Kayaların Dili
Doğu Rodoplar Rumeli’nin taş bağrındadır.
Kayalı bir coğrafyadır. İnsanları da mevcut sert kayalıklardan daha serttir.
Bundan olacak ki ekmeğini taştan çıkaran insanlar olarak bilinirlerdi.
Adını kayadan alan pek çok köy ve yer adı
vardır: Kayayanı, Kayabaşı, Kayaaltı, Kayacılar, Taşkıranlar, Kısıkkaya, Taşlıtarla,
Aktaşlık, İnkaya vs.
Yaşam, yıllar yılı taş ile iç içe girmişti.
Evler, samanlıklar, bahçe duvarları taştan yapılırdı. Evlerin dış duvar
köşeleri için beyaz taş çıkarılır ve istenilen şekilde ve büyüklükte kesilip
yontulup bu köşelere konurdu. Duvarların diğer kısımları siyah taştan
yapılırdı. Çatılar da kapak kayası adı verilen taşlarla kapatılırdı. Kemerli
köprüler, camiler ve göklere yükselen minareler hep taştan yapılırdı.
Her köy evinde bulunan un kayası(el
değirmeni) sert beyaz taştan yapılır ve buğday, arpa, çavdar ve mısır öğütmek
için kullanılırdı. Aynı taştan harman kayası da yapılırdı. Silindir şeklindeki
bu alet harmanları düzlemek için kullanılırdı. Düzlenen harmanlarda buğday
sapları yayılır ve düvenle buğday taneleri saplarından ayrılırdı. Büyük
taşların içi oyularak hayvanların su ihtiyacı için su kapları yapılır ve çeşme
ve pınarların kenarlarına dizilirdi. Akan su ile kendiliğinden dolan bu yalaklardan
hayvanlar su içerdi.
Tarlaların köşesinde bulunan uygun kayalar
geniş bir şekilde oyularak su tutan gölere daha asırlar önce çevrilmişti. Bu
taştan su gölleri bazı yerlerde çiftçiler tarafından hala kullanıyorlar.
Köyümüzün yakınındaki bir kaya içi oyulmuştu
ve buğday dövmek için özel dibeklere dönüştürülmüştü. Buğday hasattan sonra bu
dibeklerde dökülür ve özel tokmaklarla keşkeklik buğdayı dövülürdü. Bu yer
Dibek kayası diye anılırdı. Bu dibekler çoktan yosun tutmuş ve bir zamanlar ne
için kullandıklarını bilen bile yok. Kim bilir, belki yıllar sonra birileri
araştırıp kayalara oyulmuş gölleri ve dibekleri tarihin örtüsünü açarak gün
ışığına çıkarırlar. Nitekim Mestanlı’nın 10 km. doğusunda bulunan Orfeus
Tapınağı tarihin derinliklerine inilmesinin önemini bize bariz şekilde
göstermektedir. Anlaşılıyor ki taş oymacılığı Doğu Rodoplarda çok eski bir
uğraş. Kavimler gelip geçmiş yok olup gitmişler ama taş kesmek, yontmak oymak
uğraş olarak devam ede gelmiş. Bu gerçeği Orfeus Tapınağı anlatan tanıtım
yazısından okuyalım:
Tatul köyü yakınındaki bu tapınak Doğu
Rodoplar’ın göbeğinde yerleşmiş en muhteşem ve mistik megalit anıtlardan
biridir. Bu kompleks antik putperest tapınak ve orta asır kalesinden ibarettir.
Yapılan kazılar tepede dini ritüellerin taş ve bakır devrinin sonunda
(M.Ö.V-VI. asır) başlayıp bronz devrinde de devam ettiğini göstermektedir.O
devirlerde insanlar tanrılara adaklarını doğrudan kayaların üstüne
koyuyorlarmış.
M.Ö. XIX-X. asırlarda tapınakta ilk oyuklar
açılmış. Kaya tepeye insan eliyle kesik bir piramit şekli verilip üstüne
doğu-batı yönlü bir lahit oyulmuş. Yan tarafta, kayanın güney kısmında kemerli
kubbe altında başka bir mezar oyulmuş. Kayada hediyeleri koymak için açılmış
birçok basamak ve oyuk var. Batısında tam mezarların altında tapınağın mihrabı
için dörtgen şeklinde oyulmuş yatak bulunan bir zemin oluşturulmuş.
Tepedeki ilk mimari faaliyetler M.Ö. IV-III.
asırlarda başlamış. Kutsal yer çok büyük kaya bloklarından oluşan duvarlarla
sarılır. Şu ana kadar doğu ve güney olmak üzere tapınağın iki giriş kapısı
bulunmuştur.
Doğu giriş kapısı kayada oyulmuş basamaklarla
başlayıp tapınağın içerisine götürüyor. Oradan dar bir koridor ve sekiz
basamaklı tören merdiveni vasıtasıyla ana mihraba ulaşılıyor. Daha geç bir
etapta kuzey tarafta büyük kaya bloklardan oluşan surların üstüne muhteşem bir
mabet mozole kurulmuş. Böylece kült açık alanlardan yapının içerisine alınmıştır.
IV. asırda kuvvetli bir depremden sonra
tapınağın faaliyeti aniden kesilmiş. Tapınak hariç tüm yapılar yıkılmış.
Hıristiyanlığın kabulünden sonra yıkıntıların
üzerine bir feodal şatosu kurulmuş. Bu şato daha sonra XI. asırda ünlü ordu
komutanı Georgi Paleolog’un mülkü olmuş. Burada ortaya çıkarılan kurşun
mühürlerin hemen yarısı Paleologlar hanedanının kurucusuna aittir. Hayat burada
bilinmeyen bir nedenle şatonun terk edildiği XII. asrın sonuna kadar sürmüş,
ancak Tatul köyü yakınındaki tapınağın bin yıllık tarihi günümüze kadar
korunmuştur.
Avrupa Birliği ve Bulgaristan Cumhuriyeti
işbirliği ile gün yüzüne çıkarılan bu Tapınağa ilgi artmaya devam ediyor.
Turistik listesine de alınan bu tarih eseri ziyaretçisiz kalmıyor. Yurt içinden
olanlar gibi yurtdışından da gelenler var. Bu Tapınak yörenin kültür
etkinlerine ev sahipliği yapıyor. Burada düzenlenen konserler ve ünlü
sanatçılarla buluşmalar ziyaretçilerin çoğalmasını daha da artırıyor.
Tarihin bütünlüğünün sağlanması için yörede
bulunan taştan tarım ve ev aletleri toplanıp Tapınağın etrafına sergilenmesi
sağlanırsa bence kayaların dili geçmişin öykülerini daha geniş bir şekilde
ziyaretçilere anlatacaktır.
Kaynak: http://www.kircaalihaber.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder