkmıştır. Birinci Gruba karşı olan ikinci Grup adı verilmiştir. Partilerin yerini tutan bu iki grup, meclisteki tartışmaların daha demokratik bir düzlemde gelişmesini sağlamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, olağanüstü bir dönemde oluşmuş bir meclistir. Üyeleri hem Osmanlı seçim sistemine, hem de yeni ihtiyaçlara dayanan bir seçim yöntemiyle seçilmiştir. Azınlık unsurları bir nitelik taşır, İkincisi seçmenler, Müdafaa-i Hukuk Dernekleri; İl Genel Meclisleri, Belediye Meclisleri seçime katılmışlardır. Bu nedenle geniş tabanlıdır. Toplumun tüm kesimlerinden milletvekili seçilmiştir.
Serbest meslek (102), Devlet Memuru (133), Asker (52), Din adamı (32), Seçimle gelen (30), Aşiret reisi (7), Teknik eleman (4), Sağlıkçı (16), Reji görevlisi (2) milletvekili olmak üzere toplam (378) kişi meclise katılmıştır.
Osmanlı düşüncesini simgeleyen Fesliler, İnkılâpçı düşünceyi simgeleyen Kalpaklılar, İslamcı düşünceyi simgeleyen Sarıklılar bu mecliste yer almıştır. Millet vekillerinin çoğunluğunun yaş ortalaması 30-40 dır. En küçük milletvekili 20 yaşındadır.
Mecliste 288 yüksekokul, 94 ortaöğretim, 21 meslek ve özel eğitim kurumlarında yetişmişlerdir. 162 si Türkçenin dışın yabancı dil bilmektedirler. 30 yaş grubu Fransızca, 40-50 yaş grubu da Arapça ve Farsça bildiği yaygındır.
Meclis açıldıktan ve çalışmalarına başladıktan sonra da bu ad konusu karışıklığa neden olmuştur. Ancak, 15 Ağustos 1920’de “Hukuk-u Esasiye Encümeni” meclisin tanımını yaparken, adını benimsemiştir. Böylece olağanüstü yetkilerle toplanmış meclis, Büyük Millet Meclisi olarak adlandırıldı. Daha sonra bu adın başına“Büyük Millet Meclisi” “Türkiye” eklenerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM') adını aldı.

Kaynaklar
      -  Atatürk, Söylev (Nutuk) I-II., Türk Dil Kurumu Basımevi.
      -  Afet İnan, Atatürk hakkında Hatıralar ve Belgeler, İş Bankası Yayınları.
      -  Mazhar Müfit Kansu, Atatürk’le Beraber, Türk Tarih Kurumu.
      -  Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, İş Bankası Yayınları.
      -  S. Eriş Ülger, Özgün Belgelerle Türkiye Cumhuriyeti ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
      -  E. Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Berkalp Kitapevi.
      -  Mükerrem K. Su-Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Türkiye Cumhuriyet İnkılâp Tarihi, Milli Eğitim Bakanlığı, Basımevi.
      -  Atatürk’ün, Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, AKDTYK.
      -  Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, AKDTYK.
    - Yükseköğretim kurumu, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, “Türk İnkılâbı’nın Hazırlık Dönemi ve Türk İstiklâl Savaşı” “Atatürk İnkılâpları” 
       s.111-117

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder