Bulgaristan HÖH Partisi Genel Başkanı
Ahmet Doğan:
“Selamet Akıllı Savaşla Olacak”
Bugün 19 Mayıs Cebel Günü töreninde katılan Hak
ve Özgürlükler Hareketi /HÖH/ Genel Başkanı Dr. Ahmet Doğan binlerce Türk’ü
“Merhaba!” ile selamlayarak konuşmasına başladı. Dr. Doğan, kendisini büyük
ilgi ve sevgiyle karşılayan Cebellilerden 23 yıl önce meydana gelen Mayıs
Olaylarının baş kahramanlarını, Türklerin Bulgarlaştırma sürecine karşı
mücadelesini başlatan siyasi mağdurlarını selamladı.
Ahmet Doğan, “Tarih yazmada ve gerçek bir
siyaset yapmakta 23 adım gibi geçen bu 23 yılın nasıl geçtiğini şiirsel
duygularla karışık felsefi düşüncelerle titiz bir değerlendirmesini yapmamı
beklemiyorsunuz her halde. Benden başka bir şey beklediğinizden eminim.
Gazetecilerin de aynı şey için burada
olduklarından şüphem yok. Benden siyasi hava tahmininde bulunmamı beklediğinizden
eminim-acaba ne haldeyiz ve bizi neler bekliyor! Hava tahmini söz konusu
olunca, çok defa siyasi bir hava tahmin uzmanı olarak ortaya çıkıyorum.
Hava yağmura kokuyor, bunu herkes biliyor, fakat
seçimlere de kokuyor. O da erken Parlamento seçimlerine kokuyor, değerli
kardeşlerim. Çeşitli basın temsilcileri de zaten onun için buradalar. Fakat
başka bir şey de var. Her defasında biz şiirsel duyumlarda sezilen serbest
liberal düşüncelerimizi dile getirirken daha büyük çeşitlilik olsun diye ağzımızdan
kaçırdığımız bazı ifadeler oluyor. Bu ifadeler belirli partilerin stratejisini
oluşturuyor ve bu da her durumda milliyetçiliğin bir bakımdan damgasına
dönüşüyor, HÖH’e karşı yürütülen bir politika oluyor. Bu kontekste insan
haklarına, etnik azınlıklara, hoşgörüye karşı bir politikaya dönüşüyor ” dedi.
HÖH lideri, “Ben bu Mayıs olaylarının meydana
gelmesine koşullar yaratıp, yönetmeme rağmen onları analize etmek istemiyorum,
fakat şu ana kadar dile getirmediğim bazı noktalara dikkat çekmek isterim.
Birinci, bir insanın ve azınlıkların hakları ve özgürlükleri korunmazsa, gerçek
bir siyasi demokrasinin olması mümkün değil. Ve her kim insan haklarını
sınırlandırarak geçici olarak her hangi bir siyasi başarı elde edeceğini
düşünüyorsa, o yenilgiye mahkûmdur. Bu bağlamda çok önemli bir şey söylemek
istiyorum. 23 yıl önce problemimiz devlete karşı çıkarak, protesto gösterileri
düzenleyerek, etnik ve dini kimliğimizi korumak için mücadele vermemiz idi,
şimdi temel hak ve özgürlüklerle beraber, en büyük problemimiz onurlu bir yaşam
hakkımızın olmasıdır. Onurlu yaşam hakkı, daha yüksek yaşam standardı hakkı
demektir. Ve Avrupa parametreleri ile ölçülebilen gerekli bir yaşam standardına
sahip onurlu yaşam için koşullar yaratmayan her bir iktidar, temel onurlu yaşam
hakkını ihlal ediyor demektir. Biz bugün yönetimde olanların değerlendirmesini
tam olarak bu açıdan yapıyoruz. Son 3 yıl içerisinde devlet ekonomi açıdan çok
kötü bir durumda. Bir yıl önce hükümetin daha önceki iki yıl göz önünde
bulundurarak her yönde politikasının başarısız olduğunu söylemiştik, fakat bu
şimdi yeterli değil.
Çünkü bu başarısızlık son yılda çok büyük endişe
vermeye başladı. Devlet krizden çıkış için en basit bir vizyona sahip değil.
Bizim de yer aldığımız Üçlü Koalisyon hükümetinin şimdiki GERB hükümetine miras
bıraktığı 8 milyar 300 milyon levayı aşkın paradan eser yok. Son 3 yılda devlet
bu rezervle yönetildi ve bu rezerv paradan ne kaldığını çok az kişi biliyor.
Maalesef, devletin bu mali kaynaklara bir leva para bile eklenmiş değil. Sadece
tüketime ve tüketimle ilgili şeylere tanık oluyoruz, siyasi amaçla para
yönlendirmeye, hatta para çalmalar da var” diye sözlerine ekledi.
Dr. Doğan konuşmasının devamında, “Gelecek
seçimler çok zor olacak, belki de son 22 yıllık demokrasi tarihimizde en pahallı
seçimler olacak. Çünkü bu şekilde yönetmeye alışan biri, diğerine yönetimde
olma hakkını vermeyecek ve yönetimde kalmak için her türlü araçları deneyecek,
bunun için devlet yapılışlarını, ulusal güvenlik yapılışlarını kullanacak. Son
üç yılda yapılanların hesabı sorulması gerektiğini herkes biliyor. Erken
seçimler olursa, bu korkudan olacak, iktidar güçlerinin şimdi diğer partilere,
iş dünyasına ve her hangi bir sebeple onlara engel olan herkese yaptıklarının
kendi başlarına da gelmesin diye olacak. Bu yeni kontekste bizim sorumluluğumuz
çok farklı. İlk önce yerel iktidarın yeni sorumluluğu var. 23 yıl önce bizim
temel görevimiz kimliğimize sahip çıkmaktı, şimdi ise onurlu yaşamın temel
koşulu olarak istihdam, kalkınma, geçim kaynağı problemi birinci sırada
bulunuyor. Artık belediye başkanlarımız faaliyetini sadece altyapı projeleri
olarak sınırlandırmamalıdır. Yerel iktidar, yeni yatırımlar için koşullar
yaratmak zorundadır. Bu yönde herkesin düşündüğü, fakat söyleyemediği bir şeyi
söyleyeceğim. Son 23 yılda gelenek üzere ve Bulgaristan’da önde gelen
düşünceler göz önünde bulundurularak ülkenin Türkiye ile olan temasları
temeline dayanarak gelişme imkânı kullanılmadı. Ülkenin tüm önde gelen
siyasetçileri Türkiye’den korkuyor, ülkenin güvenliği açısından riskli bir
faktör bilincinde algıladığı Bulgaristan’daki Türk Müslüman azınlığından korku
hissediyor. Gerçek siyasi politika yapımında yerine oturtmamız gereken yeni
bakış açısı bu. Türkiye dev bir ekonomi potansiyeline sahip çok ciddi bir ülke.
3 yıl önce gerek Türkiye’de, gerek Bulgaristan’da yaklaşık yüzde - 4,5, yüzde
-5 oranında ekonomide düşüş vardı. Fakat son 2 yılda Türkiye ardı arda yüzde
artı 9 oranında yükselme kaydetti. Biz ise dipteyiz ve hala daha da aşağıya
düşmeye devam ediyoruz. Ülkedeki bu güçlü azınlık kültürel etkileşim açısından
da, demokrasi değerler açısından da gerçek bir köprüye dönüştürülebilir. En
önemlisi de her iki ülkenin kalkınması bakımından karşılıklı güvenlik yaratmak.
İş yapmak için Türkiye’nin sadece Avrupa kısmını kullansak bile bizim için
avantajdır, sadece iki Bulgaristan’a bedel olan İstanbul’u kullansak bile bize
yeter. Biz ise sadece Avrupa pazarında üretimi değerlendirmeyi düşünüyoruz,
oysa aynı zamanda herkes Bulgar üreticisinin hala Avrupa standartlarında bir üretime
eşit ürün sunmadığının farkında. Bu temel olgu, yeni bir seçeneğe dönüşmeli ve
komşu ülkeler arasında ve halklar arasında yeni parametrelere yol açmalı. Çünkü
bu ağır gelişim temposuyla önümüzdeki 10 yılda Avrupa standartlarının ortalama
normlarına, kriterlerine erebilmek için bir imkân görmüyorum. Çünkü bu
standartlara göre nüfustan kişi başına 20 000 avro düşüyor. Bu bakımdan yerel
parti temsilcilerine ve özellikle de deneyim ve yetki sahibi olarak yerel
idareden ricam, yerel düzeyde yatırım yapacak girişimciler bulunmasını organize
etmesidir. Çünkü biz girişimci bulmayıp, merkez yönetimden, Brüksel’den,
Ankara’dan veya Washington’dan bir yatırımcının gelmesini bekliyorsak, bu iş
olmayacak. Bu problem sadece merkez parti yönetimin değil, yerel iktidarın da
problemidir. Benim ricam, bu yeni yaklaşımla ana problemlerimizi çözmeye
çalışalım” diye öne sürdü.
HÖH lideri, “Başka bir büyük problem de var. Son
23 yılda edinilen alışkanlıklar gelenek haline geldi. Bu gelenek sürekli rutin
olarak yapılan işlere yol açtı. Son yıllarda edindiğimiz deneyimin yeni yaşam
koşulları olan yeni dönem için de geçerli olduğunu düşünüyoruz. Bu büyük bir
yanılgıdır. Eğer yenilikleri takip etmek istiyorsak, kendimizle yarışarak
kendimizi sürekli yenilemeliyiz. Şu ana kadar diğer partilerle yarışarak, genel
konuşmalarla, genel bakış açısı üzerine politika yaptık. Şimdi artık konkre bir
vizyonla, temel bir kriter olarak bizim konkre seçmenimizin ekonomik durumunu
nasıl düzeltiriz düşüncesiyle politika yapmalıyız.
İnsanların geçimine ilişkin bu temel sorunu
çözemezsek, HÖH partisinin de var olmaya devam etmesi soru işareti doğuruyor.
Önceden yönetimde yer almamız kısmet eseri ve buna hazır olmamıza bağlı idiyse
de, size karşı dürüst olmak isterim ki, bizim o zaman tasarımcı düşünme
tarzına, ülkenin gelişme vizyonuna ve konkre bir bölgenin gelişme vizyonuna
sahip değildik.
Muhalefet, etrafına bakmalı, yanlışları
düzeltmeli, görüşleri ve kavramları yenilemeli, kendini yenilemeli, onun görevi
bu zaten. Bir yıl sonra merkez yönetimde yer alma şansımız olursa, ancak o
zaman belediyelerde çalışmaya başlamamız büyük hata olacak. İktidarda kendi
zamanını ve diğerlerininkini kaybedersen, geri getiremezsin. Bu kaybedilen
zaman insanı cezalandırıyor” diye paylaştı.
Ahmet Doğan konuşmasına Türkçe olarak, “Çok
konuştum. Umarım enteresan gelmiştir. Sabrın sonu selamet diyorlar, fakat bu
selamet beklemekle olmayacak. Bu selamet akıllı savaşla olacak, çabalamakla
olacak. Hepinize sağlık ve başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun!” sözleriyle
son verdi.
Kaynak Resmiye Mümün http://kırcaalihaber.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder