25 Kasım 2010 Perşembe

Tarih 25 Kasım 2010

Tarihimiz Her Zaman Geleceğimize Işık Tutmuştur.
"Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." Kemal Atatürk

Edirne  Halkı Kurtuluş  Bayramını
Coşkuyla  Kutlandı


Düşman İşgalinden Kurtuluşumuzun 88'inci yılını kutladık.. 
Yunanlılar 25 Temmuz 1920de Edirne’yi işgal etmiş, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 24 Kasım 1922de bu işgal sona erdirilmiştir. Edirne Lozan Antlaşması (1923) ile bugünkü sınırlarına kavuşmuştur.”


Av  Hayvanlarıyla  İlgili
Bilgilendirme Yazısı


 25 Kasım 2010 Edirne Kurtuluş Bayramında Edirne'li Avcıların Av Hayvarlarıyla yaptığı geçit törenindi ki eleştiriler üzerine Edirne'yle ilgili her konuda duyarlı Nurhan Işıkseren arkadaşımın bana gönderdiği bir bilgiyi değişiklik yapmadan orjinalini sitemi takip edenlere aktarıyorum. 

Nurhan Işıkseren 

27 Kasım 2010 Tarihinde saat 10.14 da gönderdiği yazının tam metni

Domuzun, tilkinin adı çıkmış Edirne’yi asıl tavşan yıkmış
Selahattin Duman - sduman@gazetevatan.com

Edirne’nin kurtuluş şenliklerinde tarihi gerçeklerin hakkını veren avcı milletinin arkasındayım… Yok, hayvan severdi, yok çevreciydi… O yiğit avcıları kimseye ezdirmem… Önce gerçekleri bilelim… Sonra domuza, tilkiye arka çıkalım…
Son kutlama töreninden anlaşıldığına göre Edirne’yi Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefikler, bilhassa İngilizler değil yaban hayvanları işgal etti…
Mudanya Ateşkes Anlaşması yapıldığında da masanın öbür tarafında müttefik komutanlar vardı…
Misal, İngiltere’yi General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Mombelli temsil ediyordu…
Ankara Meclisi adına da İsmet Paşamız oradaydı…
Müttefikler adına işgali gerçekleştiren yaban hayvanlarını temsil eden de iri bir domuzdu…
Bu yılki kurtuluş şenliklerinde Japon malı pickup’tan bozma cipin kaportasına yatırılan kurnaz tilki ise orijinal değil, temsilidir…
Mondros’ta yaban hayvanlarını temsil eden “Ekselans Domuz”a diplomatik danışmanlık yaptığı için bu muameleyi hak etmiştir…
Bize okullarda belletilen resmi tarihtir…
“Resmi Tarih” ne demek? Resmi işlerin başında kim oturuyorsa onun keyfine veya görüşlerine göre yazılı tarih demektir…
“Milli Tarih” ile karıştırmamak lazım... Yerleri ayrı ayrıdır... Temsil, kuru fasulye ahalimiz tarafından “Milli Yemeğimiz” olarak kabul görmüştür…
Lakin resmi yemeğimiz” değildir… 
O yüzden devlet adamları memleketimizi ziyarete geldiklerinde, resmi ziyafetlerde önlerine kuru fasulye ile işbirlikçisi pilav konmaz…

Nazik İkram
Milli yemeğimiz kuru fasulyeden utanıyor muyuz? Kesinlikle hayır... 
Diplomasi incelikli düşünme sanatı olduğundan fasulye, millilikten resmiliğe geçememiştir…
Diyelim ki “laf anlamaz ormancının biri” Dışişleri Bakanlığı’nın Protokol Daire Başkanı oldu... Gelen konuk devlet başkanının fasulye yemesinde ısrar etti…
Adam fasulyemizi yer… Pilavı kaşıklar… Üstüne basar biber turşusunu, hıyar turşusunu... Bir tabak daha yer…
“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet” bir tabak daha yemesi için ısrar eder... “Yemezsen ölümü gör…” diye ant verir… O da olmazsa asabi asabi bakar…
Konuk devlet adamı bir tabağı da böyle indirir mideye…
Ertesi gün yapılan ikili müzakerelerin orta yerinde bir bakmışsın ki dananın kuyruğu “zart” diye kopmuş..
Ondan sonra işin yoksa yerli yabancı basına dert anlat… Haydi, kaşını çattın, sert sert baktın, bizimkileri susturdun...
Ecnebi memleketin serbestliğe alışmış gazetecisini ne yapacaksın? 
“Görüşme masasında kriz çıktı…” diye yazacak…
Sen o saatten sonra “Çıkan kriz değildi… Geceden fasulye şey etmiştik… Onun gazıydı…” diye tekzip de edemezsin... Misafirine ayıp olur…
Resmi yemeklerde ise böyle bir sorun çıkmaz…
Bilmem milli ile resminin farkını anlatabildim mi?
***
Bu anlattığım tarih için de geçerlidir… “Resmi Tarih” bildiğiniz resmi tebligat gibi bir şeydir... Bizim Edirne’yi işgal edenler arasında yaban hayvanlarının sayılmaması da bundandır…
Tarihi resmileştirmeyecektik de ne diyecektik yani?
“İşgal güçleri ahalinin elindeki silahları, avcıların kırma tüfeğine kadar birer birer topladılar... Ahalinin elinde silah kalmayınca yaban hayvanları Edirne’yi bastı..
Domuzu, tilkisi, karacası, kekliği, hatta uzun kulaklarına çaktığımın korkak tavşanı bile kabadayı kesildi…
Ahali işgal altında beş Kurban Bayramı idrak etti… İşgalci yaban hayvanlarının korkusundan kurban bile kesemedi…” 
Böyle okuyanın yüzünü kızartan, başını öne eğdiren bir tarih mi isterdiniz?

Tabu Yıkıldı
Evet… Edirne’de bu yıl ilk kez avcıların sesi yükseldi… Yaban hayvanlarının işgalcilerle işbirliği yaptığı ilk kez kayıtlara geçti..
Temsili kurtuluş törenlerinin bize anlattığı örtülü gerçek şudur…
Mudanya Anlaşması imzalanıp da işgal güçleri şehirden çekilince; başta domuz, cümle işbirlikçi yaban hayvanları kendi başlarına kaldılar... 
Kahraman avcılar da silah depolarını basıp; kırma tüfeklerini, çiftelerini geri aldılar... Sonra da yaban hayvanlarına bastılar saçmayı…

Edirne asıl o zaman kurtuldu…
(Bakınız: Selahattin Bey Özel Tarihi / Edirne’nin kurtuluş faslı. / Cilt 4, sayfa 78.)
Şimdi diyeceksiniz ki domuzu anladık… Ümmetimizin ezeli hasmıdır... Mundar olduğundan o güzelim “Bacon” pastırmasını yiyemeyip, iç geçiriyoruz…
Tilki de muzır… Sahipsiz kümes buldu mu tavuktu, horozdu, civcivdi demeyip kimi ele geçirirse onu boynundan kırtar... Peki, kekliğin, tavşanın suçu ne?
Keklik bir kuştur… Boynunda renkli bir halka vardır... Tüyleri parlaktır, yapısı güvercine benzer.. Ayak kısmı kırmızı olduğundan güzel görünür…
Ancak bu hayvanda “kişilik” yoktur… O yüzden davranış bozukluğu gösterir.. Kendi cinsine bile faydası olmaz..
Avcı kısmı bir kekliği yakaladığında onu ötücü olarak kullanır… Ayağından bir çalı dibine bağlayıp gizlenir..
Keklik güzel güzel ötüp, diğer keklikleri başına toplayınca da “güm!” 
Alın size hayvan katliamı…
İşte bu keklik işgal yıllarında devamlı öterek bizim silahlarını teslim etmemiş, kaçak avlanan milli avcılarımızı başına toplamıştır…
“Keklik bulduk” diye çalılara üşüşen iyi niyetli avcılarımızı işgal güçleri yakalayıp, ellerindeki çifteleri almışlardır.. Keklik milletine milli husumet buradan…
***
Tavşana gelince…
İngilizler gizli ajanlarını “niyetçi kılığına” sokup ahalinin arasına salıyorlardı… Niyet kâğıtları önceden hep aleyhimize yazılmıştı…
Ahali tavşanlara niyet çektirdiği zaman kâğıdı açtığında “Yunan kazanacak… Ankara helak olacak...” yazıları çıkıyordu…
Yani tavşan denilen mahlûk psikolojik harpte görev yaptı…
Edirneli bunu unutmaz… Edirne’nin gerçek halaskârları olan avcılar hiç unutmaz..
Bunları bilelim... 
Çevrecilerin, hayvan severlerin oyununa gelip domuza, tilkiye, kekliğe, bilhassa tavşana sahip çıkmayalım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder