4 Ocak 2012 Çarşamba

Anılarda kalan Sabahattin Parsoy ve Senih Yurdatapan'ın köşe yazısı


İyi günler sitemi takip eden dostlarım. Bugün sabahleyin internet siteliri takip ederkin Edirne de sevdiğim basın mensubu kardeşimin güzel yazısı ilgimi çekti ve onu sizler ile paylaşmak istiyorum.  
Çünkü yazıda bahsetmiş olduğu Edirne Belediye Başkanı ve Edirne Milletvekili Sebahattin Paysoy ile ben annemin baba sülalesinden kardeş çocuğu oluyorum. Kendi çocuğu olmadığı içinde beni çok severdi. Onu bana hatırlattığı için çok teşekkür ederim. 

Dün ve Bugün
Senih Yurdatapan
Edirne, tarihine yeni bir sayfa daha açtı ve bütün Büyükelçileri konuk etti 2011 in son günlerinde.
Öncesinde de yazdım.
Edirne adına büyük bir kazanımdır bu.
Ama Edirne’ye halkça tutulma dışında da bir şeyler katması lâzım.
Toplantının ardından çok şey yazıldı çizildi.
Herkesin görüşüne saygılıyım.
Beni, en çok bu ziyaretin Edirne’ye kazanımları, kazandırdıkları ilgilendiriyor.
Sağ olsunlar.
Geldiler, gezdiler, gittiler.
Bizi onurlandırdılar.
Ya Sonuç?
Edirne’ye övgüler elbette çok güzel bir şey.
Ama kuru kuruya methiyeler karın doyurmuyor.
Bakalım Edirne ne kazanacak?
Elbette bunu zaman ne gösterecek.
‘İnşallah’ deyip bekleyeceğiz.
Vaatlerin tutulup tutulmadığını takip etmek için illâki bir kitapta toplanması da gerekmiyor.
İnternet denen şey her şeyi saklıyor zaten.
Geçmişte bu olanak yoktu.
Tarihi, ne olduğunu yaşayanlardan, tanıklarından dinlerdik.
Konuyla ne kadar bağlantılı ve doğru olacak bilemiyorum ama, kıssadan hisse yaşanmış bir hikâye ile yazıma son vermek istiyorum bugün.
Bir şeyleri anlatıyor bu yaşanmış hikâye.
Eski Edirne Belediye Başkanlarından ve Edirne Mebuslarından rahmetli Sabahattin Parsoy’un şoförlüğünü yapan, şimdi oda rahmetli olan bir büyüğümden dinlemiştim yıllar önce.
Zamanın Başbakanı Rahmetli Adnan Menderes Edirne’ye gelir bir akşam.
Vardığında saatler gece yarısı 2 yi göstermektedir.
Kendi araçları, karşılamaya gelenler…
O zamana göre epey kalabalık bir konvoy vardır arkasında.
Şehrin girişinde Hacılar ezanı Mevkiine gelindiğinde Başbakan’ın aracı duruverir bir anda.
Aracından iner rahmetli Menderes ve seslenir oradakilere:
“Arkadaşlar. Malûm gecenin bir yarısı ancak gelebildik. Ve şuan bütün Edirneliler uykudalar. Şayet araçlarla Edirne’ye girersek, halkımızı araç sesleriyle onları uyandırmış ve rahatsız etmiş oluruz. Buradan sonrasını sessizce ve yaya olarak gideceğiz”
Dediği gibi de, kendiside dâhil herkes, araçlarını hacılar ezanında bırakıp yaya olarak sessizce Edirne şehir merkezine gelirler.
Ve “sabah ola hayrola” deyip bir otele girer ve yatar Sayın Başbakan.
İşte yaşanmış hikâye böyle.
Anlaşılacağı üzere; sadece Dışişleri Bakanı değil, zamanında Başbakan’lar bile konaklamış, yatmıştır Edirne’de.
Üstelik ne beş yıldızlı bir otel aramıştır, ne de şaşaa.
Yanlış anlaşılmasın. ‘Sayın Davutoğlu bunları istedi’ demiyorum.
Sadece, söz Edirne’ye ziyarette bulunan devlet büyüklerinden açılmışken, bana anlatılan bir öyküyü hatırlayıp paylaşmak istedim o kadar.
Dedim ya!
Kıssadan hisse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder