17 Temmuz 2012 Salı

Şehitler Diyarı Saraybosna

Yaşayan Bir Tarih ve Şehitler Diyarı
Saraybosna
Yaşayan bir tarih, şehitler diyarı ‘Saraybosna’ …Bilge Kral merhum Aliya İzzet Begoviç’in kabr-i şerifini ziyaretle Saraybosna gezisine başlayabilirsiniz… Kabrin etrafında pek çok eski ve yeni kabirler dikkati çekiyor. Çoğunluğunun ölüm tarihleri aynı. 1992–1995 yıllarını mezar taşlarında okuyorsunuz. Saraybosna’nın mezarlığı buradan ibaret değil, şehir turunda görüyor ki, hemen her mahalle ve yamaçta Bosna savaşı şehitlerine ait mezarlar bulunuyor. Başçarşı Saraybosna (Sarayova) ne kadar da bizden bir şehir. İnsanlar, yüzler. Yemekler tanıdık. Herkesin Türkçe konuştuğunu sanıyorsunuz, oysa Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça konuşuyorlar. Kulağınıza “Selam… Merhaba... Haydi, Allah’a ısmarladık” kelimeleri sıkça geliyor. Başçarşı’da sokak isimleri hep bizden, “Kuyumcular, Bakıcılar, Çizmeciler” vb… Yazılışları farklı olsa da bizim gibi okuyorlar. Saraybosna’da gezerken Osmanlı’dan günümüze bir tarih ile birlikte yürüyorsunuz.. Sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemi süslü yapıları arasına giriliyor. Aralarda camiler, kiliseler, sinagoglar… Başçarşı (Bascarsija), daha çok Müslümanların bulunduğu bir yer, bizim Kapalıçarşı gibi. Bedesten (müze), dükkânlar, restoranlar, camiler var. Başçarşı yeniden tamir görmüş. Kımızı kiremitle tek sıra sevimli dükkânlar. Lokanta, berber, şark kahveleri, turistik eşya satanlar.. Meydan, somaki mermer kırığı, poligonal taşlarla döşenmiş. Orta yerde musluklarından buz gibi suların aktığı Boşnak Çeşmesi… Etrafında bakır göğüslü kumruların bayram yerine çevirdiği yaşlı kavaklar, çınar ve ıhlamur ağaçları… Dükkân sahiplerinin isimleri hep Türkçe. Baharatçı dükkânın önünde vitrine bakıyorum; badem, çörekotu, karanfil, rahat lokum vb. Birçok tanıdık isim var... Büyük bir kilise var, geniş bir meydanı olan. Yahudi Müzesi’nin arka sokağında. Bu meydana bakan sokakta kafeler bulunuyor. Saraybosna, savaş zamanı (1992–1995) çok yara almış, bütün evler, binalar mermi-bomba izlerini taşıyor. Bir kısmı olduğu gibi duruyor (Europa Oteli gibi) bir kısmı da yenilenmiş ama hâlâ izleri duruyor. Gazi olmuş bir şehir yani.
Savaş cennet Bosna’yı “Mezaristan”a çevirmiş. Üç dine ait unsurları bir arada barındıran ve “Avrupa’nın Kudüs’ü” olarak tanımlanan Saraybosna’da adım başı bir cami, kilise ve o kadar sık olmasa da sinagoglara rastlamak mümkün. Bu cami, kilise ve sinagogların, daha doğrusu şehirdeki binaların çoğu, savaş zamanında hasar görmüş, kullanılamaz hâle gelmiş ya da yıkılmış. Günümüzde bile hasarlı veya yıkılmaya yüz tutmuş binalar mevcut. Yaralarını sarmaya çalışan halk, bazı binaları tamir edip savaşın izlerini silmeye çalışıyor.
Saray Ovası Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna, dört bir yanı dağlarla çevrilmiş bir Osmanlı şehri. İgman ve Püren dağları bu şehri çevreliyor. Kış olimpiyatları da burada gerçekleştirilmiş. Meşhur kayak merkezleri var.
Miljacka Nehri Bosna’nın ortasından geçiyor. Saraybosna, dağlarla çevrili bir alanda kurulu Miljacka Nehri üzerinde yer alır. 350 bin nüfusa sahip Saraybosna’nın ismi Osmanlı Devleti tarafından fethedilmeden önce Vrhbosna’ydı. Osmanlı Devleti’nde Bosna-Saray denmesinin yanı sıra ‘Saray Ovası’ olarak da adlandırılan, bu yüzden günümüzde bile pek çok dilde bu ifadenin kısa hali olarak Sarajevo adı kullanılmıştır.
Saraybosna, tarihi boyunca uluslararası önemi olan birçok olay görmüştür. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olarak gösterilen suikast bu kentte gerçekleşti. 70 yıl sonra 1984 Kış Olimpiyat oyunları bu kentte yapıldı. Şehir, Bosna Savaşı sırasında dünya modern savaş tarihindeki en uzun kuşatmaya maruz kalmıştır.
Bosna-Hersek nüfusunun yüzde elli beşini oluşturan Müslümanlar, etnik kökenleri ne olursa olsun Sırp, Hırvat, Karadağlı ve Boşnak olarak değil, kendi özgür iradeleri ile Müslüman olarak adlandırılmak istiyorlar. Yugoslav Devlet Başkanı Tito bu İslamlaşmış Slavlara millet statüsü tanıyor. Yugoslav nüfus dairelerinde ve kimlik kartlarında büyük “M” harfi ile yazılan Müslüman sözcüğü sadece dinin değil, bir milletin adı oluyor.
Gazi Hüsrev Bey Külliyesi
Saraybosna’da birçok Osmanlı eseri bulunuyor. 1561 yılında inşa edilen Ali Paşa Camii (Ferhadiye Camii), kümbetiyle görkemli bir camidir. Hünkâr Camii (İmparator Camii) ve Gazi Hüsrev Bey Camii, kentin diğer önemli kültürel ve dini abidelerindendir. Saraybosna şehrinin ve Osmanlı Bosnası’nın gerçek kurucusu Gazi Hüsrev Bey’dir. Akıncı beylerinden Ferhat Bey ile 2. Beyazıt Han’ın kızının oğludur. Yani padişah torunudur. Kanuni Sultan Süleyman Han’ın halazadesidir. Şehrin iktisadi hayatını da etrafını da zapturapt altına alan dirayetli bir yönetici. Gazi Hüsrev Bey Mahallesi, eski şehirlerin terk edilen, ara sıra lütfen uğranılan bir mahallesi değildir. Saraybosna halkı Ferhadiye Caddesi ve Gazi Hüsrev Bey Külliyesi’nden günde birkaç defa geçerler. Gazi Hüsrev Bey Camii selvileri, şadırvanı ile huzur dolu bir köşedir. Bosna’da hoş bir Müslümanlık var. Namaz vakti blucinli kızlar örtünüp camiye giriyor, sonra hayata devam ediyor. Gazi Hüsrev Bey Camii namaz vaktinde zarif minaresinden hoparlör kullanılmadan, insan sesinin güzelliğiyle Müslümanları namaza çağırıyor. 460 yıldır her öğle namazından sonra imam efendinin rehberliğinde Kur’an cüzleri okunarak hatim yapılırken, caminin diğer köşesinde de 1000’lik tespihi 7 kişi çekerek zikir hatmini yapıyorlar. Gazi Hüsrev Bey Camii ilk elektrik kullanılan camii. İlk tuvalet de yine caminin yanındaki imaretin içerisinde ve halen kullanılmaktadır.
Sanki Açık hava müzesi Saraybosna adeta bir açık hava müzesi görünümünde yeşile bürünmüş, ortasından geçen Milyaçka Nehri’yle iki kısımdan oluşuyor. Kentte 400 yılı aşkın Osmanlı döneminden kalan çok zengin tarih ve kültür mirası bulunuyor. Bosna Hersek, bir bütünü oluşturan üç etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır: Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar. İngilizce’de ve daha birçok dilde etnik kimlik göz önünde tutulmadan tüm Bosna Hersek halkına “Bosnalı” denir. Ancak Türkçede tarihten gelen yakınlıktan dolayı “Bosnalı” denildiği anda Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar terimi kastedilir. Ayrıca ülkede Bosnalı veya Hersekli olmak da ayrı etnik kimliği vurgulamak için kullanılır. “Bosnalıyım” demek “Müslüman’ım” demektir. “Hersekliyim” demek “Hırvatım” demektir.
Savaşın izleri hâlâ şehirde mevcut. Sadece 1993 yılındaki savaşın değil; 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Sırp milliyetçisi Prinkipo’nun Avusturya-Macaristan velihatı Franz Ferdinand’ı öldürdüğü Latin Köprüsü’nü ve köprünün ayağındaki müzeyi görmeniz mümkün. Burada Hırvatlar, Sırplar, Müslümanlar yaşıyor. Baskın olan yine Hıristiyan olanlar ve özellikle Sırplar.
Kaynak Abdullah Kalın-Gaziosmanpaşa http://www.bosnakmedya.com/bosnak-kulturu-ve-tarihi/sehitler-diyari-saraybosna.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder