6 Eylül 2011 Salı

15 Ağustos 2011 Medyanın Demokratik Sistemlerdeki Rolü Ne?

Medyanın Demokratik Sistemlerdeki Rolü Ne?
Öğ. Gör. Selçuk Duranlar
Trakya Üniversitesi
Demokrasi, diğer sistemlerden farklı olarak kabul görmesinde iletişime en fazla gereksinim duyan sistemdir. Demokratik rejimlerde devlet, yurttaşların gönüllü birlikteliği şeklinde tanımlanmakta ve bu birliktelik sisteme gösterilen rızayla mümkün olmaktadır. Rızanın baskıya başvurulmadan kazanılması ise yönetenler ile yönetilenler arasındaki iletişim kanallarının açıklığına bağlıdır. Demokrasilerde sisteme rızanın kazanılması seçimler aracılığıyla gerçekleştirilmekte, halk oy kullanarak hem sisteme olan rızasını yinelemekte hem de kendini yönetecekleri seçerek yönetime doğrudan katılmaktadır.
Medya seçim dönemlerinde seçmenlerin karar verme süreçlerinde oldukça etkin rol oynar. Seçimlerde yarışan politikacılar, tanıtımın kendileri için öneminin ve kamuoyunun kararını etkileyecek gücün de medya olduğunun bilincindedirler. Liberal demokrasinin uygulandığı ülkelerde medya sistemin demokratik değerler doğrultusunda işlemesini ve demokrasinin korunmasını sağlayan en önemli araçtır. Medya, siyaset dünyasında yaşanan anlaşmazlık ve çatışmaları halka yansıtarak, halkın da katılımıyla toplumsal amaçların gerçekleştirilmesi yönünde siyasilere yol gösterir. Medyanın üstlendiği bu rol, yönetimin tek bir grubun ya da kişinin görüşleri doğrultusunda gerçekleştirilmesini engeller. Özgür bir basının varlığı, iktidarı elinde bulunduranların toplumdaki bireylere karşı siyasal sorumluluklarını hatırlatan demokratik anlayışı da pekiştirir. Özgür basın kamuoyunun siyasilerin kişiliklerini ve yetenekleri hakkında bilgilenmesini sağlar.
Demokrasinin enformasyon ve iletişim olmadan varlığını sürdüremeyeceği yaygın bir şekilde kabul gören bir görüştür. Demokrasinin gerçekleşebilmesi, toplumdaki bireylerin ya da grupların kamusal etkinliklere katılımıyla mümkündür. Demokrasinin gereği, bireylerin ve kurumların kendilerini kamu önünde ifade edebilmeleri ve doğru enformasyona ulaşabilmeleridir. Medya tarafından sürdürülen enformasyon akışı, siyasetin alanını genişletir ve siyasetçilerin bu alana tek başlarına hakim olmalarını engeller. Demokratik sistemlerin en belirgin özelliği sürekli bir gelişim içerisinde olmalarıdır. Demokrasi, devletin korunması esasını benimsemekle birlikte bireylerin hak ve özgürlüklerini de güvence altına almıştır. Demokrasinin var olduğu bir sistemde medya, kişi hak ve özgürlüklerini korunmanın yanında bireylerin kendilerini özgürce ifade edebilmelerini ve toplumsal eylemlere katılımlarını sağlar. Medyanın bu görevini sürdürmesi için düşünce özgürlüğüne engel olan tekelleşmenin yaşanmadığı bir medya sisteminde, toplumun her kesiminden insanların firikleri medyada yer bulacak ve medya, demokrasinin gereği olarak adil bir şekilde temsilci görevini yerine getirecektir.
Demokrasilerde medya çalışanlarının rolü demokratik olmayan rejimlerde olduğu gibi halkın iradesini devlet iktidarı karşısına çıkarmak değildir. Medyaya düşen rol, insanları ülkede yaşanan gelişmeler hakkında bilgilendirmek, onların akılcı varlıklar olarak hareket etmesini, karşıt görüşler edinmesini sağlamaktır. Toplumun entelektüel kesimi olarak kabul edilen medya çalışanlarının hem siyasal özgürlüğe hem de bireysel hakların savunulmasına karşı çıkan otoriter yönetimlere karşı mücadele etmesi gerekmektedir. Graham Murdock, medyanın demokratik bir şekilde görevlerini yerine getirebilmesi için dört temel şarttan söz etmektedir: Medya sistemleri vatandaşların bağımsız bir şekilde kişisel ve siyasal tercihlerini yapabilmeleri için gereli bilgiyi, özellikle kamusal ve bireysel kurumlara ilişkin kavramları tartışma ortamına taşıyarak yorum ve değerlendirme yapılmasına imkan sağlamalıdır. İkincisi medya, güncel olayları yakından izlemeli, dünyada olup bitenler hakkında çeşitli görüşleri de içeren bilgiler sunmalıdır. Medyanın buradaki amacı, hem bireysel, hem de kolektif görüşleri göz önünde bulunduran bir bakış açısı oluşturmaktır. Üçüncü olarak medya fikirlerde görüşlerde yorumlarda bilgide ve tartışmalarda çoğulculuğu sağlamalıdır. Bu çoğulculuk, farklı görüşlerin iletişim sistemine erişmesi için gerekli olan imkanların seferber edilmesiyle sağlanır. Medya aynı zamanda, farklı fikirlerin oluşması aşamasında da işlev görmeli ve kültürel ifadelerdeki çoğulculuğun cesaretlendirilmesini sağlayarak demokratik görevlerini yerine getirmelidir.
Demokrasilerde medyanın işleyişi oldukça titiz ilkelere bağlanmıştır. Bu ilkeler doğrultusunda medyanın siyasal sistem için bir takım görevlerin yerine getirmesi gerekmektedir. Gurevitcch ve Blumler, medya işleyişiyle ilgili demokratik beklentileri şöyle sıralar:
1.     Toplumsal siyasal çevrenin gözetimi, bireylerin ve grupların toplumsal refahını olumlu ya da olumsuz biçimde etkileyecek gelişmelerin duyurulması.
2.     Anlamlı gündem koyma, günün önemli sorunlarını, bu sorunları gündeme getiren ve çözebilecek olan güçleri de içerecek biçimde saptama.
3.     Siyasetçilerin ve diğer baskı çıkar grupları temsilcilerinin görüşlerini anlaşılır ve aydınlatıcı şekilde aktarmaları için bir platform görevi görme.
4.     Hem çeşitli görüş açıları arasında hem de iktidarı ellerinde bulunduranlarla kitleler arasında diyalog sağlama.
5.     Resmi görevlilerin ellerindeki gücü nasıl kullandıklarına ilişkin hesap vermelerini sağlayacak ortam ve mekanizmalar oluşturma.
6.     İnsanları, siyasal süreçleri yalnızca izlemek ve yönetim hakkında konuşmaktan çok, öğrenmeleri, tercih yapmaları ve yönetime katılmaları için teşvik etme.
7.     Medya dışındaki güçlerin, kendi bağımsızlıklarını, dürüstlüklerin ve izleyicilere hizmet yeteneklerini göz ardı etme çabalarına ilkeli bir biçimde karşı koyma.
8.     İzleyicileri, kendi siyasal çevrelerini anlamlandırabilen ve potansiyel olarak duyarlı davranan kişiler olarak görme ve onlara saygı gösterme.
Demokrasi için gerekli koşullardan olan özgür gazeteciliğin ve medyanın iki türlü etkisinden söz edilir. Birincisi hükümetler üzerinde bir gözlemci gibi çalışması, ikincisi bilgi sahibi ve eleştirel vatandaşlar meydana getirmesi. Medya, halkın sağduyulu bir şekilde yargıda bulunabilmesi için gerekli temel konular hakkında bilgi ve haber sağlar. Aynı zamanda farklı fikirlerden haberdar olunmasını güvence altına alarak, bu konular üzerinde halkın fikir alışverişinde bulunabileceği bir forum işlevi görür. Medya, ne derece büyük bir bağımsız güce sahip olursa olsun, hükümetin faaliyetlerini takip eden, olanları denetleyen bir dördüncü güçtür.
Demokratik bir toplumda medya, yönetilenlerle yönetenler arasındaki bilgi akışını sağlayan bir köprü işlevi görmektedir. Siyasal dünya ile sıradan insanların bu dünyayı algılayışları arasındaki uçurumun boyutu medyanın yayınları aracılığıyla en aza indirilmektedir. Siyasal kararlar, insanların yaşamlarını birçok yönden etkilemesine rağmen, siyasal dünya insanların bulundukları konumdan genelde uzak anlaşılması güç ve sıkıcı olarak görülmektedir. Medyanın, bu uzak ve anlaşılması güç siyasi arenadaki gelişmeleri sıradan insanların anlayabileceği şekilde aktarması gerekmektedir. Medyanın siyasal dünya ile halk arasında kurduğu kamusal diyalog, kamusal olaylarla ilgili haberlerde olduğu kadar eğlence programları içindeki çeşitli değerler ve bakış açıları hakkında da bilgilendirici olmalıdır. Medya farklı anlayışların oluşmasını sağlayarak, bireylerin kendi toplumsal deneyimlerini yeniden yorumlamalarına egemen kültürün varsayımlarını ve fikirlerini sorgulamalarına olanak sağlamalıdır. Medya bireylerin farklı bakış açıları ve kaynaklardan yararlanarak hem kolektif hem de bireysel terimlerle refahlarını korumalarına ve refahlarını en üst düzeye çıkarmalarına katkıda bulunmalıdır.
Demokratik sürecin işleyebilmesi için vazgeçilmez öğelerden biri olan medya demokrasinin gereği olarak halkın kullanması için gerekli olan bilgileri sağlamakta bu sayede vatandaşların toplumsal olayların yorumlanmasına ve tartışmalara katılmasına toplumların gelişmesine ve siyasi tercihleri etkileyen tutumlar edinmesine yardımcı olmaktadır. Medyanın demokratik sistemlerdeki rolü konusu, çeşitli kuramlarla da desteklenmiş ve kuramcılar tarafından ortaya konan kurallar çerçevesinde medyanın demokratik rolleri belirlenmiştir.
Katılımcı demokratik medya kuramı
Katılımcı Medya kuramını geliştiren Denis McQuail kuramın merkezine medya özgürlüğünü değil, alıcının gereksinimlerini ilgilerini ve arzularını ön planda tutmak ve merkezileşmiş tekeller altına girmiş, izleyicisine-okuruna egemen hale gelmiş medyayı reddetmektedir. Bu kuram tarafından belirlenen bir sistemde medya, izleyicinin kontrolünde olan onlara görüş ve düşüncelerini açıklamaları için fırsatlar veren, yerelleşmiş ve etkileşimli bir araç görünümündedir. Katılımcı demokratik medya kuramı özel medyanın ticarileşmesine ve tekelleşmesine toplumsal sorumluluk normuna göre oluşturulan toplumsal yayıncılık kuramlarının merkezileşmesine ve bürokratikleşmesine karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Kuram medyanın toplumsal yapıdaki fonksiyonunu demokratik bir toplumda demokrasinin özü gereği halkın yönetime katılması olarak belirler. Bu katılımın gerçekleşebilmesi ayrım gözetmeksin toplumdaki bütün insanların kitle iletişim araçlarına ulaşmasını sağlayarak grupların birbiriyle etkileşimini sürekli hale getirmekle ve böylece halkın devlet yönetimine katılımını gerçekleştirmekle sağlanacaktır. Demokrasinin medyaya yüklediği asli görev budur. John Merill medyanın toplumsal yapıda yerine getirmekle sorumlu olduğu görevleri üç maddede toplanmıştır.
a. Medyaya hükümet tarafından yüklenen yasal olarak tanımlanmış ya da karar verilmiş sorumluluklar.
b. Medyanın bir meslek dalı olarak kendisi için belirlediği ve karar verdiği sorumluluklar.
c. İletişimcilerin bireysel olarak çoğulcu bir şekilde tanımlanmış ya da karar verilmiş sorumlulukları.
Kuramın kurucusu olan McQuail kuramla ilgili temel prensipleri şöyle sıralar;
1.     Vatandaşlar ve azınlık grupları medyaya erişme ve belirleyecekleri gereksinimler doğrultusunda medyadan yararlanma hakkına sahiptirler.
2.     Medyanın içeriği ve organizasyonuna hükümet tarafından müdahalede bulunulmamalıdır.
3.     Medyanın varoluş nedeni, medya örgütü ve medya profesyonelleri değil izleyiciler okurlar
4.     Olmalıdır.
5.     Gruplar organizasyon ve yerel toplumlar kendi medyalarına sahip olmalıdır.
6.     Küçük ölçekli, etkileşimli ve katılımcı medya forumları, tek yönlü, büyük ölçekli ve profesyonelleşmiş medyadan daha iyidir.
7.     Medyaya yönelik toplumsal beklentiler ne bireysel tüketim talepleriyle ne de devlet ve onun temel kurumları aracılığıyla ile yeterince ifade edilebilir.
Demokratik medya kuramı
Raymond Willams tarafından geliştirilen bu kurama göre, insanlar görüşlerini açıklama ve açıklanan görüşlerden beğendiklerini alma hakkına sahip olmalıdır. Demokratik Medya Kuramı, otoritenin ve korumacılığın medyaya egemen olmasına karşı çıktığı gibi tecimsel sistemin yalnızca kar amacı güden medya biçimlerine de karşıdır.
Kuram demokrasinin başarılı bir şekilde işleyebilmesi için halkın ortak siyasal toplumsal ve ekonomik konuları tartışabileceği bir kamusal alanın bulunması gerektiğine dikkat çekmektedir. Bu zihinsel alanda toplum için önem taşıyan konuların tartışılabildiği kurumlar bulunmakta ve bu kurumlar tartışılan konuyla ilgili tüm görüşlerin yansıtılmasında etkin rol oynamaktadırlar. Bu kurumların varlığı sağlıklı bir tartışma ortamının oluşması için yeterli değildir. Burada tartışmaya katılan bireylere de önemli görevler düşmektedir. Bireylerin de oluşturulan kamusal alanda etkin bir rol oynamaları, kendilerini her alanda bilgilendirerek ve karşıt görüşleri anlayışla dinleyerek sorunları tartışmaları beklenir. Kuram temelde birbiriyle bağlantılı iki hakkın varlığından söz etmektedir. Williams, bilgi aktarma ve aktarılan bilgiyi edinme hakkı olarak belirlenen bu hakların demokratik medya sisteminin temelini oluşturduğunu ve bu hakların azınlıklar aleyhine kullanılmasının sakıncalarını vurgulamaktadır. Williams’a göre bu özgürlükleri korumanın yolu, iletişim sürecini gerçekleştiren kurumların kamu hizmeti biçiminde örgütlenmeleridir. Ancak bu örgütlenmenin de bir takım koşulları vardır; kamu hizmeti düşüncesi, kamusal tekel düşüncesinden ayrılmalı ve gerçek anlamda kamu hizmeti yapılmalıdır. Bunu başarmanın tek yolu ise yeni kurumlar oluşturmaktadır. Kuram katılımcılar üzerinde hükümet kontrolü bulunmaması gerektiğini savunur. Demokrasinin işleyebilmesi için hükümetten bağımsız olarak oluşturulacak aracı kurumların temeldeki işlevlerinden birisi hükümetin iletişim sektörü üzerindeki baskısını ortadan kaldırmaktadır.
Demokrasi kuramına göre, tartışmanın anlamlı olabilmesi için toplumun kendi kendisini tanıma konusunda yeterli olması gerekmektedir. Demokrasinin gereği salt tartışma değil bilgili etkili ve akılcı bir tartışmadır. Bu nedenle tartışmanın kişisel tercih  ve kanıların ötesine geçmesi için medyanın yayınlarının, halka dünyada olup bitenler hakkında bilgi verici nitelikte olması zorunludur. Demokrasilerde halkın beklentileri, olgular hakkında bilgilenmek ve bu olgular sayesinde dünyaya ilişkin gerçekleri keşfederek karar vermektir.
Radikal medya kuramı
James Curran tarafından geliştirilen bu kuram, Marksizm’den önemli ölçüde etkilenmesine karşın bireylere ve toplumsal ilişkilere yaklaşımı açısından farklılıklar taşımaktadır. Radikal demokratik kuram, geleneksel komünist toplum düşüncesinden farklı olarak, içinde özel bireylerin ve örgütlenmiş çıkarların bulunduğu, kaynakların dağılımını etkileyen ve toplumsal ilişkilerin düzenlenmesi için ortak bir mekan olarak görülen kamusal alanın gerekliliğini savunmaktadır. Kuramın başlangıç noktasını medyanın rolünün klasik liberalizmde tanımlanandan daha geniş kapsamlı olduğu görüşü oluşturmaktadır. Medya çatışan görüşler arasında bir mücadele alanıdır. Medyanın bu savaş alanındaki olaylara tepki gösterme ve yaşanan çatışmayı aktarma biçimi, toplumsal güçler arasındaki dengeyi ve toplumun fırsatlardan eşit olarak yararlanmasını sağlar. Kurama göre demokratik bir medya sistemi için gerekli olan medyanın toplumdaki tüm çıkar gruplarının görüşlerini yansıtıyor olmasıdır. Medya, farklı çıkar gruplarının kamusal alana katılımlarını kolaylaştırmalı, kamuoyunu ilgilendiren tartışmalara katkıda bulanmalarını sağlamalı ve kamu politikalarını şekillendirilmesinde söz sahibi olmalarını sağlamalıdır. Medya tüm bunların yanında, demokrasinin gerçekleşebilmesi için temsilci örgütlerin işleyişini kozlaştırmalı ve bu örgütlerin yapılarını kamusal denetime ve kamuoyunun bilgisine sunmalıdır. Radikal demokratik medya kuramı, medyanın temel görevlerini demokratik kurallar içinde yarışan çıkar gruplarına hakemlik etmek ve demokratik tartışmaları desteklemek şeklinde tanımlamaktadır. Radikal demokratik yaklaşım, liberal yaklaşımdakinin aksine medyanın daha temsil edici ve daha ilerici olacak biçimde yeniden düzenlenebileceğine inanmakta yeniden düzenlemenin de düzenleme için gerekli olan demokratik rızanın devlet aracılığı ile güvence altına alınmasıyla mümkün olacağını savunmaktadır. Medyanın demokratik işlevlerinden birisi, onun bir temsil aktörü olarak hareket etmesidir. Medya toplumdaki değişik grupların ve örgütlerin kendi alternatif görüşlerini ifade edebilmesine olanak sağlayacak biçimde düzenlenmelidir. Curran’a göre medyada yapılacak bu düzenleme kamusal alandaki görüşleri yaymanın ötesine geçer medya sistemin bir parçası olarak sivil toplumu canlandıracak şekilde işlev görmelidir. Medyanın temsil rolü toplumdaki alternatif görüşleri ve bakış açılarını kapsayacak koşulların oluşturulmasına yardımcı olmaktadır. Curran’a göre medyanın diğer demokratik işlevi çatışan çıkarlar arasında anlaşma ve uzlaşma yoluyla toplumun ortak hedeflerinin gerçekleşmesine yardımcı olmaktır. Medya bu sürece çatışmaları çözen demokratik işlemleri kolaylaştırarak ve ortaklaşa kabul edilen amaçları açıklayarak katkıda bulunmalıdır. Bu görevi doğrultusunda medya özellikle seçim dönemlerinde seçmenleri seçimlerde yapacakları siyasal tercihler hakkında bilgilendirmeli ve böylece seçmenlerin toplumun geleceği konusunda ortak kararlar veren tayin edici bireyler olarak yapılanmasına yardımcı olmalıdır. Kolektif düşüncenin bir mekanizması olan medya, farklı grupların katıldığı bir kamusal diyalogu yürüterek, ortak anlaşma ve uzlaşma alanlarının aranmasına katkı sağlayıcı bir rol de üstlenmelidir. Medya insanların toplumsal davranışlarına ve beklentilerine yön vermesini sağlayan kamusal tartışmaların yapıldığı ortamlar hazırlamalıdır. Curran geliştirdiği modelde kamu, sivil ve Pazar sektörlerinden oluşan karma bir sistemi savunmakta kendini kamu hizmetine adayan siyasal açıdan dengeli habercilik yapan ve nitelikli programlar hazırlayan kamusal televizyonu vazgeçilmez olarak görmektedir. Model, kamusal televizyonu çevreleyen dört sektörün varlığını gerektirmektedir. Sektörlerin birincisi, tecimsel medya kurumlarının yer aldığı özel teşebbüs sektörü ikincisi gazeteciliğin bağımsızlığını ve yaratıcı haklarını güvence altına alan teşvik eden profesyonel sektör, üçüncüsü örgütlü çıkarlara bağlı medyanın temel alındığı parti gazeteleri, alt kültür gruplarının dergileri ve ulusal sendika dergisi ya da yerel okul aile birliklerinin bülteni gibi müteşekkil sektör; dördüncüsü ise yenilikçi medya sistemlerinin kurulabileceği sosyal pazar sektörüdür.

Kaynakça
  • Kürşat Özmen (2009) “Demokratikleşme Açısından Gazetelerin Yeni Anayasa Çalışmalarına Yaklaşımı” (Yüksek Lisans Tezi) Eskişehir-2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder