8 Temmuz 2011 Cuma

8 Temmuz 2011 Tarih, Tarih Olmasın Tarihi Kültür Mirasımız Kırkpınar Yağlı Güreşlerimize Sahip Çıkalım


Tarih, Tarih Olmasın
Tarihi Kültürel Mirasımız
Kırkpınar Yağlı Güreşlerine
Sahip Çıkalım

Kırkpınar Baş Pehlivanı Edirne Ordu Binanının Önünden Geçerken

Dünyanın bilinen ilk sporu güreştir.
Güreş, insanlık tarihi kadar geçmişe sahiptir ve Türkler’de en eski spor türlerinin başında gelir.
Türk geleneğinde, spor, amaç değil, güzelliklerin savunulmasında bir araçtır.
Spor insanların ortak dili, ifadesidir. Güreş ise Türk’ün ortak dili, sesidir.
Güreş, zorlu tabiat şartları içinde insanların güçlerini ve güvenlerini vücutları ile ortaya koydukları bir mücadele türü olmuştur.
Doğal bir yaşama isteği ve hayat uğraşı, insanları birbirleriyle mücadeleye ve devirmeye zorlamıştır. Türkler tabiata ve kuvvete düşkün insanlardır. Güreş iki canlı arasındaki mücadelenin en mükemmel şeklidir.
Doğudan batıya adeta bir yay gibi yayılan Türkler, yakın mücadeleye her zaman önem vermişlerdir.
Güreş de insanların üstünlüklerini ispatlamak ve güçlerini kabul ettirmek için başvurdukları bir mücadele biçimi olmuştur. Güreşle, bir kişinin kuvvetini başkalarıyla kıyaslama imkânı bulunur.
İnsan vücudunu saçından tırnağına kadar bütün uzuvlarıyla çalıştıran, fizik ve karakter oluşumunda en etkili spor olarak kabul edilen güreş, Türk-İslam medeniyetinde çok önemli bir yere sahiptir. Tarihin ilk çağlarından beri bilinen bir gerçektir ki; her Türk güreşçi doğar ve dünyada hiç kimse Türk’ten iyi güreş yapamaz.
Güreşte; cesaret, güç, mertlik, dürüstlük, çeviklik, zekâ ve beceri gibi özelliklerin bulunması ve Türk karakterine çok uygun bir spor dalı olması dolayısıyla; atalarımızdan günümüze kadar tüm Türk toplumlarında sevilmiş ve baş tacı edilmiştir. Güreş Türk’ün bayramı, şölenidir. Güreş. Türkler’in şenlik görüntülerinin başında gelirdi. Orta Asya’da eski Türk boylarında sonbahar ayları içinde, sadece güreşlerin yapıldığı büyük (Toylarda, yuğ törenlerinde, Pazar ve panayır yerlerinde, yaylada konup göçüşlerde ve her türlü buluşma ve kaynaşma yerlerinde) şölenler düzenlenirdi.
Türkler’de spor, savaşçı gücün etkisiyle ortaya çıkmıştır. Savaşların beden gücüne dayandığı devirlerde spor, savaşa adeta bir hazırlık dönemi oluşturmakta idi. Eskiden savaşa hazırlık olarak düşünülen, çeşitli silah ve aletlerle yapılan spor, günümüzde yerini aletli ve aletsiz ferdi ve kolektif spor faaliyetlerine bırakmıştır. Zamanla spor Milletlerin kültürel temas imkânlarını geliştiren, Milletlerarası buhranları hafifletici, milletleri birbirine yaklaştırıcı bir karakter kazanmıştır.
“Güreş” Orta Asya’dan doğup, tüm tarih çağlarında ve göçler sonunda çeşitli diyarlarda uygarlıklar kurmuş olan Türklerin en belli başlı ve en eski sporudur.
Güreş, Türk’ün milli sporu olarak tarihin ilk devirlerinden bu yana devam ede gelmiştir. Bu yiğit sporunun vatanı sayılan Karakurum ve Tanrı dağları yöresi eskiden olduğu gibi, bugün de Türk’lerin vatanıdır.
Yiğitlik ata binmek, güreş tutmak, yay çekmek, kılıç kullanmakla ölçülür ve ata binmeyen güreş tutmayan adama kız bile verilmezdi.
Altıbin yılı aşan bir geçmişe sahip olan Türk toplumunun geleneksel sporları, Orta Asya Türklerinden Selçuklulara, Osmanlılara ve Türkiye Cumhuriyetine kadar bir miras olarak gelmiştir. Önceleri yaşama mücadelesi ve hayatlarını devam ettirmek amacıyla yapılan sportif hareketler spor olarak nitelendirilmiş daha sonraları tabii olarak gelişen bu olaylar belirli bir düzende uygulanmış ve uygulamada başarıyı arttırmak için teşkilatlanmaya gidilerek organizasyonlar sağlanmıştır.
Türkler yoluyla batıya yayılan güreş sporu, Anadolu’daki güreş stilleri ile de kaynaşmıştır. Selçuklular ile başlayan yağlı güreş, Osmanlılarda bir gelenek haline gelmiş ve günümüze kadar sürdürülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda da güreşe özel önem verilmiş, vakıf niteliğinde olan özerk güreş teşkilatları oluşturularak bu sporun sağlam temler üzerine oturtulması sağlanmıştır. Çeşitli bölgelerde kurulan güreş tekkelerinin çalışma yöntemlerinin, günümüzde bile geçerliliğini koruyacak kadar ileri ve modern olduğu görülmüştür. Halk arasında en çok ilgi gören güreş türleri, karakucak Güreşleri ve Yağlı Güreşler olmuş, halk dilinde karakucak “Anadolu Güreşi”, yağlı güreş ise “Rumeli Güreşi” olarak adlandırılmıştır.
Spor geleneğimiz, hakiki Müslüman, hakiki insan olmayı sağlayan tasavvuf ile iç içe olmuştur. Tasavvuf geleneğine bağlı olarak, güreşçiler, okçular tekkesi gibi spor akademileri kurulmuştur. Bu tekkelerin (akademilerin) amacı, Türk oğlunun bedenen ve ruhen güçlü olmasını salmaktı. Osmanlı zamanında, İstanbul, Bursa, Edirne, Manisa gibi büyük yerleşim merkezlerinde çok sayıda spor tekkeleri, tekkelerin pirleri ve yıkılmaz gelenekleri vardı.
Kırkpınar; Osmanlı’nın Avrupa’yı bir daha asırlar boyu çıkmamak üzere vatan tuttuğu zaman, doğduğu mekân; Osmanlı’nın o günkü serhat boyu, doğmasına sebep olanlarsa; gönül ile yüreği, güç ile bilgiyi kardeş kılan alperenlerdi.
Hoca Ahmet Yesevi’den Kırkpınar’a
Günümüzde Kırkpınar’ın doğuşuyla ilgili bilgiler efsanedir.
Öyle bir efsanedir ki, tarih ve coğrafyayla, Türk oğlunun karakteriyle yüz yüze uyuşan, gerçekle bu kadar iç içe olan başka bir efsane yoktur.
Kırkpınar’ın ilk doğuşu Sarı Saltuk’ladır. Türk insanına Anadolu’yu ve Avrupa’yı hedef gösteren Türkistan’ın büyük evliyası Ahmet Yesevi Hasretlerinin talebesi bir alperendir.
Hocasının işaretiyle Türk oğluna Avrupa’yı vatan kılmak üzere arkadaşlarıyla birlikte Anadolu’ya gelir. Peygamber Efendimiz, rüyada Sarı Saltuk’a “Edirne’yi fethet. Bu diyarı, darünnasırdır (yardım diyarıdır), burasını küffar elinde komayın”der
Bu işaret üzerine Sarı Saltuk ve beraberindekiler Çanakkale Boğazı’na ulaşırlar. Trakya’ya, (Rumeli’ne, Avrupa’ya) ayak basarlar. Bu muhteşem hadiseyi Seyyid Lokman, Oğuznamesi’nde “Sarı Saltuk, ubur etti (geçti) Urumeli’ne Altı yüz altmış iki idi heman” şeklinde ifade etmektedir. Tarihi hicri 662, miladi 1263 idi. Yani Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman’ın Rumeli’ye geçişinden 91 yıl önce, Sarı Saltuk ve arkadaşları Rumeli’ye geçtiler. Yollarına devam ederek, Edirne’ye geldiler ve 1264 yılında Edirne’yi fethettiler. Edirne’nin fethiyle birlikte burada Kırkpınar güreşlerini başlattılar. Edirne’yi terk ettikleri 1304 yılına kadar Kırkpınar güreşlerine devam ettiler.
Bu duruma göre, Kırkpınar’ın asıl başlangıç tarihi, günümüzde kabul edilen başlangıç tarihinden 98 yıl öncedir. Sarı Saltuk, kendisi bir cihan pehlivanıdır. Balkanlarda sevildiğinden birçok yerde türbesi bulunmaktadır. Balkan coğrafyasında Yağlı Güreşil yayılmasında öncüdür.
Bu kaynağa göre, Kırkpınar güreşlerinin tarihinin de araştırılması çalışmalarının yapılması gerekir.
Bir millet törelerini koruyabildiği sürece millet vasfını muhafaza eder.
Türk dünyasında tarihi güreş değerlerinin yaşatılması, Türk kültürü ve milli bütünlüğümüz için son derece önemlidir.
Tarih, spor, kültür, gelenek birlikteliği olan Kırkpınar, dünyanın, devamlılığı en eski spor organizasyonudur.
Dünyada Kırkpınar’dan daha eski, daha köklü ve daha sürekli bir spor organizasyonu yoktur.
Modern olimpiyatların başlangıcı 1896. Kürekteki Oxford-Cambridge rekabetinin başlangıcı da 1929’dur. Oysa Kırkpınar 650 yıldan bu yana yapılmaktadır. Onda bir milletin kültür ve medeniyet hazinesi bulunuyor.
Geleneksel dokusunu zedelemeden, Kırkpınar’ı dünyanın cazibe merkezine dönüştürmemiz gerek. Kırkpınar’da Türk dünyasından güreşçiler de temsili güreşler yapabilmelidir. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılacak ön elemeler ve taşınacak meşalelerle, Kırkpınar’a bir Türk Olimpiyatı havası verilip, organizasyonun tüm dünya tarafından ilgi ile takibi sağlandığında, Türk güreşi ve kültürü dünyanın gündemine kurulacaktır.

Yağlı Güreş sahip olduğu tarihi kültürel zenginlik, dünyada hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak ölçüde bir geleneksel spor branşı olduğundan korumak, kollamak ve gelecek nesillere bırakmak konusunda çalışmalıyız.
650 incisi yapılan Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin Türk Sporuna ve Edirne’mize hayırlı olması dileğiyle hoşça kalın.

Kaynaklar
           -  Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türk Dünyasında Ortak Sporlar.
           -  Kemal Terzioğlu, Ata Sporu Yağlı Güreş ve Kırkpınar, İstanbul, 1979.
           -  Erdoğan Arıpınar, “Türk Güreşi, Hayat tarih Mecmuası, C.I, S.5., Ankara-1966.
           -  Cahit Özetli, “Osmanlılarda Spor” Geleneksel Türk Sporları Semineri, Konya Turizm Derneği Yayını, Ankara, 1976.
           -  Nail Tan, “Tarihi Türk Güreşi Hakkında Notlar Geleneksel Türk Sporları Semineri, Konya Turizm Derneği Yayını, Ankara-1976.
           -  Ali Gümüş, Teknik Güreş ve Ustaları, Cömertiş Yayınları, İstanbul-1973.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder