8 Kasım 2010 Pazartesi

Türk Spor Tarihinde Atatürk 5

Aileyi de, 
Ulusu da Yapan Kadındır, 
Türk Sporuna Bayan Sporcuları 
Kazandırılması da O'nun Eseridir.

Yıl 1923, Cumhuriyet henüz ilân edilmemiş, Tunalı Hilmi Bey I. Büyük Millet Meclisi’nde yeni seçimler için yapılacak nüfus sayımında kadınların da sayılmalarını önerince büyük itirazlar kopmuş, yüksek sesli eleştiriler yapılmıştı. Konuşmacı, amacının kadınlara seçme hakkı vermek değil, yalnızca sayılmalarını sağlamak olduğunu bile anlatamadan kürsüden inmek zorunda kalmıştı.

Atatürk’ün önderliğindeki Cumhuriyet, Türk kadının tüm insan ve yurttaş haklarına sahip olmasını ve bunları etkin biçimde kullanmasını sağlayan hukuksal, eğitsel, kültürel ortamı hazırlamıştır.
Günümüz dünyasında en güçlü ve en ileri ülkeler, kendi içlerinde kadın erkek eşitliğini en büyük ölçüde gerçekleştirerek uygar insan ilişkilerini kurabilmiş olan ülkelerdir. Acık ya da örtülü sömürge durumunda bulunan toplumların ise temel bir ortak özelliği, kadınlarının eşit insan ve yurttaş konumundan yoksun tutulmalarıdır.

Atatürkün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlık hukukunu ve bunun içinde yer alan aile hukukunu, kadın ile erkeğin eşit insan ve yurttaş haklarına sahip olması anlayışına dayandırmıştır. Bu anlayışı toplumumuza ve aile yaşamımıza egemen kılmayı amaçlamıştır. Çünkü ulusun yarısının, hem de en iyi yarısının insanlık onuruna yaraşır bir toplumsal, ekonomik ve kültürel durumda bulunması, ulusal özgürlüğün de, ulusun bağımsızlığın da vazgeçilmez koşulu olduğunu görmüştür.
Cumhuriyet’in kurmak istediği çağdaş Türk ailesi, kadını her bakımdan tam anlamıyla ergin insan kabul eden bir ailedir. Kadını toplumsal yaşamın, yönetim işlerinin dışında tutulmamalıdır.
Cumhuriyet öncesinde Türk kadınları hemen tüm temel haklardan yoksun bulunuyordu. Erkek. Kadını aşağılık bir yaratık, kendi iffetini kendisi korumaktan aciz, kötü ve bozuk davranışta bulunmağa doğuştan eğilimli bir yaratık olarak görürdü. Kadın, kocası bile olsa, hiçbir erkekle sokakta, arabada yan yana gidemezdi. Erkek, karısıyla birlikte dışarı çıksa bile, yolda onu hesaba katmadan önden yürürdü. Türkiye’de kadınların erkeklerden ayrı bir dünyaya kapatılıp, toplumsal yaşamın, üretim etkinliklerinin dışında tutulması asıl olarak kentlerle kasabalarda yürütülebilmişti. Toplumun %90’a evin dört duvarı dışındaki toplumsal ilişkilerde, tarlada, bağda, pazarda er alabildiği için kasabaya özgü kaç-göç, harem-selâm ayrımı Türk köyünde yer etmemişti. Toplantılarda kadınlarla erkekler bir arada bulunmazdı. Yani kadınlı erkekli bir toplum yaşamımız yoktu. Tramvay ve vapurlarda kadınlarla erkeklerin oturacakları yerler bir perdeyle ayrılırdı. Bu tip önyargılar ve kısıtlamalar, Osmanlının yıkılış yıllarına değin süregelmişti. Hem de Osmanlı her yenilgisini din sömürüsü yoluyla örtmek üzere cahil ve yalıncı din adamlarıyla işbirliği ettiği için, bu önyargı ve baskılar daha da ağırlaşarak süregelmişti.
I. Dünya Savaşı sırasında kadınlar kimi işlerde erkeklerin yerine çalışarak üstün başarılar kazanmışlardı.
Atatürk’ün kadınların seçme ve seçilme haklarıyla ilgili sözlerini de hatırlayalım:
“Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Modern memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadının elindedir ve onu selâhiyet ve liyakatla kullanacaktır.
Yurttaşın oylarına yani ulusal egemenlik ilkesine dayalı olan laik cumhuriyet yönetimini, Türk ailesinde demokratikleşmenin ve Türk kadınına eşit insan ve yurttaş hakları tanınmasının temeli saymak gerekir. Laik cumhuriyet olmasaydı, kadının toplumsal konumunu ciddi ölçülerde iyileştirmenin olanağı bulunamazdı. Bugün Türkiye dışındaki Müslüman toplumların içinde yüzdükleri türlü gerilikler, laik devlet ilkesini gerçekleştiremedikleri için bireylerine insan ve yurttaş hakları tanımamalarından, bu yüzden de aile kurumlarını, kadını eşit insan değerinde sayan bir niteliğe sokamamalarından ileri gelmektedir.
Mustafa Kemal’in aile kurumu ve kadın hakları konusundaki düşünceleri

Mustafa Kemal, ülkesinin her köşesinde hizmet vermiş, böylece birçok toplumu, içinde yaşarak, yakından tanıma olanağını bulmuştu. Ayrıca hem gördüğü öğrenim ve öğrendiği yabancı diller dolayısıyla, hem de Selanik, Manastır, Sofya, Viyana, Paris gibi Avrupa kentlerinde bulunmuş olması nedeniyle gelişmiş toplumları da yerinde tanımıştı. Bu gözlemleri sırasında, aile yaşamına ve kadının gerek aile, gerekse toplum içindeki yeri ve değeri konusuna özel bir önem verdiğini biliyoruz. Aile yaşamının ve dolayısıyla tüm toplumun en temel öğesinin kadın olduğu, kadınları geri söyleyebiliriz. Mustafa Kemal’in aile içinde anne-baba ve çocuklar, yani kuşaklar arası ilişkiler, kadın-erkek ilişkileri ve kadının toplumsal yeri konularındaki düşünceleri tam anlamıyla toplumbilimsel değerdedir. Ve Türk aile yaşamının demokratikleşmesi atılımlarına da temel olmuştur, denilebilir.
Mustafa Kemal, Cumhuriyet kurulduktan sonra da aralıksız sürdürdüğü yurt gezileri yoluyla bir yandan kamuoyunu böylece aydınlatıyor, öte yandan da zamanı gelen yenilikleri TBMM’nde kabul edilen yasal düzenlemelerle yürürlüğe koyuyordu.

3 Mart 1924 öğretimin birleştirilmesine ilişkin yasa ile kız çocukların da aynı okullarda öğrenim görmesi yolu açıldı. Böylece daha en küçük yaştan kız çocuk-erkek çocuk ayrımı yapan ve gerek kız, gerekse erkek çocukları hem kendi cinsinin, hem de karşı cinsin doğasına yabancılaştırarak ruh ve düşünce sağlığını bozan eğitim yapısı ortadan kaldırıldı.

8 Nisan 1924te dinsel yargı kuruluşları olan Şer’iye mahkemeleri kaldırılarak yargı kuruluşları birleştirildi. Aile yaşamına ilişkin davalar da artık laik, yani insanların özgürce yapıp değiştirebildikleri yasalara göre çalışan, bağımsız yargı kurumlarında görülmeğe başladı.

22 Ağustos 1924 yargıçlığa atanmak isteyen kadın hukukçuların başvurusuna yanıt veren Adalet Bakanı Mustafa Necati, bunun ilerde sağlanacağını bildirerek başvuran kadın hukukçular Melahat Tüzel, Süreyya Ağaoğlu ve Bedia Onar’ı bakanlık ceza İşleri Kalemi’nde göreve atadı. İlk kadın yargıçlar 29 Nisan 1930’da atanan Nezahet (Güreli) ve Beyhan hanımlar oldular.

4 Eylül 1925 günü bir baloda Türk kadınlarının da katıldığı ilk güzellik yarışması yapıldı. Balo ve dans, kadın-erkek ayrımcılığına indirilen en ağır darbe olmuştur. Kısa zamanda tüm Türkiye’de insanlar, gerek geleneksel gerek yeni müzik eşliğinde Kadınlı-erkekli eğlenerek bu yolla da tam bir toplum oluşturmaya başladılar.

3 Nisan 1930 Belediye Yasası, 26 Ekim 1933 tarihli Köy Yasası değişikliği ve 5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara yerel ve ulusal seçimlerde hem seçme hem de seçilme hakları tanınarak siyasal bakımdan da erkeğe eşit yurttaş konumu tanındı. 1 Mart 1935te açılan 5. Dönem TBMM’nde onsekiz kadın milletvekili yer almıştı. Bunlardan biri de özverili Türk köylü kadınlarının simgesi olmak üzere Satı Kadındı.
Aynı tarihlerde Avrupa ülkelerinin bazılarında kadınlara seçme ve seçilme hakkını verilmediği bir dönemde Türk Kadının bu ayrıcalığı dikkatlerden kaçmamalıdır.
8 Şubat 1935 yılında yapılan 5 dönem Milletvekili Seçiminde seçilen 18 Bayan üyeden biride Edirne Milletvekilidir.
Fatma Şakir Memik (1903–1991) Doktor ve Edirne Milletvekili

Fatma Memik 1903'te Safranbolu'da doğdu. İlköğrenimine Safranbolu'da başlayan Memik sekiz yaşında İstanbul'a geldi. Burada Beyazıt İnas numune Mektebi ile Bezm-iâlem Valide Sultan Mektebi'nde okuduktan sonra Tıbbiye'ye girdi.
Tıbbiye'den 1929'da birincilikle mezun oldu ve Gureba Hastanesi'nde çalıştı. Dâhiliye uzmanı olan Memik seçilmeden önce Gureba Hastanesi Poliklinik Şefi idi. V. VI. ve VII. Dönem Edirne Milletvekilliği yapan Memik 1991'de vefat etti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 inci döneminde seçilen 18 bayan üyenin arasında Edirne Milletvekili Fatma Memik Hanım’da bulunmaktaydı. Fatma Memik Hanım 03.04.1939 (VI dönem) ve 08.03.1943 (VII dönem) yıllarında yapılan seçimlerde de ilimizden milletvekili seçildi.

Cumhuriyet Dönemi Kadın Milletvekili Sayıları ve Oranları
Dönem
Tarih
Toplam
Üye
Kadın Üye
Dönem
Tarih
Toplam
Üye
Kadın Üye
Sayı
Oranı %
Sayı
Oranı %
5
08.02.1935
399
18
4,51
15
14.10.1973
450
6
1,33
6
26.03.1939
424
16
3,77
16
05.06.1977
450
4
0,89
7
28.02.1943
455
16
3,52
17
06.10.1983
450
12
3,01
8
21.07.1946
465
9
1,94
18
29.11.1987
450
6
1,33
9
14.05.1950
487
3
0,62
19
20.10.1991
450
8
1,78
10
02.05.1954
541
4
0,74
20
24.12.1995
550
13
2,36
11
27.10.1957
610
8
1,31
21
18.04.1999
550
23
4,18
12
15.10.1961
450
3
0,67
22
03.11.2002
550
24
4,36
13
01.10.1965
450
8
1,78
23
22.07.2007
550
48
8,72
14
12.10.1969
450
5
1,11

Toplam
8580
210

Kaynak: Çizelge, Erol Tuncer, Osmanlı’dan Günümüze Seçimler 1877–1999, TESAV Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı- Ankara 2002, Birinci baskı Eylül 2002 TESAV Danışmanlık ve Yayıncılık İşletmesi, TESAV Yayınları No: 17, s.151. Bkz. Kaynak. TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü.

08.02.1935 tarihinde ki 5 inci dönem ile 22.07.2007 tarihinde yapılan 23 üncü dönem arasında yapılan seçimlerde toplam 19 seçimde toplam 210 Kadın milletvekili TBMM’ne girebilmiştir.

Cumhuriyet’in İlk Kadın Milletvekilleri 08.02.1935

Adı Soyadı
Doğum Yeri
Ve Tarihi
Öğrenimi
Mesleği
Bildiği Yabancı Dil
Medeni
Durumu
Çocuk
Sayısı
Seçim
Bölgesi
1
Mebrure Gönenç
İstanbul 1900
Amerikan Koleji
Öğretmen
Fransızca-İngilizce
Evli
2
Afyon
2
Satı Çırpa
Kazan Köyü 1890
-
Çiftçi-Köy Muhtarı
-
Evli
6
Ankara
3
Türkan Örs Baştuğ
Üsküdar 1900
Üniversite-Felsefe
Lise Müdürü
Fransızca
Bekâr
-
Antalya
4
Sabiha Gökçül Erbay
Bergama 1900
Yüksek Öğretmen Okulu
Lise Müdürü
-
Bekâr
-
Balıkesir
5
Şekibe İnsel
İstanbul 1986
Ortaokul
Çiftçi
Almanca
Dul
1
Bursa
6
Hatice Özgener
Selanik 1865
Rüştüye-Hususi
Darüleytam Müdürü
Rumca
Dul
4
Çankırı
7
Hariye Öniz Baha
İstanbul 1887
Londra Üniversitesi Pedagoji
Öğretmen
İngilizce
Dul
1
Diyarbakır
8
Fatma Memik
Safranbolu 1903
Tıbbiye
Deri Hastalıkları Uz.
Fransızca
Bekâr
-
Edirne
9
Nakiye Elgün
İstanbul 1882
Kız Muallim Mektebi
Lise Müdürü
-
Bekâr
-
Erzurum
10
Fakihe Öymen
İşkodra 1900
Darülfünun Coğrafya
Lise Müdürü
Fransızca
Evli
2
Ankara
11
Benal N. İştar Arman
İzmir 1903
Sorbonne Ünv. Edebiyat
Belediyeci
Fransızca-Rumca
Bekâr
-
İzmir
12
Ferruh Güprüp
Kayseri 1891
Hususi
Biçki-Dikiş
Arapça
Dul
-
Kayseri
13
B.B. Morova Aldilek
Bosna 1897
Ortaokul
Resim Öğretmeni
-
Evli
1
Konya
14
Mihri Pektaş
Bursa 1895
Amerikan Kız Koleji
Fransızca Öğretmeni
Fransızca-İngilizce
Evli
2
Malatya
15
Meliha Ulaş
Sinop 1901
Darülfünun-Edebiyat
Edebiyat Öğretmeni
Fransızca-İngilizce
Evli
-
Samsun
16
Esma Nayman
İstanbul 1899
Lise
Dil Öğretmeni
Fransızca-İngilizce-Rumca
Evli
2
Seyhan
17
Sabiha Görkey
Üsküdar 1888
Darülfünun-Riyaziye
Riyaziye Öğretmeni
Fransızca
Evli
1
Sivas
18
Seniha Hızal
Adapazarı 1897
Darülfünun- Fen Fakültesi
Lise Müdürü
-
Bekar
-
Trabzon
Kaynak: Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, TBMM Basımevi, Ankara 1994, s.96–112

1961–1980 Yılları arasında Cumhuriyet Senatosunda 10 Kadın üye görev yapmıştır. Bunların 6’sı Seçim çevrelerinden, 4ü de Cumhurbaşkanınca seçilerek Cumhuriyet Senatosuna üye olmuştur.
Günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nde kandınlar, Bakanlar Kurulunda ancak bir üye ile temsil ediliyor. Arzu ederdik ki daha çok temsilci bulundursunlar.
20. yüzyılın başlarında gelişmiş toplumlarda eğitim öğrenim görmüş, çağın uygarlığını tanımış aydın Türkler, etkilerini arttırmaya başlarken, kadınların toplum içindeki yerini iyileştirici önlemlere de yer verdiler.
Cumhuriyetin yarattığı bu ortamda Türk kızı ve kadını, spor yapmak, vücudunu sağlıklı tutmak ve geliştirmek, tiyatroya, sinemaya, kamuya açık toplantı ve dinlenme-eğlenme yerlerine gitmek, bu tür sanatsal etkinliklere ve yaraşmalara doğrudan doğruya katılmak özgürlüğüne kavuştu; böylece zihinsel gelişimini de güvenceye almak olanağını buldu. Yetişen kuşaklar, annelerinin, kız kardeşlerinin, kadın akrabalarının ve tümüyle kadın yurttaşlarının insanlık değerinden kuşku duymadan yetişmek olanağını buldular. Böylece özgür düşünceli, başka insanların eşit haklarına saygılı demokrat yurttaşlar olarak yetişme ortamına kavuştular. Türk kadını yaşamın her alanında yurduna ve uygarlık dünyasına katkı değerinde üstün başarılar elde etti.
Evet, Atatürk Cumhuriyeti bu olanakları getirdi ve çağdaş devletin güvencesine dayandırarak kurumlaştırdı. Bizlere düşün, bunun değerini bilmek, korumak ve geliştirmektir.

Türk Sporuna Bayan Sporcular
Atatürk’ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de bayan sporculardır. Türk kadını, Atatürk’ün devrimleri ve kesin direktifleriyle Türk sporunun içine girdi. Sporcuların kızları, kız kardeşleri ve hatta eşleriyle başlayan bu girişimler en kısa zamanda geniş kitlelere yayıldı. Bunda da Büyük Atatürk’ün emir ve direktiflerinin pek büyük katkısı oldu.
Atletizm ve tenisle spor alanlarında görülmeye başlayan Türk kızları daha sonra kürek, eskirim ve yüzme dallarında da kendilerini göstermeye başladılar.
Türk kadını, 1926 yılında Ömer Rasim Koşalay’ın girişimleri ve çalışmalarıyla ilk kez atletizm pistlerinde göründü. Dünya kadınlarının Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez 1928 yılında piste çıktıkları göz önünde tutulacak olursa, bu Türk sporu nam ve hesabına sevindirici bir olaydır.
1926 yılında Nermin Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsameddin ve Neriman gibi ilk bayan atletlerimizi 1927 yılından itibaren Kürek Spor’unda Şerefnur, Vecihe, Leyla, Melahat, Nevhilal ve Karman hanımlar izlemişlerdi. 1929 yılında Türk kadını ilk kez voleybol filelerinin önünde görüldü. Ancak o tarihlerde Türk voleybolunda henüz bir bayan takımı bulunmadığından, ilk voleybolcu Türk kızı; Yüksek Mühendis Mektebi (Teknik Üniversite) öğrencisi bulunan Sabiha Rıfat hanım, Fenerbahçe’nin erkek voleybol takımında yer almıştı. Türk kızının o yılın şampiyonluğunu kazanan bir erkek takımında oynaması hiç kuşkusuz Türk sporu adına büyük bir olaydı. Bu belki de dünyada ilk ve tek olaydı. Atatürk devrimlerinin Türk kadınına kazandırdığı haklardan ilk yararlanan Türk sporcu kızlarından biri olan Sabiha Rıfat Güreyman, yıllar sonra Anıt-Kabir inşaatında kontrol mühendisi olarak görev alacak ve yurdun dört yanında ölümsüz eserler bırakacaktı.
Tenis kortlarında Vecihe Taşçı, Mediha Bayar, Adriyel Sadak, Hidayet Karacan hanımlar ilk Bayan Türk tenisçileri olarak ortaya çıkmışlardı. 1927 yılında Fenerbahçeli sporcu ve yöneticilerin eşleri idiler.
Leyla Asım Turgut, Cavidan Erbelger Lolo, Hrisanti, Süheyla ve Tramplenci Perihan hanımlar 1929’dan sonra yüzme havuzlarında ilk bayan yüzücülerimiz olarak görünmeye başladılar.
Türk Kadını Ay-Yıldız’lı milli formayı ilk kez yine Atatürk döneminde giydi. Leyla Asım Turgut ve Cavidan Erbelger hanımlar 1933 yılında Rusya’da yapılan ikili yarışmalarda Ay-Yıldızlı forma altında yarıştılar. Bunlardan Leyla Hanım, eski sefirlerden Asım Turgut Bey’in kızı olarak yurt dışında doğmuş büyümüş ve yüzme sporuna Almanya’da başlayıp ortada yetişmiş ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bir Türk kızı olarak yarışmıştı. Türk kadınını kafes arkasında yaşayan peçeli hanımlar olarak tanıyan Avrupalılar ilk kez bir Türk kadınını mayo ile ve yüzme havuzlarında birincilikler kazanırken görmüşlerdi. Leyla Hanım Yüksek Mimar olarak yurda döndükten sonra Fenerbahçe Kulübünde yüzme hayatını sürdürmüş ve çeşitli mesafelerde 30 kadar Türkiye rekoru kırma başarısını göstermişti. Bunların hemen tümü kendine aid rekorları kırması olmuştu.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurucularından ve devrinin en büyük spor adamlarından biri olan Ahmet Fetgeri Aşeni’nin kızı Suat Fetgeri (Tan) ele arkadaşı Halet Hanım (Prof Çambel) yine Atatürk zamanında Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eden ilk Türk kızları olmak şerefine erişmişlerdi. Bu iki Türk kızı, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nda bayanlar arası eskrim müsabakalarına katılmışlardı.
Havacılık sporunda da Büyük Atatürk’ün manevi kızı olan Sabiha Gökşen adını havacılık tarihine yazdıran bir başka Türk kızıydı.

Büyük Atatürk’ün vefatında Türk kızları atletizm, binicilik, eskrim, teniz, masa tenisi, voleybol, yüzme, kürek, okçuluk gibi sporlarda önemli faaliyet göstermekteydiler.

Ata, Türk sporunda da önemli bir devrimi gerçekleştiren kişi olmuştu böylece…

Kaynaklar
  • Prof. Dr. Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, TC Kültür Bakanlığı Atatürk Dizisi, TC Kültür Bakanlığı Yayınları/1711,Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara 1995, s.367–383
  • Atatürk Yolu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, (Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu koordinatörlüğünde Prof. Dr. Mustafa Aysan, Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Prof. Dr. İsmet Giritlioğlu, Prof. Dr. Mehmet Gönlübol tarafında hazırlanmıştır.) 3 Baskı Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara 1995, Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Türk İnkılâbının Temel Taşı Laiklik-Kadın Hakları Bölümü s.208–210.
  • Çizelge, Erol Tuncer, Osmanlı’dan Günümüze Seçimler 1877–1999, TESAV Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı- Ankara 2002, Birinci baskı Eylül 2002 TESAV Danışmanlık ve Yayıncılık İşletmesi, TESAV Yayınları No: 17, s.151. Bkz. Kaynak. TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü.
  • Vikipedi, Özgür Ansiklopedi’si.
  • Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt II, İkinci Baskı, s. 275
  • Cüneyt E. Koryürek, Olimpiyat Tarihi M.Ö. 776-M.S. 1996 Klasik ve Modern Olimpiyadlar Olimpiyadlar’da Türkler. Aktüel Yayınları, Olimpiyatlarda Türkler.
  • Cem Atabeyoğlu, Atatürk ve Spor, T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Eğitimi dairesi Başkanlığı Yayın No: 90, 1989-Ankara, s.85–87.
  • Halûk San, Belgeleri ile Türk Spor Tarihinde Atatürk, 1981, Türk Spor Vakfı yayınları No.2. s.
  • Hürriyet Gazetesi İlavesi, Mustafa Kemal Atatürk İz Bırakanlar, Asır Basımevi. www.hürriyet.com.tr
  • Burhan Aytekin, Türk Spor Tarihinde Atatürk {5], Aileyi de, Ulusu da Yapan Kadındır, Türk Sporuna Bayan Sporcuları Kazandırılması da O'nun Eseridir. Edirne Yenigün Gazetesi 4 Aralık 2007, s.4.  www.edirneyenigun.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder