12 Eylül 2012 Çarşamba

Balkan Benelüksü ve Büyük Arnavutluk Tartışmaları

Balkan Benelüksü
ve
Büyük Arnavutluk Tartışmaları
Balkan Benelüksü, AB üyelik sürecini hızlandırır mı yoksa bu ülkeleri AB dışında bir örgütlenmeye mi hapseder? Peki, ya Büyük Arnavutluk için atılmış adımsa?
Bazen tüm küreyi ilgilendiren hızlı gelişmeler bir makale ile başlar. Makale tartışılır, karşı tezler geliştirilir ama bir bakarsınız 5 yıl sonra makalenin önerileri gerçek hayata çoktan yansımıştır. Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve Karadağ’ın AB üyelik sürecini hızlandırmak amacıyla siyasi ve ekonomik ilişkileri ilerleterek "ortak bir gelecek" inşa etmek üzere güçlerini Benelüks tarzı bir yapılanma ile birleştirmesi yönündeki bir öneri de bu gözle inceleniyor. Balkan Benelüksü ismiyle ortaya atılan fikir, Avusturyalı ekonomist Günther Fehlinger ve Kosova doğumlu Brükselli gazeteci Ekrem Krasniqi’nin EUobserver.com sitesindeki makalesiyle gündeme geldi. Makalede, 8 milyon kişilik bir pazarın yaratılabileceği ve bunun söz konusu ülkelerin AB üyeliğini de hızlandırılacağı, aksi takdirde AB üyeliği için 2030’ların beklenilmesinin gerekeceği savunuluyor.[1] Bunun yeni bir devlet önerisi olmadığı, ekonominin iyileştirilmesi yoluyla AB üyeli sürecinin hızlandırılması için Benelüks veya Visegrad Dörtlüsü (V4) benzeri yapısal bir işbirliği önerisi olduğu vurgulanıyor.
Ancak öneri bir makale boyutunda kalmadı ve etkisi çığ gibi büyüdü; analistler kadar siyasiler de tartışmaya katıldı. Hemen belirtmek gerekir ki AB yetkilileri projeyi benimsedi ve destek açıklamasında bulundular. Karadağ sessiz kalırken, Kosova öneriye çok sıcak bakmadığını ifade etti. Makedonya ise kesinlikle reddediyor. Tartışmaların bir yönü, Balkan Benelüksü’nün söz konusu dört ülkenin AB üyelik sürecini hızlandıracağı mı yoksa gerçekte bu ülkeleri AB’ye yakın ama AB dışında bir örgütlenmeye mi hapsedeceği ile ilgili. Tartışılan diğer bir konu ise bu önerinin Büyük Arnavutluk yolunda atılmış bir adım anlamına gelip gelmediği ile ilgili. Nitekim Kosova’nın yüzde 92’si; Makedonya’nın yüzde 25’i (Arnavutlar bu oranı yüzde 35–40 olarak vermektedir); Karadağ’ın yüzde 5’i (50 bin civarı) Arnavut asıllılardan oluşuyor.
“Büyük Arnavutluk” Tartışmaları
Makalede “Benelüks” tabiri, coğrafi bir birlikteliğin üzerine oturtulmuş politik işbirliğini ifade etmek üzere tercih edilmiştir. Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve Karadağ’ı kapsayan bir proje de ister istemez “Büyük Arnavutluk” ideasının bu şekilde devreye sokulduğu fikrini doğuruyor. Aslında Büyük Arnavutluk denildiğinde Yunanistan’ın Epir Bölgesi (kuzeybatısı), Karadağ’ın doğusu ile Sırbistan’ın yine Arnavutların yoğun yaşadığı Preşova Vadisi ve hatta esasen Boşnaklara ait toprak olmasına rağmen üzerine hak iddia edilen Sancak’ı[2] da (Sırbistan) kapsayan daha geniş bir bölge kastediliyor.[3] Doğal Arnavutluk Platformu’nun (Platforma E Shqıpërısë Natyrale)lideri Koço Danaj’ın[4] Arnavutların yaşadığı toprakların tek bir devlet çatısı altında toplanmasıyla 2013 sonunda Balkanlardaki Arnavut sorununun sona ereceği açıklaması ya da tezi de endişelere tuz biber oluyor. Nitekim Doğal Arnavutluk Platformu’nun fikirlerini Kosova, Makedonya ve Karadağ’da da paylaşan kesimler bulunuyor. Danaj’a göre Doğal Arnavutluk için yedi aşama bulunuyor ve ilk adım Arnavutluk ve Kosova arasındaki sınırın ve gümrüğün kaldırılması; ikinci adım, Arnavutluk ve Kosova’da tek millet-tek dil prensibiyle tek eğitim sistemine geçilmesi; üçüncü adım, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Preşova ve Karadağ’daki ana Arnavut partilerinin katılımıyla tek bir Arnavut parti forumunun oluşturulması; dördüncü adım, Arnavutluk Anayasası’nda birleşme prosedürüne ilişkin düzenlemelerin yapılması; beşinci adım, bir referandum ile Arnavutluk ve Kosova konfederasyonunun kurulması ve Makedonya için federalizm, Preşova Vadisi için serbest bölge talebinde bulunulması; altıncı adım, Çam Arnavutları sorununun Çamerya [5] ve Arnavutluk arasında kabul edilecek bir serbest bölge kararı ile çözülmesi; yedinci adım tek bir Doğal Arnavutluk devletinin kurulmasıdır.
Bu fikrin Kosova’daki en ateşli savunucularından–Kendi Kaderini Tayin Hareketi Genel Başkanı- Albin Kurti ile yaptığımız söyleşilerden[6] çıkan sonuç da “Arnavutların tarihi topraklarının birleştirilmesinde” ilk adımın Kosova ve Arnavutluk arasındaki bir birleşme ile atılması, bunu Makedonya’daki Arnavutlarla gerçekleştirilecek bir birleşmenin izlemesi tüm diğer adımların ise bundan sonra gelmesi gerektiği yönündeydi. Kurti, “Büyük Arnavutluk” ifadesini de “doğal olarak Arnavutlara ait topraklar - Doğal Arnavutluk” ifadesini de reddederek siyasi bir topluluk olarak tanımladığı “halklar”ın hayallerinin ve isteklerinin esas alınması gerektiğini savunuyor. Daha açık bir ifadeyle tüm adımların birer referandumla gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak sonuçta fikri anlamda tüm yollar aynı noktaya çıkıyor.
Balkan Benelüksü önerisinin Büyük Arnavutluk’a ilk adım olarak değerlendirilmesinin sebeplerinden biri de Balkanların bugünkü sınırlarını büyük ölçüde belirleyen 1878 Berlin Konferansı’na ilişkin tartışmaların ciddiyet kazanması, hem Kosova’da hem Arnavutluk’ta Makedonya, Karadağ, Sırbistan Arnavutlarının da katıldığı büyük gösteriler düzenlenmesidir. Berlin Konferansı, Arnavutlara ait toprakların farklı ülke sınırları içerisinde bırakılması nedeniyle eleştirilmekte ve düzenlemenin buradan başlanması gerektiği savunulmaktadır.
AB’ye Yakınlaşmak mı, AB’den Uzaklaştırılmak mı?
Balkan Benelüksü önerisine Makedonya’dan gelen en önemli itiraz, AB ile bütünleşmek yerine daha dar kapsamlı ve küçük ölçekli bir bütünleşmeye gidilmesinin kabul edilemez olduğu yönündedir. Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola Popovski, Makedonya´nın dar bir çevrede yer almada hiçbir çıkarının bulunmadığını vurgulamakta, önerinin zeminin olmadığını eklemektedir.[7] Dolayısıyla Akdeniz Birliği önerisine Türkiye’den yükselen tepkilerin gerekçesine benzer şekilde; AB üyeliği için yüzlerce ağır reform gerçekleştirmişken mahiyeti belirsiz olan ve daha dar kapsamlı bir bütünleşme ciddi bir geri adım olarak görülmektedir.
Mal, hizmet ve halkların serbest dolaşımı anlamıyla bakıldığında ise gelen itirazlar zaten ikili anlaşmalarla bu yolun çoktan aşıldığı; dolayısıyla şaibeli bir birliktelik oluşturmanın gereksizliği yönündedir. Makedon Hükümet Sözcüsü Aleksandar Georgiev de Makedonya´nın tüm Avrupa ülkelerinin yanı sıra Türkiye ve Ukrayna ile serbest ticaret anlaşmaları imzaladığını, 600 milyon nüfuslu bir pazarı bir tarafa bırakıp 8 milyonluk pazarla kendilerini sınırlayamayacaklarını açıklamaktadır.[8]
Öte yandan ekonomik açıdan sorunlu AB’nin sadece yeni üyeler değil son genişleme dalgasında birliğe katılan ülkeler için ve hatta zenginliğini zaten sağlamış bir iki eski üye dışındakiler için dahi daha fazla refah ve zenginleşme vaat edemediği ortada. Zaten AB üyeliği ihtimali, tüm adaylar arasında Arnavutluk, Makedonya ve Kosova için daha da uzak. AB, ekonomik krizle pençeleşirken AB’nin yanında yeni bir birleşmiş pazar oluşturulması da özellikle bu ülkelerin tamamının işsizlik ve kötü ekonomik koşulların esiri olduğu düşünüldüğünde kısmi bir iyileşme reçetesi sunabilir. Nitekim Balkan Benelüksü fikri, küçük işletmelerinin bölgesel pazarlara ulaşmasını hedefliyor. Ama kim kime ne satacak, kimin işsizi kimin iş fırsatı sunmayan sektörlerinde çalışma imkanı bulabilecek?
Bu noktada yine Kosova’daki önemli bir bunalımı hatırlamak faydalı olacaktır. Sırbistan sınırını kontrol edemeyen Kosova, Sırbistan mallarının gümrüksüz girmesini engelleyemiyor ve ülkedeki “Sırp malı kullanmayın!” kampanyaları da fakir halkın Arnavutluk’tan ya da Türkiye’den gelen mallara göre daha ucuz raflara yerleşen Sırp mallarına yönelmesini engellemeye yetmiyor. Üstelik Arnavutluk mallarına daha düşük vergi uygulanması da söz konusu olamıyor. Yasalar ve tasarılar “çok kültürlü, çok etnikli ve çok dinli” toplu yaratma fikri ile bağımsızlığına izin verilen Kosova’nın vasilerinin engeline takılıyor. Bu anlamda Balkan Benelüksü, siyasi ve ekonomi açıdan hala Sırbistan’ın baskısı altında kalan Kosova için bir çıkış noktası olabilecektir. Ancak bu projenin Makedonya ya da Karadağ için ne vaat ettiği belirsizliğini koruyor.
Balkanlara Arnavut Değişimi
Proje, bir başka devasa projenin ilk adımı olmasa dahi Makedon Dünya Kongresi’nin Makedonlar, Karadağlılar ve Sırpların 5,5 milyon Arnavut karşısında 2,5 milyonluk bir azınlık olacağı gerekçesiyle yaptığı itiraz da kısmen haklı görünüyor. Ancak asıl dile getirilmeyen Makedonya’nın toprak bütünlüğüne ilişkin kaygılar. Makedonya’daki ayrılıkçı hareket Ohri Barış Anlaşması ile dindirildi ama hala daha ülkenin batısının merkezden ayrılarak –ilk adım olarak- Kosova ile birleşmesi fikri canlı. Etnik ve dini farklılıklarının altının sürekli çizilmesi de bunu görünür bir tehdit haline getiriyor. Açık ki Makedonya’nın toprak bütünlüğü tehdit altına girerse bu Yunanistan ve Bulgaristan’ı da rahatsız edecek yeni bir takım gelişmelere neden olacaktır. Nitekim özellikle forumlarda Balkan Benelüksü adı altında açılan tartışmaların birden Makedon kimliğinin tartışıldığı platformlara dönüştüğü gözlemlenebiliyor. Bu da Balkanlarda yaraların sarılmadığı, güvensizlik ve nefret duygusunun varlığını hala koruduğunu gösteriyor. Kesin olan haritalardaki en ufak değişikliğin tüm Balkan haritasını değişmeye zorlayacağıdır.
Öte yandan “Büyük Arnavutluk” projesinin gerçekleşmesinin mümkün olup olmadığından ziyade böylesi bir tehdidin çok canlı olarak hissediliyor olması asıl sorgulanması gereken nokta gibi görünüyor. Kuşkusuz ki projeyi gerçeğe dönüştürme çabaları var, sürüyor. Ancak bir de bunu Müslüman tehdidi[9] olarak lanse eden, bu yolla “Ortodoks Ekseni” çizmek ya da “Hıristiyan İttifakı” oluşturmak için destek almaya çalışan başka büyük devlet hayalcileri var. Tarih gösteriyor ki bu coğrafyadaki en büyük katliam ve soykırımlar da bu şekilde gerçekleştirilmiştir. Kullanılan söylemler destek sağlamış olmalı ki, bugün “katliamlara sessiz kalan bir Batı”dan ya da direk yardımcı olan Ortodoks ülkelerden bahsedilebiliyor.
Bu noktada Güney Doğu ve Doğu Avrupa Küçük Silah ve Hafif Silah Denetimi Kliring Odası´nın raporu da dikkate alınmalıdır. Nitekim araştırmalar, bölge halkının elinde yasal olarak 3 milyon ateşli silah ve yasa dışı olarak da 4 milyon silah bulunduğunu; 19 milyon kişinin ağır şekilde silahlandığını gösteriyor. İsviçreli STK Small Arms Survey’e göre Sırbistan yaklaşık 1 milyon yasa dışı silahla bölgede lider; hem yasal hem de yasa dışı silahlar hesaba katıldığında, Sırbistan´da her 100 kişiye yaklaşık 38 silah düşüyor. Suçbilimcilere göre insanların evlerinde sakladığı ateşli silahların en az yüzde 80´i geçmiş savaşlardan kalma.[10] Sonuçlar, 90’lardan bu yana bölgede konuşlanmış NATO ve BM güçlerinin en önemli misyonlarından biri olan silahların toplanması işlevini ne kadar başardığını göstermesi açısından da önemlidir.
Sorunların çözümünde kaydedilen ilerlemelerin bir adım sonrasının tekrar sorunun başlangıç noktası olmasının ardında yatan sebep her bir etnik grubun kendini üzerinde yaşadığı toprağın gerçek ve en eski sahibi saymasıdır. Her birinin tarih bilinci, bu sebeple verilmiş savaşlar, dökülen kanlar ve dolayısıyla alınması gereken intikamlarla yoğrulduğu için de çıkış koridoru her bir yeni siyasi ya da silahlı çatışma ile biraz daha bölgeden uzaklaşmaktadır. Her ne kadar pek çok açıdan cazibesini yitirmiş, güvenilirliğini yitirmiş de olsa bugünün koşulları söz konusu Balkan ülkeleri için AB üyeliğini tek istikrar ve kurtuluş yolu olarak dayatmaktadır. Nitekim sadece AB üyeliği perspektifinde tutulmaları dahi bölgede göreceli bir istikrar ortamı sağlamakta; küçük çatışmalar geçiştirilebilmekte, çözülme ve intikam girişimleri büyük ölçüde ertelenebilmektedir. AB’ye alternatif de olsa AB üyeliğini hızlandırma amaçlı da olsa şimdilik bölgesel yeni bir bloğun oluşması mümkün görünmüyor. Çünkü Benelüks’teki dayanışma iradesinin Balkanlarda olduğunu söyleyebilmek mümkün değil; aksine bu coğrafyaya hakim olan tek şey “haklı” bir güvensizlik.
Gözde Kılıç Yaşin
Kaynaklar
[1] Günther Fehlinger, Ekrem Krasniqi, Balkan ´Benelux´ would speed up EU entry, 19 Haziran 2012, http://euobserver.com/opinion/116669
[2] Sancak’ın Boşnak değil de Arnavut toprağı olduğu iddiasına ilişkin ileri sürülen belgelerden biri 1800lü yıllarda Sancak’ta çarşıda çekilmiş fotoğrafta görünen bazı kişilerin Arnavut şapkası takmış olmasıdır.
[3] Tarihi Makedonya bölgelerinden Yunanistan’da kalan Batı Makedonya ve Orta Makedonya’nın da esasen tarihi Arnavut toprağı olduğu ileri sürülmektedir. (Kesriye –Kastorya-, Florina, Kozani gibi şehirleri içeren Batı Makedonya’dan mübadele döneminde çok sayıda Türk, Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır.) Bu çevrelerde Selanik’in de coğrafyaya dahil bulunması ve bazı başka gerekçelerle Atatürk’ün de aslında Arnavut olduğu iddia edilmektedir. (Sadece Arnavutlar değil pek çok Balkan milleti Atatürk’ü sahiplenmektedir.)
[4] Arnavutluk’un güney kesiminden Ortodoks Hıristiyan Arnavut olduğu belirtilen Doğal Arnavutluk Platformu lideri Koço Danaj (Danay), Arnavutluk’un eski Cumhurbaşkanı Fatos Nano (1999-2000) hem de eski Başbakanlarından İlir Meta’nın (2000-2002) ve Pandeli Majko’nun (2002) siyasi danışmanlığını yapmıştı. 2010’da Doğal Arnavutluk Platformu isimli kitabını yayınlamıştır. Görüşlerini yansıtan bir röportaj için bkz.: (Kryeziu Sadakat) “Shqıptarët Nuk Janë Tragjıkët E Evropës!”, 20 Haziran 2009, AMC, http://pashtriku.beepworld.de/files/Kosova_09/qershor-09/20-26.09/koco_danaj_shqiptaret_nuk_jane_tragjiketeevropes_20.6.09.htm
[5] Epir Bölgesi’ndeki Çamerya (Yunanca’da Thesproita), İyon Denizi kıyılarından doğudaki İyonya Dağları’na ve güneyde Preveze Körfezi’ne kadar uzanan arazidir. 27 Haziran 1944 ile Mart 1945 arasinda Yunanlılar bütün Çamerya’da sivil halktan 3242 kisiyi katletmistir. 1944-1945 döneminde Yunan güçleri tarafından soykırıma tabi tutulmuşlardır. Bugün Yunanistan’da kimliği baskı altında tutulan 100 bin Çamerya Arnavutu yaşamaktadır. Baskılar nedeniyle Arnavutluk’a kaçan Çamerya Arnavutlarının sayısı 150 bin olarak verilmektedir. Çamerya Arnavutları, Tiran’da mukim Çamerya Siyasi Yurtsever Derneği vasıtasıyla hak arama mücadelelerine devam etmektedir. Arnavutluk Halk Meclisi de 30 Haziran 1994’de aldığı bir kararla 27 Haziran gününü Çamerya Soykırımı’nı anma günü olarak kabul etmistir. Türkiye, Çamerya Arnavutlarına her zaman kucak açmıştır. Bkz. Michalopoulos, D., ´The Moslems of Chamouria and the Exchange of Populations Between Greece and Turkey´, Balkan Studies, Vol 27, No 2, 1986, pp.305-6.; Miranda Vickers & James Pettifer, Albania: From Anarchy to a Balkan Identity, C. Hurst & Co, 1997, p.xii.; Miranda Vickers, The Cham Issue: Albanian National and Property Claims in Greece, Conflict Studies Research Centre, Royal Military Academy Sandhurst, Surrey 2002
[6] Gözde Kılıç Yaşın, Bağımlı Bağımsızlıktan Tam Bağımsızlığa Kosova: Lëvizja VETËVENDOSJE!, 2023 Dergisi, Ocak 2012, Y.11, S. 129, ss 64-76
[7] The Idea for Balkan Benelux is Groundless, Says Poposki, 10 Temmuz 2012, http://kurir.mk/en/2012/07/10/the-idea-for-balkan-benelux-is-groundless-says-poposki/ ; Balkan Benelux initiative is getting attention, 1 Ağustos 2012, SeTimes
[8] "Balkan Benelüksü" fikri sert tepkilere yol açıyor, 21 Temmuz 2012, SeTimes
[9] Örneğin Kosova- Arnavutluk arasında yapımı tamamlanan 38 kilometrelik İbrahim Rugova Otobanı’nın açılış törenini “Büyük Arnavutluk İçin İlk Adım” başlığı ile haber yapan kesimlere hem Yunanistan’da hem Sırbistan’da denk gelinmektedir.
[10] Balkan countries loaded with firearms, 8 Ağustos 2012, SeTimes
Alıntı http://www.rubasam.com/NewsDetail.Asp?NewsID=1305&Title=Balkan-Benelüksü-ve-Büyük-Arnavutluk-Tartışmaları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder