8 Aralık 2010 Çarşamba

Tarih 9 Aralık 2010



     Türk Kanıyla İlgili Sözler  
  • "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. " Atatürk
  • "Dünyada ne görüyorsak Kadın’ın eseridir." Atatürk
  • "Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha çok bilgili olmak zorunluluğundadır. Gerçekten ulusun anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar." Atatürk
  • "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." Atatürk
  • "Ben Anadolu kadınının daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez." Atatürk
  • "Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır." Atatürk
  • "Onun için, hepimiz büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen taziz ve takdis edelim." Atatürk
  • "Türk kadını dünyanın en aydın ve faziletli ve en ağır kadını olmalıdır." Atatürk
  • "Milletin kaynağı toplum hayatının esası olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir." Atatürk


Anadolu Kadınları
Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

Mustafa Kemal’in, 4 Eylül 1918’da topladığı Sivas Kongresi’nden kısa zaman sonra Sivaslı kadınlar Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’ni 9 Aralık 1919’da resmen kurdular.
Mustafa Kemal Samsun’a ayak basalı çok olmamıştı. Milletin sinesinde devam edilen Milli Mücadele hızlı ilerliyordu. Anadolu’nun dört bir tarafında müdafaa cemiyetleri kuruluyordu. Bunlardan en dikkati çekeni ise Türk kadınlarının Millî Mücadele’ye büyük kararlıkla katılışını gösteren en önemli olay, Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti olmuştur. Cemiyet, 28 Kasım 1919’da dönemin Sivas valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım ve arkadaşları tarafından resmen kurulmuşudur. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti her daim Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılığını sürdürmüştür. Sürekli irtibat halindedir. Cemiyetin kurulduğunu ilk olarak Mustafa Kemal’e haber vermişlerdir:

Muhterem ve mübeccel kardeşlerimiz! Sizleri kendimize rehber ittihaz ederek Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti namıyla bir cemiyet teşkil ettik. Maksat müdafaa-i vatandır. Biz hemşireleriniz de siz muhterem kardeşlerimizle beraber olacağız yahut beraber yaşamak hakkını kazanacağız ve bugünden itibaren cemiyetimiz muhterem kardeşlerimizin vatani her emirlerini ifaya bir dakika tereddüd etmeyerek hazır olduğumuzu arz ile bizleri vazifemizde teşçi edecek ma’nevi müzaheretlerinizi daimen intizar eyler, na-mütenahi hürmetlerimizin kabulünü istirham eyleriz.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya yollanan bu yazıya Mustafa Kemal’in yanıtı Türk kadınına bakışını yansıtır:
 “Cemiyeti muhteremelerinin teşkilatına afifaneleri Heyet-i Temsiliyece kıraat olundu. Fazilet ve fedakârlık gibi meziyetlerin sevaik-i ahlakiye ve maneviyesi meyanında kadınlığın ve ona ait hissiyatların pek büyük bir mevkii olduğuna nazaran hanımlarımızın mesai-i milliyede metanet ve ciddiyetle terakkileri erkekler için medar-ı teşvik ve ensal-i müstakbele için de numune-i imtisal olacaktır. Bundan dolayıdır ki Sivas hanımlarının gösterdiği şu fedakârlığı bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri merkezlerine ta’mim ederek bütün Türk hanımlarının da aynı eser-i hamiyyeti ibraza davet olunmasını muvafık bulduk. Bilumum Anadolu hanımları tarafından derhal kabul edileceğine emin olduğumuz bu teşebbüsün birinciliği şerefini ihraz buyurmuş olmalarından dolayı Sivas hanımları cidden sezavar-ı tebriktir.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin, Matbuat-ı Osmaniye’ye (dönemin Gazeteciler cemiyeti) gönderdiği telgraf, özellikle dikkate değerdir.
İşgalcilerden yana yayın yapan İstanbul gazetelerini” kınayan bu telgrafta, katınlar şunları söylüyorlardı: “Memleketimizi düşmanlar taksime çalışırken onlara manen, maddeten yardım eden memleketin bu hayırsız evlâtlarını kadın kalbiyle tel’in ediyoruz. İşte bağırarak söylüyoruz ki, bu efendilerin neşriyatı, Anadolu efkâr-ı umumîyesine katiyen temas bile edemez. Anadolu’nun nezih, saf muhitine bu paçavralar tercüman olamaz, (…) Bu efendilerin damarlarında Türk ve Müslüman kanı varsa memleketin selâmeti nâmına rica deriyoruz: Sukût etsinler…

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ilk iş olarak Sivas’ın vilayetlerinde ve kazalarında da cemiyetin şubelerinin olmasını isterler ve derhal bir yazı gönderirler:
Merkezi Sivas’ta bulunan ve heyet-i idare-i fa’alesi onaltı hanımdan mürekkep olan Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, nizamnamesini huzur-i samilerine leffen takdim ile kesb-i mübahat eyler. Vesatat-i asafileriyle dahil-i daire-i memuriyetiniz menatıkında bulunan hanımefendi hemşirelerimizi bu eser-i hamiyyete iktidaya davet ediyoruz.

Bundan sonra mücadele Sivas merkezli olarak sınırlı kalmayacaktır. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin örgütlü mücadelesi Anadolu’nun diğer yerlerinde de sürecektir.

Hattı müdafaa yoktur...
Müdafaa tüm vatan sathına yayılmaya başlamıştır. Türk kadını, önünde duran tarihsel görevi üstleniyordu ve bulunduğu her ilde Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin şubesini örgütlüyordu. Sivas merkeze sıra sıra haberler geliyordu.

Tarih 17 Ocak 1920. Başkan Asiye Remzi imzasıyla Amasya’da “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti” kurulduğuna dair yazı: “Heyet-i Temsiliye vasıtasıyla varit olan Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk-ı Vatan Cemiyeti nizamnamesi mucibinde Amasya’da dahi bir şube tesis ve teşkil ile kongresi intihabıyla on altı hanımdan mürekkep bir heyet-i idaresi vücuda gelmiştir.

Arkasından 22 Ocak 1920. Başkan Seyyide imzasıyla Kayseri’de “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti” kurulduğuna dair yazı: “Elyevm mevcut vatanımıza da göz dikenlere insaniyet ve beşeriyet namına yaptıkları haksızlıkları bildirmek ve her türlü haksızlıklarla tecavüzlerini âlem-i medeniyet namına protesto etmek ve dul kadınların imdadına koşmak üzere Kayseri hanımlarından Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti teşekkül etmiştir.

Kastamonu Valisi Cemal imzasıyla Kastamonu’da 1 Şubat 1920’de bir şube kurulmuştur. Bundan iki gün sonra Eskişehir Mutasarrıflığı'ndan haber gelir: “Anadolu Türk kadınlarının kalplerinde meknuz hissiyat-ı vataniye ve milliyenin tezahür ve temriyesine vesile olan şu ulvi harekât-ı vatanperveriniz cidden şayan-ı takdir ve şükrandır. Yapılan teşvikat ve tergibat neticesinde şehrimizin güzide ve münevver fikirli hanımları tarafından cemiyetimizin Eskişehir’de bir şubesi küşat edilmiştir.

4 Şubat 1920’de Erzincan’da Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurulmuştur. 7 Şubat’ta Niğde’de, 27 Şubat’ta Burdur’da ve 5 Mart 1920’de Konya’da Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurulmuştur.

Türk kadını zalime direnir!
Hızla örgütlenen devrimci Türk kadınları ilk protesto yazılarını 24 Aralık 1919’da Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya devletlerinin temsilcilerine yollamışlardır. Kilis’te Fransız işgal kuvvetlerinin komutanının davranışları asıl sebeptir:

Adana vilayetimizin Kilis kasabasındaki Fransız kuvve-i işgaliyesi kumandanının ahali-i mahalliye ye hitaben neşri ve ilan ettiği beyannamenin elimize geçen bir suretini aynen zire derç ile nazar-ı ittılanıza arz ediyoruz.
  • Ne için taşıdığını bile tahkike lüzum görmeksizin üzerinde bir revolver bulunan bir adamın bilasual ve cevap kurşuna dizilmesi.
  • Bir kargaşalık zuhurunda telef olacak veyahut yaralanacak bir Fransız neferine mukabil, yerliden iki adamın kurşuna dizilmesi ve bunların bir kura ile intihabı.
  • Hükümet-i Osmaniye memurlarının hakk-ı idare ve hâkimiyetlerinin ıskatı.
  • Sokakların mitralyöz, bomba ve gazlı obüslerle süpürülmesi.
Garp medeniyetinin henüz bizim vakıf olmadığımız yeni bir usul-i işgal ve idaresi bundan ibaretse bu cihetin bütün dünyaya ilanını rica ve aksi halde Avrupa ve Amerika’nın hür ve medeni tanıdığımız milletleri nezdinde mezkûr beyannameyi şiddetle protesto ederiz.

Sivas’ın umum İslam kadınları bugün yine toplanarak bu protesto namemizle milletlerin hukukunu temin için harb ettiğini söyleyen medeni tanıdığımız milletlerinize, devletlerinize hitab ediyoruz. Türkler artık zilletle yaşamaktansa şerefle ölmeyi ve ölürken de kendini öldürmek isteyenlerden birçoklarını her halde beraber götüreceklerinin söylemek mecburiyetinde kalıyorlar. Sizlerin sözüne ve sözün namus olduğuna iman eden Türkler kılıçlarını terk ile mütareke imzaladılar. Mütareke şeraitine asla riayet etmediniz. Her gün zavallı milletimize bir darbe vurdunuz. İzmir, Adana, Urfa, Ayıntap’ın haksız işgalleri bu defa da Fransızların Ermenilerle birleşerek Maraş’ta tecavüzü, zavallı dindaşlarımızın memleketleri içerisinde mitralyöz, top ateşleri arasında öldürülmesi medeniyete tevafuk ediyor mu? Adalet, adalet; adalet-i ilahiye er geç tezahür edecek, dökülen masum kanların hesabı sizden sorulacaktır.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti 27 Mart 1920’de İstanbul’un işgalini protesto eden bir yazıyı da yine İtilaf Devletleri temsilcilerine yollamıştır:
Memleketlerinin her gün bir kıymettar parçasının işgaline tahammül edemeyen ve edemeyeceklerini müteaddit defalar söyleyen ve bu uğurda kanlarının son damlasını akıtmağa ahd-u peyman eden kadın ve erkekten mürekkep bir kitle halinde bulunan bütün Anadolu’nun Türkleri, en nihayet payitahtlarının işgali, padişahlarının mahsuriyeti, yatak odalarına kadar girilerek memleketin en kıymetli evlatlarının harim-i ismetinden caniler gibi ellerine kelepçe vurularak ve zevceleri dövülerek, yani yirminci asr-ı medeniyette kadınlara da taarruz olunarak götürülmesi, Millet Meclisi’nin içine süngülerle girilerek azasının cebren tevkifi felaketi karşısında kaldık. Türk Milleti’ni boğmak, öldürmek, tamamen imha etmek ise bu gayr-ı mümkündür. Çünkü hiçbir millet tamamen öldürülemez. İstanbul işgaliyle şu son harekat-ı nalayıyayı ve onlara müsaade edenleri cemiyetimiz bilumum alem-i medeniyete karşı alenen protesto eyler.

Milli Mücadele’ye katılmış Türk kadını devrimci bir bakış açısı ile süreci doğru analiz edip mücadele etmiştir. Ne yapmalı sorusuna verilecek cevaplar hazırdır. 6 Şubat 1920’de toplanan genel kurulda Cemiyet Başkanı Melek Reşit Hanım’ın söylevi şöyledir:
Pek acı, pek buhranlı, pek vahim günler yaşıyoruz. Vatanımız ölüm halinde bir hasta. Buna lazım olan hazır doktorlar, müşfik hastabakıcılar hemen etrafını almazsa vatan, bütün milletin anası olan vatan ölür ve milyonlarca evladını sefil, perişan yabancı ellerin zulüm ve kahrına terk edip gider. Bugüne kadar yetiştirdiği, büyüttüğü, şerefle yaşattığı evlatlarını telin ederek ölür. Hemşirelerim! Vatanın erkek, kadın bütün evlatları tedavisine hemen şitap edelim, kızları hastabakıcı, oğulları en hazır doktoru olmalıdır ve olacaktır. Vatanımızı kurtaracağız. Ecdadımız gibi Türk Milleti’nin şerefini yine i’la edeceğiz. Fakat bunun için ittihat ve ittifak lazım hemşirelerim. Kadın ve erkek ittihat edersek vatan kurtulur!

Aynı genel kurulda devrimci, milliyetçi Türk kadının nasıl olması gerektiğini Belkıs Raif Hanım’dan öğrenelim:
Düvel-i İtilafiye ile akd-u sulh eylediğimiz günden beri yapılan haksız işgaller karşısında hakkını isteyen, hak diye bağıran Türk Milleti’ni boğmak istiyorlar. Hayır, hemşirelerim, hayır hanımefendiler! Altı yüz seneden beri şanıyla, şerefiyle adaletiyle küçük bir aşiretten büyük bir devlet haline münkalip olan Türk Milleti öyle kolay kolay boğulamaz. Düşmanlarımız bizim mağlubiyetimizden istifade etmek istiyorlar. Fakat düşünmüyorlar ki bugün muzaffer olan milletler, dün mağlup olmuşlardı. Mağlubiyet bir milletin ortadan kaldırılması değildir. Öyle olsaydı hiçbir millet paydar olamaz, göçebe halinde yaşardı. Türkler medeniyetsizdir diyorlar. Haşa yalandır.
Şarkta, garbta medeniyet teessüs etmeden evvel Türkler Asya’da medeniyet kurmuşlardı. Medeni tanıdığımız milletleri gördük. Müsalemet-i cihadın temini için harb ettiklerini söyleyen milletleri de gördük. Eğer medeniyet, elinden silahını terk eden milletin boğazlanması demekse, İzmir’de hunhar Yunanlıların tadadı kabil olmayan fecayiini hiçbir teessür hissetmeden seyretmek, Adana’da, Ayıntap’da, Urfa’da dökülen bigünah kanların şahidi olmak, işgal sahaları içinde yapılan cinayetleri ihzar etmek medeniyet ise, Türkler medeniyetsiz yaşamayı elbette bu medeniyete tercih ederler. Şimdi de son işgal Maraş hanımefendiler! Maraş, Sivas’a üç gündür. Sivas’ın bir uzvu demektir. Maraş giderse Sivas gider. Sivas giderse Anadolu-i Şarki baştanbaşa gider. Anadolu-i Şarki giderse Türklük biter. İşte hanımefendiler! Kadın, erken ittihat edersek, düşmanlarımızın karşısında kavi bir kitle halinde bulunursak vatan kurtulur."

Türk kadını çalışkandır!
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, kendince Tekâlif-i Milliye kararları uygular. Cephede savaşan askerin ihtiyacı ne ise karşılanmak zorundadır. Bu amaçla bütün şubelerde uygulanmak üzere bir genelge yayınlarlar:
Cephelerde düşmanla çarpışan asker kardeşlerimizin muhafaza-i sıhhat ve hayatları cümlemize borç olduğunu söylemeye hacet göremeyiz. Bunların en küçük ihtiyaçlarının temini için hanımlar arasında birer miktar çorap tedarikini cemiyetimizce düşünerek hamiyyetinize müracaat ediyoruz.
Ayrıca: Mütekarribü’l -hulul olan kurban bayramında zabhedilecek hayvanatın derileri cemiyetimiz namına toplanarak yününden asker kardeşlerimize çorap yaptırılmak ve derileri bil-müzayede satılarak hâsıl olacak para ile yine askerin diğer ihtiyacatı tedarikine çalışılmak hususları heyet-i idaremizce takarrür ettiğinden mezkûr derilerin vakt-u zamanıyla cem olunarak yünleri ayırtıldıktan sonra, aynen ve derilerin esmanının bedelen cemiyetimize teslim ettirilmesini, daire-i belediyenin hamiyyeti-i vatanperveranesinden intizar eylemekte olduğumuzu arz ederiz.

Türk kadını emperyalizme geçit vermeyen bir duruş sergiler. Biliyordur ki, vatanın bağımsızlığı kendi bağımsızlığıdır. Süreci iyi analiz eden Türk kadını tarihsel görevini bıraktığı yerden devam ettirecektir. Sadece laiklik değil, ulusal bağımsızlık temelinde mücadele edecektir.
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’ni kuran yöneticilerini ve Emperyalist güçlere karşı ülkemizi koruyan isimsiz Türk kadınlarını saygıyla anıyoruz.

Kaynaklar
  • Yakınçağ Türkiye Tarihi 1. "1908-1980", Milliyet Kitaplığı Kitaplığı
  • Dr. Çitin Yetkin, Türk Halk Hareketleri ve Devrimler, Milliyet yayınları A.Ş. Birinci Baskı Mayıs 1980.
  • Yurt Ansiklopedisi, Türkiye Genel Onbirinci Cilt, Anadolu Yayıncılık, 
  • siyasalbirikim.com.tr 
  • Tevfik Çavdar, Türk Demokrasi Tarihi "1839-1950", İmge Kitapevi 1995.
  • http://www.turksolu.org/
  •  Ana Britannica Ansiklopedisi,
  • http://www.turkforum.net/
  • Ana Britannica Ansiklopedisi,
  • Türkiye Ansiklopedisi,
  • turkblog.com
  • wikipedia.org 
  • Toktamış Ateş, Devrim Tarihi,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder