9 Kasım 2010 Salı

1 Mayıs İşçi Bayramı


1889 “Birlik ve Dayanışma Günü”
1923 “Türkiye İşçileri Bayramı”
1935 “Bahar ve Çiçek Bayramı”
2008 “Emek ve Dayanışma Günü”

33 yıl aradan sonra gelen izinle işçiler, emekçiler Birlikte Mücadele ve Dayanışma Günü’nü yeniden İstanbul Taksim meydanında kutlayabilecekler. Kutlamanın coşkulu bir şekilde geçmesi için DİSK, KESK, Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen” İşçi ve memur konfederasyonları, sosyal adalet, eşitlik, bağımsızlık ve sendikal haklar için 1 Mayıs 2010 (bugün)  “omuz omuza” emekten yana olan tüm kesimlerinin daha güzel bir dünya için dünya emekçilerin haklarını savundukları, taleplerini en kitlesel biçimde ifade ettiklerini bulundukları kentlerin büyük meydanlarında ve alanlarında birlikte 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak ortak harekete bulunacaklar.

Emekçilerin haklarının tarihsel elde edişi
1856 yılından günümüze kadar geçirmiş olduğu evrelerde birçok isim alan 1 Mayıs kutlamaları 2009 yılında, TBMM’de kabul edilen 5892 Sayılı Kanun’la Emek ve Dayanışma Günü ismini aldı. Bu kanunun Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra bundan böyle her yılın 1 Mayıs günü, genel tatil günleri programına dâhil oldu.
Bundan böyle, 1 Mayıs günlerinde de işyerlerinde çalışıp çalışılmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmeleri ile kararlaştırabilecek; sözleşmelerde hüküm bulunmaması halinde söz konusu günlerde çalışması için işçinin onayı gerekecektir
Bilindiği gibi 4857 Sayılı İş kanunu kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçilere, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretlerinin tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretinin ödenmesi gerekiyor.

1 Mayıs İşçi Bayramı’nın Tarihsel Başlangıcı
1 Mayıs bayramına… ‘’Bayram’’ sözcüğü bir eğlence, neşe, keyif durumunu ifade eder. Ancak, 1 Mayıs bayramı, bayramdan çok kapitalizmin sömürdüğü, köle olarak çalıştırdığı, yılardır süren insanın insanı sömürüsünün bir isyanı.
Emekçilerin 8 saatlik çalışma süresini elde etme mücadelesinin başlangıcı; ilk kez 1856 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlerler. Emekçiler toplu olarak bir günlük iş bırakma eylemine başvurular. Bu gelişme emekçiler üzerinde oldukça önemli etki yaratmış, birlikte mücadele ve dayanışmaları halinde neler yapabileceklerinin bilincine varmışlardı.
1886’da Mayıs ayında Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde, günde 12 saat gibi oldukça uzun olan çalışma süresinin 8 saate indirilmesi ve 7 günlük olan haftalık çalışma gün sayınının ise 6 güne indirilmesi talebiyle iş bırakma eylemi izledi.
Büyük Fransız Devriminin 100. yıldönümünde, 14 Temmuz 1889’da, Sosyalist Enternasyonal’de Fransız işçi temsilcilerinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm Dünya’da “Birlik ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Bu gelişme, 1 Mayıs’ın artık ulusal düzlemde değil, enternasyonal düzenleme kutlanmasına yol açtığı için emekçilerin mücadele tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak tarihteki yerini aldı.

Türkiye’de 1 Mayıs Kutlamaları Tarihsel Kronolojisi
 Osmanlı Dönemi
1908 Temmuz Devrimi İkinci Meşrutiyet’ten sonra kötü çalışma şartlarına karşı ilk olarak 1 Mayıs 1909’da Selanik ve Üsküp’te kutlandı, 100 binin üzerinde işçi grev yaptı. Kiminin silahla bastırıldığı bu direnişler, grev yapmayı, sendikal örgütlenmeyi yasaklayan “Tatil-i Eşgal Kanunu”na karşı bir isyandı. Türk, Rum, Yahudi, Bulgar işçiler kol kola yürüdü. 1 Mayıs bildirisi dört dilde yayımlandı. Talepler netti; herkese seçme ve seçilme hakkı, emeği koruyacak yasaların çıkarılması ve grev mevzuatının düzeltilmesi. Ertesi yıl, 1 Mayıs’ın kutlandığı yerlere yenisi eklendi.
1 Mayıs kutlaması ilk kez 1910'da İstanbul’a yapıldı.
1911’de Mayıs’ında ise Üsküp, Selanik ve İstanbul’un yanı sıra, Edirne ve Trakya’nın yerleşim merkezlerinde işçiler sokağa döküldü.
1912’de 1 Mayıs’ın İstanbul’daki kutlama mekânı Pangaltı’daki Belvü Bahçesiydi. 1 Mayıs’la ilgili ilk yasağın gelmesi gecikmedi, İttihat ve Terakki, 1913’ten itibaren 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.

Cumhuriyet Dönemi
1920’de işgalcilerin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayısın İşçi Bayramı olarak kutlandı. Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na yürüyen işçilerin talebini belirten, “Bağımsız Türkiye” yazılı bir pankart taşıdılar. Bu eylem ertesi yıl da tekrarlandı, hem de “amelenin iş bırakması ve tatil yapmasının askeri suç addedileceği ve faillerinin askeri mahkemede yargılanacağı” ilan edilmesine rağmen… Türkiye Sosyalist Fırkası’nın merkezine “kızıl bayrak” çekildi, bando gün boyu Enternasyonal’i çaldı.
1921’de 1 Mayıs İstanbul'un hemen tüm işçileri, özellikle Şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay Şirketi çalışanları 1 Mayıs'ı kutladılar.
1922’de 1 Mayıs’ı Sultanahmet Meydanı’nda toplanan emekçiler, bando, mızıka eşliğinde uluslar arası marşlar söyleyerek Galata’da başka bir grupla birleşip Kâğıthane’ye yürüdüler
1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde işçi grubunun önerisi ile 1 Mayıs’ın “Türkiye İşçileri Bayramı” olarak kanunen kabulü ilkesi benimsense de, hükümetçe gerçekleştirilmedi. 1923 1 Mayısı'nda çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçi taleplerinin arasında, "yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs'ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı" vardı ve birçok işçi tutuklandı.
1924’de 1 Mayıs kutlamaları yasaklanmasına rağmen Ankara’da İmalât-ı Harbiye işçileri bir toplantı düzenledi. İstanbul’da ise Türkiye Umum Amele Birliği Genel Merkezi önünde bir toplantı yapıldı.
1925’te Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile sıkıyönetim ilan edilince, 1975 yılına kadar kitlesel 1 Mayıs kutlanamadı.
1935’de 1923 yılında 1 Mayıs günü “Türkiye İşçileri Bayramı” olarak ilan edilen adı “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak değiştirilerek ücretsiz tatil günü ilan edildi.
Ülkemizde işçi mücadelesinin ve kazanımlarının altın çağı esas olarak 1960’lı ve 1970’li yıllarda yaşamıştır.1960’lı-1970’li yıllarda gündeme gelen planlı kalkınma sayesinde, sanayi sektöründe önemli gelişmeler sağlanmış, bunun sonucunda kentlerde kitlesel düzeyde emekçiler ilk kez güçlü bir şekilde tarih sahnesine çıkmışlardı. 1961 Anayasası’nın sağladığı nispi özgürlük ortamında önemli kazanımlar elde eden ve kendi işçi sınıf alma bilincine ulaşan emekçiler, 1976 yılının 1 Mayıs’ında önceki yıllarla kıyaslanmayacak düzeyde, büyük bir coşku ve kararlılıkla, Taksim Meydanı’nda üretimden gelen güçlerini ortaya koydular. Bu büyük kutlamaya yönelik yapılan kışkırtma ve ölen onlarca emekçi insanımıza karşın, bu gösteri Türkiye emekçilerinin mücadelesinde, tarihi dönüm noktalarından biri olarak yerini alacaktır.
1970 yılından sonlarında ekonominin içerisine sürüklendiği kriz ortamı ve emekçilerin elde ettikleri kazanımlar ve örgütlülük düzeyi Türkiye’yi bir yol ayrımına getirmişti: Yaşanmakta olan iktisadi ve siyasi kriz, ya daha demokratik bir açılım ile aşılacak ya da giderek derinleşen krizin faturası emekçi katman ve sınıflara ödetilecekti.
1975’te 1 Mayıs kutlamaları Tepebaşı’nda bir düğün salonunda yapıldı.
1976’da Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ilk kitlesel kutlama Taksim meydanında yapıldı. Emekçiler Beşiktaş’ta toplanıp Taksim’e yürüdü. Toplanan emekçi sayısı 150–400 bin arasındaydı. Taksim Meydanı bu tarihten sonra 1 Mayıs Meydanı” olarak anılmaya başladı.
1977 1 Mayısı’nda 500 bin cıvarında ki emekçi grubu Beşiktaş ve Saraçhane’de toplanarak, 141-142’ye hayır”, “Faşizme geçit yok” sloganlarıyla taksime yürüdüler. Saat 19’da bile alana gelen gruplar vardı. Ancak, DİSK Genel Başkanı Kemal Türklerin konuşmasının sonlarına doğru Sular İdaresi ve şimdiki The Marmara Oteli’nden açılan ateşle 42 kişi öldü.
1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul'da mitinge izin vermedi, İzmir’de Konak Meydanı'nda kutlandı.
24 Ocak 1980 kararları’nı izleyen 12 Eylül Askeri darbesi sonrası, yaşanmakta olan ve giderek derinleşen krizin maliyetini, emekçi sınıf ve katmanlara ödetme yolunu seçecek, emekçiler açısından yeni bir dönem başlayacak, 1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs’ı tatil günü olmaktan çıkaracak, Cumhuriyet tarihinin en baskıcı, en antidemokratik uygulamaları karşısında emekçiler, geçmiş yıllarda elde ettikleri kazanımları büyük ölçüde kaybettiler. Emekçiler haklarını savunma ve 1 Mayıs kutlamalarını salon toplantılarında veyahut Resmi Kurular tarafından müsaade edilen alanlarda yapıldı.
1987’de 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı'na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istediler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin verdi.
1989’da Taksim'de biraraya gelen kitleye saldırıldı.
1990’da Yine Taksim'e yürümek isteyenlere izin verilmedi.
1991–1995 yıllarında ülkemizin çeşitli şehirlerinde izin alınan alanlarda mitingler yapıldı.
1996’da 1980 sonrasının en kitlesel mitingi gerçekleştirildi. İstanbul Kadıköy'de alanı dolduran yaklaşık 150 bin insan toplandı.
2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.

Sonuç olarak
Bir ülkede çalışabilir nüfusun yarıya yakın bir bölümü gizli ve açık işsizse, o ülkede hızlı büyüme olamaz; tasarruflar yeterli düzeye yükselemez, borçlanma sürekli bir finansman yöntemi haline gelir; iç ve dış borçlarını artırır.
Ekonomik krizin etkisiyle istihdamda yaşanan yavaşlama aralık döneminde rekor seviyeye ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, işsizlik oranı aralık döneminde % 13,6’ya yükselerek tüm zamanların en yüksek düzeyini gördü. Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 838 bin kişi artarak 3 milyon 274 bin kişiye yükseldi. Buda günde 2 289 kişinin işsiz kalması demektir. İşsizlik 2004 yılının ilk çeyreğinden bugüne kadarki en yüksek seviye olan % 12,4’e çıkmıştı. İşsizlik oranı Kasımda %12,3 düzeyindeydi. Kasıma göre bir ayda işsiz sayısı 279 bin kişi arttı. İşsizlik oranı geçen yılın aynı döneminde ise %10,6’ydı.
Türkiye’de kentsel yerlerde işsizlik oranı 3,2 puanlık artışla yüzde 15,4 Kırsalda 2,6 puanlık artışla %10,7 oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı %20,6’dan %25,7’ye çıktı. Verilere göre Türkiye’de her 4 gençten biri şu an çalışmıyor.
Emekçilerin önümüzdeki yıllardaki mücadele ekseninin ana yörüngesi, sosyal devlet ve onun araçlarına sahip çıkma ve geliştirme mücadelesi olmalıdır. Bunlar da, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim gibi temel hizmetler başta olmak üzere, bu hizmetlerin piyasalaştırılarak sadece gücü olanların satın aldığı bir hak olmaktan çıkarılması için mücadele bayrağı yeniden yükseltilmeli, daha demokratik, daha insancıl, daha yaşanır bir Türkiye için yeniden mücadele etmenin ve dayanışmanın gücü ortaya konmalıdır.
Gelecek yıllarda İstanbul Taksim Meydanının Konserler, maç kutlamaları gibi organizasyonlarına açık olmasının yanısıra ülkemiz için önemli yeri olan Emekçi Kardeşlerimizin 1 Mayıs Kutlamalarına açık olması dileğiyle.

1 Mayıs Marşı
Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından
Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Vermeyin insana izin kanması ve susması için
Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin
Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor
Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor
Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor
Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider
Devrimin şanlı yolunda bir kâğıt gibi erir gider

“1 Mayıs marşı, B. Brecht'in, Gorki'den sahneye uyarladığı Ana adlı tiyatro oyunu için 1974'te bestelenmiştir. Söz ve müziği Sarper Özsan'a ait olan marş, Cem Karaca ve Dervişan tarafından seslendirilmiştir.”
Kaynaklar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder