Güneş Spor Kulübü Neden Kuruldu?
Demokratik toplumlarda faaliyet gösteren yönetimlerin alacakları bütün kararlarında üçte iki çoğunlukla almaları kuraldır. 1930’lu yılların başında, spor faaliyetlerinde kulüplerle üzerinde hiçbir yaptırım kararını alamayan, değişen güç dengelerine göre de etkisiz kalan TİCİ’nin, daha uzun süre Türkiye’nin ulusal spor yönetiminde kalmayacağı, yerine farklı bir yönetsel yapıya bırakacağı, sinyalleri vermeye başlamıştı.
1923 İzmir İktisat Kongresi kararlarıyla başlatılan “Ekonomik Özel Girişimcilik” dönemi içersinde özel sektöre uygulanan bütün teşviklere rağmen 1929 ekonomik bunalımıyla başarısız biçimde noktalanmış, devletin 1929 yılında “Denetim” olarak başlayan ekonomik müdahaleciliği de üç yıl sonra doğrudan yönetime dönüşmüştü. Özel girişimciliğin ekonomide uğradığı başarısızlığın bir benzerini de sporda faaliyetlerinde yaşandığını, Valla Somalı şöyle anlatır:
“1935–1936 İstanbul lig maçları gene iki devreli olarak ve fakat bu defa takım adedi çoğaltılarak 12 kulüp arasında organize edilmişti. Görüldüğü gibi, 1924’den bu yana epey uzun bir devre geçmiş olmasına rağmen, İstanbul ligine halen bir çekidüzen verilememiş ve birinci ligi teşkil eden takımların adedi üzerinde kesin bir rakama varılamamıştı”
TİCİ’nin birinci öncelikle amaçladığı örgütsel-yönetsel istikrarı bir türlü sağlayamadığıydı. Bu kargaşa ortamında, işlere çekidüzen verilebilmesi için, sporun yönetiminin kulüplerden alınarak ya doğrudan devlete, ya da devletin yan-kuruluşlarına (örneğin Halkevlerine) devredilmesinin gündeme gelmesi kaçınılmazdı. 1932 yılının başında o da oldu, Ülkü Dergisi yayınlarında “Sporda Devletçilik” ilkesini savunmaya başladı.
Diğer bir eğilimde, kulüplerle doğrudan ya da dolaylı kararlar üretemeyen TİCİ üst yönetimiyle üye kulüpler arasındaki anlaşmazlıkların artmasına paralel olarak, kulüplerarası rekabetin de ilginç boyutlarda, siyasal yöntemler edinmesiydi. 1931–1932 futbol mevsimi öncesi, geçmiş yılların şampiyonluklarını büyük ölçüde aralarında paylaşan Galatasaray’la Fenerbahçe kulüpleri maç gelirlerinin bölüşülmesi konusunda TİCİ üst yönetimiyle ayrılığa düşüp oynayacağı müsabakalarında sahaya çıkmamışlardı. Bir sonraki spor sezonunda rastlantıyla açıklanması güç bir kararla, Maarif Vekâleti, Galatarasay’ı hedef alan biçimde “öğrenci sporcuların sivil kulüplerde futbol oynamalarını” yasaklamıştı.
1933 yılında, devletin partisi vardı, devletin yan kuruluşları vardı, devletin iktisadi teşekkül ve teşebbüsleri vardı, ama devletin bir futbol takımı, başkent Ankara’nın İstanbul’da bir temsilcisi yoktu. Ankara’nın simgesi Hitit Güneşi’ni anımsatan bir adla kurulacak olan Güneş Spor kulübü'nün hem kuruluş, hem gelişme süreçlerinin, Ankara’ya karşı, Türkiye’nin spor tarihinde pek rastlanmayan bir Galatasaray-Fenerbahçe (İstanbul) ittifakı oluşturması kaçınılmazdı. Maarif vekâleti’nin yasağına rağmen “Galatasaray’ın liglerde gizlice oynattıkları öğrenci sporcuları basında teşhir ettikleri” gerekçesiyle kulüplerinden ihraç edilen, bu arada Galatasaray kulübü içersinde patlak veren bir iç anlaşmazlık sonucunda külübünden ayrılan ve aralarında Yusuf Ziya Öniş, Eşref Şefik Atabey, Kemal Rıfat Kalpakçıoğlu, Ulvi Ziya Yenal gibi ünlü spor adamlarının da bulunduğu birçok ünlü sporcu tarafından “Ateş-Güneş” adı altında kurulmuştur. Önceleri kulübün adı “Sarı-Kırmızı” olarak düşünülmüş, sonunda kırmızının simgesi olarak “Ateş”, sarının simgesi olarak da “Güneş” kabul edilerek kulübün adı “Ateş-Güneş” olmuştur.
Bu kulübün kurucuları arasında başka Cevat Abbas Gürer olmak üzere Atatürk’e yakın bazı kişiler de bulunuyordu. Bu nedenle, Büyük Atatürk bu kulübe bir yakınlık duymuş, bunu da kulübün adının “Güneş”e çevrilmesi yolundaki direktifiyle ayrıca kanıtlamıştı.
1934 yılında yapılan genel kurul toplantısında kulübün adının “Güneş” olarak değiştirilmesi oybirliği ile kabul edilmişti. Macit Bey’in başkanlığını yaptığı bu kongrede konuşan Cevat Abbas Gürer şöyle diyordu:
“Ön sözümüz, kuruluşumuza yeniden ad veren Atatürk’e, büyük kurtarıcıya, bu büyük onurundan dolayı duyduğumuz sevinci yüksek katına baş eğerek sermektedir… Ey büyük Atatürk, sana yakışacak değerde yurttaş olmaya söz veriyoruz…”
Futbol, atletizm, güreş ve kürek dallarında güçlü ve şampiyon kadrolarıyla Güneş, 1936–1938 yıllarının en güçlü kulübü hüviyetini taşımaktaydı. Öncelikle Galatasaray ve Fenerbahçe’den olmak üzere büyük çapta transferler gerçekleştirdiler.
Kısa sürede meydana gelen gelişmelerin spor pratiğine nasıl yansıdığını Valla Somalı şöyle anlatıyor: “Güneş kulübünü yönetenler zirveye kestirmeden gitmek istiyorlardı. Kesenin ağzı açılmış. Son iki yıl içinde yurdun her yerinden cazip tekliflerle getirdikleri kıymetli oyunculara takviye edilerek adeta bir ‘Üç Şehir Karması’ manzarasına bürünmüşlerdi.”
Atatürk’ün Güneş Spor Kulübünü Ziyaretleri
Atatürk, bir zamanlar Türk sporunda parlamasıyla sönmesi bir olan fakat Türk spor tarihinde pek önemli bir yeri bulunan Güneş Kulübü’nün Taksim Sıraselviler caddesi üzerindeki lokalini de iki kez ziyaret etmişti.
Birinci Ziyaret
30 Aralık 1935 günü Atatürk, kendisine pek yakın kişilerin kurucuları arasında bulunan Güneş Kulübü’nün lokaline gelerek bir süre kalmış, kulübün çalışmaları hakkında ilgililerden bilgi almıştı. Güneş Kulübü Yönetim Kurulu, bu ziyaret vesilesiyle verdiği şu kararı karar Defteri’ne geçmişti. Bu ziyaret hakkında bilgiyi o sıralarda yayınlanmakta olan Top Dergisinin 2 Şubat 1935 günü yayınlanan 11 inci sayısının 8 inci sayfasından öğrenmekteyiz.
“Türk ulusunun büyük yaratıcısı, yaşatıcısı, Cumhurreisimiz sevgili Atatürk’ün nurlu remzini (sembol-arma) taşıyan Güneş Kulübü’ne ayak bastıkları İlkkânun (Aralık) ayının 30 Aralık 1935 günlemecinin bir mermere yazılarak sporcular salonundaki büstlerinin altına asılmasına karar vermiştir.”
O tarihlerdeki Türk Dili çalışmalarının ışığı altında bir ifade ile kaleme alınan bir kararla, Atatürk’ün Güneş Kulübü’nü ziyareti sırasında oturduğu kanepenin üzerine de bu tarihi olayı yansıtan bir plaka konulmuştu. Güneş Kulübü binası günümüzde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü binası olup, Müze Salondaki Tarihi kanepe, üzerindeki plaketle birlikte muhafaza olunmaktadır. Ayrıca Büyük Atatürk’ün bu ziyareti sırasında içtiği kahvenin fincanı da müzenin mutena bir köşesinde saklanmaktadır.
İkinci Ziyaret
Atatürk, 15 Şubat 1935 Cuma akşamı Güneş Kulübü lokalini ziyaret etmiş, iki saate yakın süren bu ziyaret sırasında, Prof. Fuat Köprülü ve General Fahreddin Altay ile birlikte Türk Dili konusu üzerinde çalışmalar da yapan Atatürk ayrıca Güneş Kulübünün sportif çalışmaları hakkında da kulüp sorumlularından bilgi almıştı. Bu ziyaret hakkında bilgiyi o sıralarda yayınlanmakta olan Top Dergisinin 16 Şubat 1935 günü yayınlanan 13 üncü sayısının 13 üncü sayfasında öğrenmekteyiz.
“15 Şubat 1935 Cuma akşamı Güneş Kulübü’nün onbeş günde bir verdiği çayı yüksek huzurlarıyla şereflendirmişlerdir. Atatürk’ün kulübü bu ikinci ziyaretleri, Atatürk’ün verdiği çay münasebetiyle toplu hâlde bulunan kulüp azalarında büyük sevinç doğurmuştur. Atatürk’ün verdiği Güneş ismini taşımakla gurur duyan kulübün genç sporcuları kendilerini içten kopuk gelen samimi bir duygu ile ‘Yaşasın Güneşimiz!’ diye karşılamışlardır. Atatürk iki saate yakın kulüpte kalmıştır.”
1937–1938 İstanbul Ligi | ||||||||
1 | Güneş | 9 | 7 | 1 | 1 | 34 | 8 | 24 |
2 | Fenerbahçe | 9 | 7 | 1 | 1 | 40 | 10 | 24 |
3 | Beşiktaş | 9 | 6 | 3 | 0 | 44 | 12 | 24 |
4 | Galatasaray | 9 | 5 | 2 | 2 | 36 | 20 | 21 |
5 | Vefa | 9 | | | | | | |
6 | Beykoz | 9 | | | | | | |
7 | İstanbul Spor | 9 | | | | | | |
8 | Süleymaniye | 9 | | | | | | |
9 | Topkapı | 9 | | | | | | |
10 | Eyüp | 9 | | | | | | |
| | | | | | | | |
Kaynak: Ayhan Yarkın, İstanbul Amatör Futbol Yıllığı, s.14
Yukarıdaki çizelgeyi İstanbul Amatör Futbolunun her kademesinde görev yapan Sayın Ayhan Yarkı’nın yönetiminde hazırlanan İstanbul Amatör Futbolunun 100 Yıl kitabından alıntı yapmış bulunmaktayım.
1937–1938 döneminde, futbol mevsiminin Güneş, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin puan eşitliğiyle kapanması, böylece şampiyonluğun ortada kalmasının hemen sonrasında, daha Avrupa’da bile yeni uygulama bulan “averaj” sistemini iki günde TSK üst yönetiminden geçirerek Güneş’i şampiyon ilan ettirecek etkinliğe daha ilk kuruluş yıllarında ulaşmıştı “başkent Ankara’nın İstanbul’daki temsilcisi”… Spor basınında Güneş kulübüne karşı yazılan her yazı, yapılan her eleştiri, “sporun devletleştirilmesi” yönünde giderek yoğunlaşan çalışmaların genel bütünlüğü içinde, “İstanbul’un Ankara’ya kafa tutması” olarak yorumlanıyordu. TİCİ’nin sonu yaklaşırken, Ankara’nın elinde önemli bir koz daha vardı.
Ankara adına Cumhuriyet hükümleri toplum genelinde ulusal birliği örgütlemişlerdi, ama TİCİ’nin şahsında, İstanbul, aynı başarıyı sporda tekrarlayamamıştı.
İki yıl sonra Türkiye’de sporu Türk Spor Kurumu’nun yönetimine geçti.
Kaynaklar
- Prof. Dr. Kurthan Fişek, 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi, 100 Soruda Dizisi: 53, Birinci Baskı Mart 1985, Gerçek Yayınevi-İstanbul, s.114. Bkz. Valla Somalı, Beşiktaş Tarihi, İstanbul 1978, s. 45
- Prof. Dr. Kurthan Fişek, 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi, 100 Soruda Dizisi: 53, Birinci Baskı Mart 1985, Gerçek Yayınevi-İstanbul, s.115)
- Valla Somalı, Beşiktaş Tarihi, İstanbul 1978, s. 51
- Çizelge Ayhan Yarkın, İstanbul Amatör Futbol Yıllığı, s.14
- Ülkü Dergisi “Sporda Devletçilik”
- Top Dergisi, Atatürk’ün Güneş Kulübü ziyaret, 2 Şubat 1935, S.11, s. 8
- Top Dergisi, Atatürk’ün Güneş Kulübü ziyaret, 16 Şubat 1935, S. 13, s.13
- Burhan Aytekin, Atatürk’ün Ziyaret Ettiği Güneş Spor Kulübü, 20 Şubat 2008, s. 13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder