11 Mart 2012 Pazar

Doğu Rodoplar Rumeli'nin Taş Bağrındadır


Kayaların Dili

Doğu Rodoplar Rumeli’nin taş bağrındadır. Kayalı bir coğrafyadır. İnsanları da mevcut sert kayalıklardan daha serttir. Bundan olacak ki ekmeğini taştan çıkaran insanlar olarak bilinirlerdi.
Adını kayadan alan pek çok köy ve yer adı vardır: Kayayanı, Kayabaşı, Kayaaltı, Kayacılar, Taşkıranlar, Kısıkkaya, Taşlıtarla, Aktaşlık, İnkaya vs.
Yaşam, yıllar yılı taş ile iç içe girmişti. Evler, samanlıklar, bahçe duvarları taştan yapılırdı. Evlerin dış duvar köşeleri için beyaz taş çıkarılır ve istenilen şekilde ve büyüklükte kesilip yontulup bu köşelere konurdu. Duvarların diğer kısımları siyah taştan yapılırdı. Çatılar da kapak kayası adı verilen taşlarla kapatılırdı. Kemerli köprüler, camiler ve göklere yükselen minareler hep taştan yapılırdı.
Her köy evinde bulunan un kayası(el değirmeni) sert beyaz taştan yapılır ve buğday, arpa, çavdar ve mısır öğütmek için kullanılırdı. Aynı taştan harman kayası da yapılırdı. Silindir şeklindeki bu alet harmanları düzlemek için kullanılırdı. Düzlenen harmanlarda buğday sapları yayılır ve düvenle buğday taneleri saplarından ayrılırdı. Büyük taşların içi oyularak hayvanların su ihtiyacı için su kapları yapılır ve çeşme ve pınarların kenarlarına dizilirdi. Akan su ile kendiliğinden dolan bu yalaklardan hayvanlar su içerdi.
Tarlaların köşesinde bulunan uygun kayalar geniş bir şekilde oyularak su tutan gölere daha asırlar önce çevrilmişti. Bu taştan su gölleri bazı yerlerde çiftçiler tarafından hala kullanıyorlar.
Köyümüzün yakınındaki bir kaya içi oyulmuştu ve buğday dövmek için özel dibeklere dönüştürülmüştü. Buğday hasattan sonra bu dibeklerde dökülür ve özel tokmaklarla keşkeklik buğdayı dövülürdü. Bu yer Dibek kayası diye anılırdı. Bu dibekler çoktan yosun tutmuş ve bir zamanlar ne için kullandıklarını bilen bile yok. Kim bilir, belki yıllar sonra birileri araştırıp kayalara oyulmuş gölleri ve dibekleri tarihin örtüsünü açarak gün ışığına çıkarırlar. Nitekim Mestanlı’nın 10 km. doğusunda bulunan Orfeus Tapınağı tarihin derinliklerine inilmesinin önemini bize bariz şekilde göstermektedir. Anlaşılıyor ki taş oymacılığı Doğu Rodoplarda çok eski bir uğraş. Kavimler gelip geçmiş yok olup gitmişler ama taş kesmek, yontmak oymak uğraş olarak devam ede gelmiş. Bu gerçeği Orfeus Tapınağı anlatan tanıtım yazısından okuyalım:
Tatul köyü yakınındaki bu tapınak Doğu Rodoplar’ın göbeğinde yerleşmiş en muhteşem ve mistik megalit anıtlardan biridir. Bu kompleks antik putperest tapınak ve orta asır kalesinden ibarettir. Yapılan kazılar tepede dini ritüellerin taş ve bakır devrinin sonunda (M.Ö.V-VI. asır) başlayıp bronz devrinde de devam ettiğini göstermektedir.O devirlerde insanlar tanrılara adaklarını doğrudan kayaların üstüne koyuyorlarmış.
M.Ö. XIX-X. asırlarda tapınakta ilk oyuklar açılmış. Kaya tepeye insan eliyle kesik bir piramit şekli verilip üstüne doğu-batı yönlü bir lahit oyulmuş. Yan tarafta, kayanın güney kısmında kemerli kubbe altında başka bir mezar oyulmuş. Kayada hediyeleri koymak için açılmış birçok basamak ve oyuk var. Batısında tam mezarların altında tapınağın mihrabı için dörtgen şeklinde oyulmuş yatak bulunan bir zemin oluşturulmuş.
Tepedeki ilk mimari faaliyetler M.Ö. IV-III. asırlarda başlamış. Kutsal yer çok büyük kaya bloklarından oluşan duvarlarla sarılır. Şu ana kadar doğu ve güney olmak üzere tapınağın iki giriş kapısı bulunmuştur.
Doğu giriş kapısı kayada oyulmuş basamaklarla başlayıp tapınağın içerisine götürüyor. Oradan dar bir koridor ve sekiz basamaklı tören merdiveni vasıtasıyla ana mihraba ulaşılıyor. Daha geç bir etapta kuzey tarafta büyük kaya bloklardan oluşan surların üstüne muhteşem bir mabet mozole kurulmuş. Böylece kült açık alanlardan yapının içerisine alınmıştır.
IV. asırda kuvvetli bir depremden sonra tapınağın faaliyeti aniden kesilmiş. Tapınak hariç tüm yapılar yıkılmış.
Hıristiyanlığın kabulünden sonra yıkıntıların üzerine bir feodal şatosu kurulmuş. Bu şato daha sonra XI. asırda ünlü ordu komutanı Georgi Paleolog’un mülkü olmuş. Burada ortaya çıkarılan kurşun mühürlerin hemen yarısı Paleologlar hanedanının kurucusuna aittir. Hayat burada bilinmeyen bir nedenle şatonun terk edildiği XII. asrın sonuna kadar sürmüş, ancak Tatul köyü yakınındaki tapınağın bin yıllık tarihi günümüze kadar korunmuştur.
Avrupa Birliği ve Bulgaristan Cumhuriyeti işbirliği ile gün yüzüne çıkarılan bu Tapınağa ilgi artmaya devam ediyor. Turistik listesine de alınan bu tarih eseri ziyaretçisiz kalmıyor. Yurt içinden olanlar gibi yurtdışından da gelenler var. Bu Tapınak yörenin kültür etkinlerine ev sahipliği yapıyor. Burada düzenlenen konserler ve ünlü sanatçılarla buluşmalar ziyaretçilerin çoğalmasını daha da artırıyor.
Tarihin bütünlüğünün sağlanması için yörede bulunan taştan tarım ve ev aletleri toplanıp Tapınağın etrafına sergilenmesi sağlanırsa bence kayaların dili geçmişin öykülerini daha geniş bir şekilde ziyaretçilere anlatacaktır.
Kaynak: http://www.kircaalihaber.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder