HÖH Partisi
Parlamento Grubu Beyannamesi
HÖH
Partisi Parlamento Grubu
Beyanname
Sayın
Başkan,
Sayın
Bakanlar,
Sayın
Milletvekili Meslektaşlarım,
HÖH Partisi parlamento grubu,
coğrafi yerlerin, şehir mahallelerinin, doğa ve kültür varlıklarının son
zamanlarda sıkça yaşanan ad değiştirme eylemlerine kesinlikle razı olmadığını
açıkça belirtmektedir, çünkü bu girişimler mahiyeti itibarıyla bir dilin doğal sahasına siyasi bir
saldırı teşkil etmekte ve sonuç olarak Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’ın
polikültürel toplumunun etnik hoşgörüsünü itibarsızlığa uğratmaktadır.
Çağdaş devletler
polikültüreldir. Mono etnik devletler olmadığı gibi hiç kimse ad sistemi tek
dilli olan bir devlet de bulamaz. Çok dilli yer adları, kültürler arasında bir
nevi medeniyet ödünüdür ve muhafaza edilen birçok çeşitliliğin, yani kültür
hafızasının bir simgesidir.
Diller arasındaki etkileşimler,
dilcilikte toponimi olarak bilinen coğrafi yerlerin ve yerleşim merkezlerinin
adlarını da muhakkak etkilemektedir. Toponimiler, dil etkileşiminin simgesi
olmakla birlikte elbette tarihin de damgasını vurduğu kültür etkileşiminin de
kalıcı bir simgesidir. İkinci kısmı Bulgarca “peşt” kelimesinden ibaret olan
Macaristan başkentinin Budapeşte adının etimolojisi oldukça tipik bir örnektir.
Büyük bir ihtimalle bu yerleşim merkezinin adı, Slav halklarının göçebesinde
(2. – 5. yy) ve ayrı Slav dillerinin ortak Slav kökeninden ayrılıp
farklılaşmaya başladığı dönemde, sonraları Bulgar devletinin oluşturulmasına
katılan Slav kabileleri tarafından verilmiş olmalı ki, bugünkü Macarların bu
adı Macar kelimesi ile değiştirmeye kalkıştıklarını hiç duymadık.
HÖH Partisinin parlamento
grubu, parlamentoda temsil edilen partilerin, genelde mahalli yönetimlerde
temsil edilen parlamento dışındaki partilerin ve özellikle iktidardaki GERB
partisinin dikkatini, Bulgaristan’ın Avrupa yolundaki gelişmesi, genel olarak
mahalle, sokak, doğa ve kültür varlıklarının adları gibi toplum hafızasının
kabullenmesini de gerektirdiği hususuna ısrarla çekmek ister.
Toplumda üsteleyen görüşlere
öncelik verilerek ve ilgili varlığın mahalli bir önemi olması durumunda tabi o
bölgenin kültürel nitelikleri de göz önüne alınarak yapılan yeni yer
adlandırılmaları ile asırlarca var olan adların amaç güdülerek, esassız, kabaca
değiştirilmesi arasında fark vardır. Bu
sefer kişi adlarını değil, yer adlarını etkileyen, bambaşka, yeni bir soya
dönüş süreci. Adları değiştirilen Bulgar vatandaşlarının ondan
önce soya döndürülmelerini gerektirecek başka adları hiçbir zaman olmadığı gibi
şu anda değiştirilen toponimilerin çoğu da halk hafızasında herhangi başka bir
adı olmadan durup yaşamaktadır. Bu nedenle de Bulgar dili, “Cumayata”,
“Kabakum”, “Hisar” vb. adları sadece sistemine almış değil, onları
saklamaktadır da. Aksi takdirde siyasal konjonktür dalgalanmalara ayak uydurmak
üzere hayata zorla getirilen adların kaderinde olduğu gibi onları siyasetçilere
hiç sormadan ve herhangi bir iktidar konjonktürüne bakmadan söküp atacaktı. Bu
adların toponimi sistemindeki ömrü uzun olmuyor. Bulgaristan’da bundan dolayı
artık Stalin şehri yoktur. Ve Rusya’da asli Piter veya Alman “sankt” ve “burg”
kelimelerini içerip yine Rusçadan pek uzak olan Sankt Petersburg Leningrad’ın
yerine geçmiştir. Buna tam aykırı olarak da iri, ekşi can eriğinin Bulgarcada
etimolojisi “hafız”, yani Kuranı Kerimi ezber bilen din adamı olan Arapça -
Türkçe kökenli “hafızka” adı ile yer almasını hiçbir şey engellememektedir. Ve
milliyetçilik hırslarını alevlendirmemek için her türlü formal mantık ihlal
edilerek (dilin kendi mantığı vardır) aynı eriğe çağdaş Türkçede “papaz eriği”,
yani papazın eriği, papaz eriği denildiğini belirtmek isterim. Aynı şey için öz
kelimeleri var olduğu halde iki dil birbirine neden bu tür referanslar
yapmaktadır? Bunun için de Filibe’de
Cumayata’nın Roma Stadı meydanı, Varna’da Kabakum’un Büyük Kum vs. ad
değiştirme eylemlerinin bir basiretsizlik, dilin doğal yapısına asla kabul
edilemeyecek kaba bir siyasal müdahale olduğunu ve bu toponimilerin asırlar
buyanca sakladığı kültür hafızasının imha edilmesini amaçladığını iddia ederiz.
Bununla birlikte,
karanlık parti menfaatlerinin gerçekleştirilmesine besin ortamı olarak çağdaş
toplumda yeni bölücü çizgiler meydana getirtilmesi üzere kendine özgü tarihi
olan adlara karşı olumsuz bir yaklaşım oluşturulmasına zemin yaratılması da
amaçlanmaktadır.
Mahallelerin, sokakların, doğa
ve kültür varlıklarının adları toplum hafızasının “halk” teorisidir. Cumayata,
Varoşa, Boaza, Filibe’nin Tepeta’ları, Dobruca, Tunca, Hainboaz, Hisar,
Pazarcık vs… adlar bir leksikosemantik çeviri, kültürlerin teması, kültürler
arası iletişim, kültürlerin karşılıklı diyalogudur. Kültür hafızasının bir
parçası olan adların değiştirilmesine girişilmesi, iktidarın dil hakkındaki
politikaya sansür uygulaması demektir. Sonuç itibarıyla insanın duygusallığına
ve doğasına dokunulmuş olmaktadır. Çünkü Heidegger’in yazdığı gibi “dilin
evinde insan oturur”.
Dil arıtma argümanı, en azından
seçim yapıldığından dolayı asılsızdır. Neden sadece Türk adlı yerlerin adları
değiştiriliyor? Ortodoks Kaloyan Bulgaristan’ına saldıran Baldwin’in haçlı
ordusundaki zadegânların Kondofrey ve Pasarel adları neden sorun değildir de
“Cumayata” ve “Kabakum” sizi tedirgin ediyor? Filibe’de Cumayata’dan başka
geçenlerde Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in çelenk
koyduğu “Alyoşa” tepesi de vardır. Sofya’da modernizm akımı olarak
grafitlerin kültürü anıtı var olma hakkından mahrum etmeyen Sovyet Ordusu anıtı
vardır. Rasate, Sider, Arabaciev gibi Birbuçukov’a kadar olan adlar kulağınıza
nasıl geliyor? Çünkü Kurtovo Konare de diller arasındaki etkileşimin ve diller
arasındaki diyalogun bir fenomenidir. Çünkü milli mutfağımızın yemek listesinde
“kebapçe”, “sarmi”, “kırnaçe”, “bürek”, “kapama”, “güveç”, “patlacan”, “piper”
vs… yazıyor. Çünkü müzikteki aksak ölçülü 7/8’lik ritim “makami” dir.
Putperest bir halk ve devletin
Ortodoks uygarlığa katılma simgesi olarak Hristiyan Mikail ismini alan Bulgar
hükümdarı Boris’in oldukça nadir rastlanan gönüllü ad değiştirme eylemi bu
hususta belki de en etkin örneklerden biridir. Artık Ortodoks olan Bulgar
halkının hafızasında Vaftiz Baba neden Türk adı Boris, yani Protobulgarların
takvimine göre ortak atalarımızın bir zamanlar oturduğu yörelerde yaşayan
kutsal bars hayvanına hasredilen yılda doğduğu anlamını ifade eden Bars adı ile
kalmıştır?
Dil birinin şartnamesine göre
gelişmez. Kullanılma veya kullanılmama düzenlemesi olarak da dahil, dile
müdahale edilemez. Ancak, fenomen olarak dilin doğası, toplu olarak kültür
denilen diğer fenomenlerin alıntılarından filtrelenmemiştir. Yani iletişim
şuuru, iletişim davranışının siyasetin kanunu için erişilemezlik gerekçesi
teşkil eden bir kültürdür. Bu nedenle zaman, dili korumaktadır ve nesiller,
gönül randevularının yerini “Roma Meydanı” olarak değil, “Cumayata” olarak
sözleşecektir. Çünkü bu yerler, dil üzerinden ve dil vasıtasıyla kültürün adeta
bir elçisidir. Dil, kültürün Mnemosyne’si (hafıza
tanrıçası), müdahalelerin başarısızlığa mahkûm edildiği, “doğru
yolu” gösteren fermanlar ise Lethe’ye (unutma ırmağı) aktığı ruhun
topraklarında her zaman her yerde görülen bir diplomattır.
Teşekkür
Ederim!
Lütvi
Mestan
HÖH
Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ve HÖH Partisi Parlamento Grubunun Başkan Kaynak http://bh-belge.blogspot.com/2012/06/hoh-partisi-parlamento-grubu.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder