20 Mayıs 2012 Pazar

Bulgaristan HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan "Selamet Akıllı Savaşla Olacak"

Bulgaristan HÖH Partisi Genel Başkanı
Ahmet Doğan:Selamet Akıllı Savaşla Olacak
Bugün 19 Mayıs Cebel Günü töreninde katılan Hak ve Özgürlükler Hareketi /HÖH/ Genel Başkanı Dr. Ahmet Doğan binlerce Türk’ü “Merhaba!” ile selamlayarak konuşmasına başladı. Dr. Doğan, kendisini büyük ilgi ve sevgiyle karşılayan Cebellilerden 23 yıl önce meydana gelen Mayıs Olaylarının baş kahramanlarını, Türklerin Bulgarlaştırma sürecine karşı mücadelesini başlatan siyasi mağdurlarını selamladı.
Ahmet Doğan, “Tarih yazmada ve gerçek bir siyaset yapmakta 23 adım gibi geçen bu 23 yılın nasıl geçtiğini şiirsel duygularla karışık felsefi düşüncelerle titiz bir değerlendirmesini yapmamı beklemiyorsunuz her halde. Benden başka bir şey beklediğinizden eminim.
Gazetecilerin de aynı şey için burada olduklarından şüphem yok. Benden siyasi hava tahmininde bulunmamı beklediğinizden eminim-acaba ne haldeyiz ve bizi neler bekliyor! Hava tahmini söz konusu olunca, çok defa siyasi bir hava tahmin uzmanı olarak ortaya çıkıyorum.
Hava yağmura kokuyor, bunu herkes biliyor, fakat seçimlere de kokuyor. O da erken Parlamento seçimlerine kokuyor, değerli kardeşlerim. Çeşitli basın temsilcileri de zaten onun için buradalar. Fakat başka bir şey de var. Her defasında biz şiirsel duyumlarda sezilen serbest liberal düşüncelerimizi dile getirirken daha büyük çeşitlilik olsun diye ağzımızdan kaçırdığımız bazı ifadeler oluyor. Bu ifadeler belirli partilerin stratejisini oluşturuyor ve bu da her durumda milliyetçiliğin bir bakımdan damgasına dönüşüyor, HÖH’e karşı yürütülen bir politika oluyor. Bu kontekste insan haklarına, etnik azınlıklara, hoşgörüye karşı bir politikaya dönüşüyor ” dedi.
HÖH lideri, “Ben bu Mayıs olaylarının meydana gelmesine koşullar yaratıp, yönetmeme rağmen onları analize etmek istemiyorum, fakat şu ana kadar dile getirmediğim bazı noktalara dikkat çekmek isterim. Birinci, bir insanın ve azınlıkların hakları ve özgürlükleri korunmazsa, gerçek bir siyasi demokrasinin olması mümkün değil. Ve her kim insan haklarını sınırlandırarak geçici olarak her hangi bir siyasi başarı elde edeceğini düşünüyorsa, o yenilgiye mahkûmdur. Bu bağlamda çok önemli bir şey söylemek istiyorum. 23 yıl önce problemimiz devlete karşı çıkarak, protesto gösterileri düzenleyerek, etnik ve dini kimliğimizi korumak için mücadele vermemiz idi, şimdi temel hak ve özgürlüklerle beraber, en büyük problemimiz onurlu bir yaşam hakkımızın olmasıdır. Onurlu yaşam hakkı, daha yüksek yaşam standardı hakkı demektir. Ve Avrupa parametreleri ile ölçülebilen gerekli bir yaşam standardına sahip onurlu yaşam için koşullar yaratmayan her bir iktidar, temel onurlu yaşam hakkını ihlal ediyor demektir. Biz bugün yönetimde olanların değerlendirmesini tam olarak bu açıdan yapıyoruz. Son 3 yıl içerisinde devlet ekonomi açıdan çok kötü bir durumda. Bir yıl önce hükümetin daha önceki iki yıl göz önünde bulundurarak her yönde politikasının başarısız olduğunu söylemiştik, fakat bu şimdi yeterli değil.
Çünkü bu başarısızlık son yılda çok büyük endişe vermeye başladı. Devlet krizden çıkış için en basit bir vizyona sahip değil. Bizim de yer aldığımız Üçlü Koalisyon hükümetinin şimdiki GERB hükümetine miras bıraktığı 8 milyar 300 milyon levayı aşkın paradan eser yok. Son 3 yılda devlet bu rezervle yönetildi ve bu rezerv paradan ne kaldığını çok az kişi biliyor. Maalesef, devletin bu mali kaynaklara bir leva para bile eklenmiş değil. Sadece tüketime ve tüketimle ilgili şeylere tanık oluyoruz, siyasi amaçla para yönlendirmeye, hatta para çalmalar da var” diye sözlerine ekledi.
Dr. Doğan konuşmasının devamında, “Gelecek seçimler çok zor olacak, belki de son 22 yıllık demokrasi tarihimizde en pahallı seçimler olacak. Çünkü bu şekilde yönetmeye alışan biri, diğerine yönetimde olma hakkını vermeyecek ve yönetimde kalmak için her türlü araçları deneyecek, bunun için devlet yapılışlarını, ulusal güvenlik yapılışlarını kullanacak. Son üç yılda yapılanların hesabı sorulması gerektiğini herkes biliyor. Erken seçimler olursa, bu korkudan olacak, iktidar güçlerinin şimdi diğer partilere, iş dünyasına ve her hangi bir sebeple onlara engel olan herkese yaptıklarının kendi başlarına da gelmesin diye olacak. Bu yeni kontekste bizim sorumluluğumuz çok farklı. İlk önce yerel iktidarın yeni sorumluluğu var. 23 yıl önce bizim temel görevimiz kimliğimize sahip çıkmaktı, şimdi ise onurlu yaşamın temel koşulu olarak istihdam, kalkınma, geçim kaynağı problemi birinci sırada bulunuyor. Artık belediye başkanlarımız faaliyetini sadece altyapı projeleri olarak sınırlandırmamalıdır. Yerel iktidar, yeni yatırımlar için koşullar yaratmak zorundadır. Bu yönde herkesin düşündüğü, fakat söyleyemediği bir şeyi söyleyeceğim. Son 23 yılda gelenek üzere ve Bulgaristan’da önde gelen düşünceler göz önünde bulundurularak ülkenin Türkiye ile olan temasları temeline dayanarak gelişme imkânı kullanılmadı. Ülkenin tüm önde gelen siyasetçileri Türkiye’den korkuyor, ülkenin güvenliği açısından riskli bir faktör bilincinde algıladığı Bulgaristan’daki Türk Müslüman azınlığından korku hissediyor. Gerçek siyasi politika yapımında yerine oturtmamız gereken yeni bakış açısı bu. Türkiye dev bir ekonomi potansiyeline sahip çok ciddi bir ülke. 3 yıl önce gerek Türkiye’de, gerek Bulgaristan’da yaklaşık yüzde - 4,5, yüzde -5 oranında ekonomide düşüş vardı. Fakat son 2 yılda Türkiye ardı arda yüzde artı 9 oranında yükselme kaydetti. Biz ise dipteyiz ve hala daha da aşağıya düşmeye devam ediyoruz. Ülkedeki bu güçlü azınlık kültürel etkileşim açısından da, demokrasi değerler açısından da gerçek bir köprüye dönüştürülebilir. En önemlisi de her iki ülkenin kalkınması bakımından karşılıklı güvenlik yaratmak. İş yapmak için Türkiye’nin sadece Avrupa kısmını kullansak bile bizim için avantajdır, sadece iki Bulgaristan’a bedel olan İstanbul’u kullansak bile bize yeter. Biz ise sadece Avrupa pazarında üretimi değerlendirmeyi düşünüyoruz, oysa aynı zamanda herkes Bulgar üreticisinin hala Avrupa standartlarında bir üretime eşit ürün sunmadığının farkında. Bu temel olgu, yeni bir seçeneğe dönüşmeli ve komşu ülkeler arasında ve halklar arasında yeni parametrelere yol açmalı. Çünkü bu ağır gelişim temposuyla önümüzdeki 10 yılda Avrupa standartlarının ortalama normlarına, kriterlerine erebilmek için bir imkân görmüyorum. Çünkü bu standartlara göre nüfustan kişi başına 20 000 avro düşüyor. Bu bakımdan yerel parti temsilcilerine ve özellikle de deneyim ve yetki sahibi olarak yerel idareden ricam, yerel düzeyde yatırım yapacak girişimciler bulunmasını organize etmesidir. Çünkü biz girişimci bulmayıp, merkez yönetimden, Brüksel’den, Ankara’dan veya Washington’dan bir yatırımcının gelmesini bekliyorsak, bu iş olmayacak. Bu problem sadece merkez parti yönetimin değil, yerel iktidarın da problemidir. Benim ricam, bu yeni yaklaşımla ana problemlerimizi çözmeye çalışalım” diye öne sürdü.
HÖH lideri, “Başka bir büyük problem de var. Son 23 yılda edinilen alışkanlıklar gelenek haline geldi. Bu gelenek sürekli rutin olarak yapılan işlere yol açtı. Son yıllarda edindiğimiz deneyimin yeni yaşam koşulları olan yeni dönem için de geçerli olduğunu düşünüyoruz. Bu büyük bir yanılgıdır. Eğer yenilikleri takip etmek istiyorsak, kendimizle yarışarak kendimizi sürekli yenilemeliyiz. Şu ana kadar diğer partilerle yarışarak, genel konuşmalarla, genel bakış açısı üzerine politika yaptık. Şimdi artık konkre bir vizyonla, temel bir kriter olarak bizim konkre seçmenimizin ekonomik durumunu nasıl düzeltiriz düşüncesiyle politika yapmalıyız.
İnsanların geçimine ilişkin bu temel sorunu çözemezsek, HÖH partisinin de var olmaya devam etmesi soru işareti doğuruyor. Önceden yönetimde yer almamız kısmet eseri ve buna hazır olmamıza bağlı idiyse de, size karşı dürüst olmak isterim ki, bizim o zaman tasarımcı düşünme tarzına, ülkenin gelişme vizyonuna ve konkre bir bölgenin gelişme vizyonuna sahip değildik.
Muhalefet, etrafına bakmalı, yanlışları düzeltmeli, görüşleri ve kavramları yenilemeli, kendini yenilemeli, onun görevi bu zaten. Bir yıl sonra merkez yönetimde yer alma şansımız olursa, ancak o zaman belediyelerde çalışmaya başlamamız büyük hata olacak. İktidarda kendi zamanını ve diğerlerininkini kaybedersen, geri getiremezsin. Bu kaybedilen zaman insanı cezalandırıyor” diye paylaştı.
Ahmet Doğan konuşmasına Türkçe olarak, “Çok konuştum. Umarım enteresan gelmiştir. Sabrın sonu selamet diyorlar, fakat bu selamet beklemekle olmayacak. Bu selamet akıllı savaşla olacak, çabalamakla olacak. Hepinize sağlık ve başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun!” sözleriyle son verdi. 
Kaynak Resmiye Mümün http://kırcaalihaber.com 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder