9 Nisan 2012 Pazartesi

Edirne Selimiye Camisine Sahiplenmek


Selimiye’de İnsan Zincirine Halka Olmak
Sahiplenmek çok güzel bir şeydir ve mutlu eder insanı. İçinde oturduğumuz evleri yapanlar kendileri oturmasa da orada; “bu evleri ben yaptım” der o sokaktan geçerken. Kaldırımları döşeyen işçiler kendi dizdikleri taşların üzerinde daha mutlu ve güvenli yürürler.
Filmlerde seyretmekteyiz belki ama özenir ve gıpta ile bakarız; bahçıvan, dalını budadığı villanın ağacının kuruduğunu gördüğünde üzülür. Emeği vardır, alınteri vardır çünkü.
Olmaması gereken ama ne yazık ki olan bir gerçeği görmek gerek; insanlar yaptığı işten uzaklaşıyorlar. Bu doğal bir şey değil ve umudum odur ki yeniden doğallığa dönülecektir. Çünkü ondan kopsak da, koparılsak da, özlemimiz durmaktadır içimizde. İnsanın doğallığında vardır sahiplenmek ve insan doğallıktan koptuğunda mutsuz olmaktadır. Yapılan iş ne kadar sıradan da olsa o işi yapan kişi biricik olduğunu bilmek ister.
Modern denen üretim ilişkileri aslında bizleri doğallıktan, işimizden kopardı. Kent yaşamı da, kentli olmak da aynıdır. Kişiler emek verdiği yeri sahiplenirler ve korurlar. Evimizi, bahçemizi koruduğumuz gibi.
Sahiplenme ile eğitim arasında, dünyaya bakışlar arasında bir ilişki vardır belki ama bu bilimsel bir çalışmadır. Benim önemsediğim ve doğallığımızda olan; evimize, evimizin bulunduğu siteye, sitemizin bulunduğu sokağa, sokağımızın bulunduğu caddeye, caddemizin bulunduğu mahalleye ve mahallemizin bulunduğu kentin sahiplenilmesidir. Bizler bunları sahiplenmek zorundayız. Bizler soyut algılara değil de bu somut duruma sahip çıkabilsek ülkemize ve dünyaya da sahip çıkma bilincimiz artacaktır. Koruma ve kollama bilinci olan toplumlar daha mutlu toplumlardır.
Tesellim odur ki, Edirne koruma ve kollama bilinci gelişmiş kentlilerden oluşmakta. Bunu daha önceleri de gördüm ve 9 Nisan Pazartesi günü yapılacak etkinlik hazırlıklarında da izledim. Ve Selimiye’nin çevresinde oluşacak insan zinciri Edirne’nin bu doğallığını, insani yapısını tüm dünyaya kanıtlayacaktır.
Edirne Kent Konseyi benzeri görülmemiş bir örnek sergiliyor. UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne giren 10 yer var ülkemizde. Hiçbirisinde bu çeşit bir etkinlik yaşanmadı. Bu ilki yaşamaya binlerce insan gelecektir Pazartesi günü.
Kentleri kurumlar temsil eder. Yapılan işleri de doğal olarak kurumlar yapmaktadır. Ama kurumlara yön veren, kurumları hatalardan koruyan kentlilerin dinamiğidir.     UNESCO Selimiye’yi listesine almakla sadece ilgili kurumlara görevler vermedi. Kurumlar resmi işlerini elbette yapacaktır ve kentlilerin talepleri ile de daha güzel yapacaktır. Ancak Selimiye sadece bekçilerle, içinde çalışanlarla, namaza gidenlerce, kurum amirlerince veya alan yönetimi sorumluları ile korunacak bir yer değildir.
Yüzlerce yıl önce yapılan bir eserin duvarında taşımız, temelinde toprağımız, harcında suyumuz olmayabilir. O eseri yapanların, yaratanların çocukları da olmayabiliriz. Ama gölgesinde çocukluğumuz geçti, minaresinden yayılan ses ile saatimizi ayarladık, ibadetimizi yaptık ve ruhi mutluluklarımızı yaşadık. Ölülerimizi kaldırdık önünden, övünerek konuklarımıza gezdirdik dört bir yanını. Selimiye’yi gezmeye gelenlerden sağladık ekmeğimizi; ciğer sattık, mis sabunu sattık, havlu sattık, çay sattık… Gurbetlerde övündük, görünce fotoğrafını kartpostallarda, izleyince belgeselini televizyonlarda dikkat kesildik çevredekilere omuzlarımızı kabartarak.
Tüm bunların yanında UNESCO denen evrensel değerdeki kurum bizi onurlandırarak korumasına aldı Selimiye’mizi. İşte zincire katıldığımızda diyeceğimiz var UNESCO’ya, dünya insanlarına; “size teşekkürler, bakın biz de koruyoruz Selimiye’yi, sizler gelin bu muhteşem sanat harikasını izleyin diye bizler varız burada…”
Bir bakıma bu işin resmi muhataplarına destektir bu etkinlik, diğer yandan baskıdır belki de. Çünkü kentin sahibi kentlilerdir. Kurumlar ve temsilcileri geçicidir. Kentli sahiplenmediğinde kentini ve eserlerini, sokaklar çöpten, eserler viranelikten kurtulamaz.
Valiliğin, belediyenin desteği önemlidir ve bu işin uzmanı olarak belediye adına sorumlu olan alan yönetimi sorumluları sevinmeli, teşekkür etmelidir zincire katılanlara.
Modernleşme adına, gelişme adına yapılan ranta dayalı yanlış şehircilik anlayışına rağmen övünç kaynağımız olan Selimiye’nin silueti henüz bozulmamıştır. Ancak ciddi bir tehlikeyi de vatandaşlar olarak görmekteyiz, üzüntü duymaktayız. Farklı açılardan bakan ve siyasi olarak yönetimlerde bulunan kurum temsilcilerinin göremediği, görüp tavır alamadığı bu üzücü durumdan teknik ve mesleki sorumlu alan yöneticileridir. İnsanlığın kazanımları sonucunda oluşan ve evrensel ilkelere sahip olan UNESCO kararlarının gerçek anlamda hayata geçmesinde en büyük sorumlu da onlardır. Bilimsel ve mesleksel anlayışlarından taviz vermeden UNESCO kararlarının Selimiye ve Külliyesi’nde hayata geçmesi için gerekirse kentlileri arkalarına almalıdırlar ki zincir bir vesiledir.
Koca Usta Mimar Sinan, “en büyük eserim” dediği Selimiye’nin çevresinde zincir olup eserini koruyanları görecektir ve “iyi ki bu eserimi Edirnelilere armağan etmişim” diyecektir.
İşte bu nedenle 9 Nisan Pazartesi günü saat 12.00 de Selimiye’de, İnsan Zincirinde olmalıyız. İnsan zincirinde bir halkası olmak geleceğe aktaracağımız bir mutlu anımız olacaktır.
Kaynak Ziya Gökerküçük http://hudutgazetesi.com/813/selimiyede-insan-zincirine-halka-olmak.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder